Adalet ve Özgürlük Eylemleri 12. Yılına Girdi

11 yıldır, her cumartesi günü yapılan adalet ve özgürlük eylemleri, 576. Hafta basın açıklamasıyla 12. yılına girdi. Eylemde “Herkese Müslümanca bir şahitlik ile hak ve adalet için halkın gerçek gündemleriyle dertlenmeye devam edeceğiz” mesajı verildi

 17 Eylül 2005 tarihinde, dönemin başörtüsü yasağına karşı başlayan cumartesi eylemleri, Türkiye’nin kesintisiz devam eden en uzun soluklu mücadelelerinden biri haline geldi. Her cumartesi günü, saat 12.30’da, Bulvar AKM önünde toplanan platform mensupları, haftanın gündemine dair açıklama yapmaya devam ediyorlar. Sakarya Başörtüsü Platformu çatısı altında başlayan eylemler bugün itibariyle Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adıyla devam ediyor. 576. basın açıklamasında konuşan Kadrican Mendi, “Allah’a kulluğumuzun, Resullerin tevhid mücadelesine sadakatimizin bir nişanesi olarak, 11 yıldır, her cumartesi bu meydanda buluştuk. Rabb’imizin “adil şahitler olun” emrinin omuzlarımıza yüklediği sorumluluğu, gücümüz yettiğince yerine getirmeye gayret ettik. İşte bugün, Müslümanca şahitliğimizin 12. yılına başlarken, “tevhid, adalet ve özgürlük” şiarına bağlılığımızı sürdürüyoruz… Davası, “kim”in yönettiğiyle sınırlı olanlar için geride kalan zaman zarfında belki çok şey değişmiştir; lakin “nasıl yönetildiği” sorusuna cevap arayanlar için yaşadığımız hikâyede değişen çok şey yok. Dün, gücü ve iktidarı arzulayanlar; bugün dilediklerine kavuşmuş olabilir; biz ise inandığımız ilkeler uğrunda, mücadelemize devam ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

 12. yılın ilk açıklamasında yaptıkları eylemlerin kendileri için ne anlam ifade ettiğine değinen Mendi, “Platformumuz, başörtüsü yasağına karşı kurulduğunda, meselesini “yasak” ile değil “sistem” ile tanımlamıştı. O yüzden meselenin kişisel serbestlik sağlanmasından ziyade sistemin, resmi ideolojisinin, vesayetçi yapının değişimiyle açıklamıştı. Değişim ise bizim açımızdan, sistemi oluşturan unsurların, yöneten aktörlerin yani iktidarın el değiştirmesi değildi. Halkın kaderinin devletin gücünü kendi inhisarına almak isteyen odakların çıkar savaşı olmaktan çıkarılarak; barış ve adalet temelinde, hakça bir düzenin kurulmasıydı.” diyerek, eylemlerine niye devam ettiklerini ise şöyle açıkladı: “Dün, gücü ve iktidarı arzulayanlar; bugün dilediklerine kavuşmuş olabilir; biz ise inandığımız ilkeler uğrunda, mücadelemize devam ediyoruz. 12 yıl önce başladığımızda, darbeci ve vesayetçi yapıların planlarından bahsediyorduk; bugün hâlâ darbeler gündemimizden çıkmış değil. 12 yıl önce de, sistemin iktidar seçkinlerinin keyfiyetine bağlı olmasına itiraz ediyorduk, bugün de. İnsanların baskıya, zulme, haksızlığa, hukuksuzluğa, ayrımcılığa, düşmanlığa kurban edilmemesi için yaptığımız çağrılar, halen geçerliliğini koruyor.”

Platformun 576. hafta basın açıklaması şu ifadelerle son buldu: “Geride kalan 11 yıllık süreçte, derdimiz, gündemimiz, halkın gerçek gündeminden ayrı düşmedi… Yeryüzünde haddini aşarak insanlığa ilahlık taslayanlara “L” demekten hiç vazgeçmedik. Doğru bildiğimizi, kendi işimize yaramasa ve hatta kendi işimizi zorlaştırsa dahi, dosdoğru söylemeyi ahlaki görev saydık. “Herkese Müslümanca” bir şahitliğin gereği olarak, ne zulme karşı tavrımızı zalimin kimliğine bakarak belirledik, ne de mazlumun… 12. yılımızda da, Hakkı ve Adaleti yalnızca kendisi için değil herkes için gözeten, İslam’ın özgürleştirici ilke ve değerlerinin hiçbir kişi, yapı ya da iktidar için istismar edilmesine rıza göstermeyen bir çabanın içinde olacağız. Her türlü müstağniliğe, müstekbirliğe ve zulümata karşı, sözümüzü eğip bükmeden ortaya koyacağız. Platform olarak, yerimiz, yeryüzü iktidarlarına kapıkulluğu yapanların değil, yeryüzü mustazaflarının, ezilenlerinin, yoksullarının ve mazlumlarının yanıdır. Fitne ateşine körükle koşanların değil; karınca misali su taşıyanların yanıdır.”

 
Sakarya 576. Hafta Basın Açıklaması

 

12. YILIMIZDA, HERKESE MÜSLÜMANCA!

 

Değerli platform dostları, duyarlı Sakarya halkı;

 

28 Şubat darbe sürecinin olağanüstü şartlarının tesirini hissettirdiği günlerde ilk adımlarını attığımız platformumuz, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasının olağanüstü halinde yürüyüşünü devam ettiriyor. 17 Eylül 2005 tarihinde, “askeri vesayetin bin yıl süreceği” iddiasına karşı; “bin yıllık direniş” iddiamızla hâlâ buradayız.

 

Allah’a kulluğumuzun, Resullerin tevhid mücadelesine sadakatimizin bir nişanesi olarak, 11 yıldır, her cumartesi bu meydanda buluştuk. Rabb’imizin “adil şahitler olun” emrinin omuzlarımıza yüklediği sorumluluğu, gücümüz yettiğince yerine getirmeye gayret ettik. İşte bugün, Müslümanca şahitliğimizin 12. yılına başlarken, “tevhid, adalet ve özgürlük” şiarına bağlılığımızı sürdürüyoruz.

 

Değerli arkadaşlar,

 

Platformumuz, başörtüsü yasağına karşı kurulduğunda, meselesini “yasak” ile değil “sistem” ile tanımlamıştı. O yüzden meselenin kişisel serbestlik sağlanmasından ziyade sistemin, resmi ideolojisinin, vesayetçi yapının değişimiyle açıklamıştı. Değişim ise bizim açımızdan, sistemi oluşturan unsurların, yöneten aktörlerin yani iktidarın el değiştirmesi değildi. Halkın kaderinin devletin gücünü kendi inhisarına almak isteyen odakların çıkar savaşı olmaktan çıkarılarak; barış ve adalet temelinde, hakça bir düzenin kurulmasıydı.

 

Davası, “kim”in yönettiğiyle sınırlı olanlar için geride kalan zaman zarfında belki çok şey değişmiştir; lakin “nasıl yönetildiği” sorusuna cevap arayanlar için yaşadığımız hikâyede değişen çok şey yok. Dün, gücü ve iktidarı arzulayanlar; bugün dilediklerine kavuşmuş olabilir; biz ise inandığımız ilkeler uğrunda, mücadelemize devam ediyoruz.

 

12 yıl önce başladığımızda, darbeci ve vesayetçi yapıların planlarından bahsediyorduk; bugün hâlâ darbeler gündemimizden çıkmış değil. 12 yıl önce de, sistemin iktidar seçkinlerinin keyfiyetine bağlı olmasına itiraz ediyorduk, bugün de. İnsanların baskıya, zulme, haksızlığa, hukuksuzluğa, ayrımcılığa, düşmanlığa kurban edilmemesi için yaptığımız çağrılar, halen geçerliliğini koruyor. Bir yıl önce de, beş yıl önce de, on yıl önce de, ülkede çatışma ve şiddet üreten sorun alanları nasıl anılıyorsa, bugün de aynı şekilde anılıyor.

“Dün, dündür; bugün, bugündür” anlayışı hâlâ hüküm sürüyor. Dün itiraz ettiğini bugün canhıraş savunanlar; dün isyan ettiğini bugün putlaştıranlar, dün zulüm dediğini bugün haklılaştıranlar, dün adaletsizlik saydığını bugün meşrulaştıranlar hâlâ revaçta.

Bunlara rağmen, her şeye rağmen; kıblesini konjonktüre göre değiştirmeyen; hak bildiği yolda zoru gördüğünde topukları üzerinde gerisin geri dönmeyen;  iddialarında ve ilkelerinde ayaklarını sabit kılmaya çalışanlar da mevcut hâlâ. Platform olarak, yerimizi onların yanında görüyoruz: Yeryüzü iktidarlarına kapıkulluğu yapanların değil, yeryüzü mustazaflarının, ezilenlerinin, yoksullarının ve mazlumlarının yanında… Güçlünün yaptığını haklılaştırmaya çalışanların değil, Hakk’ın gücüne yaslananların… Zulme rıza gösterenlerin değil; her daim adaleti gözetenlerin… Fitne ateşine körükle koşanların değil; karınca misali su taşıyanların yanında…

Sevgili kardeşler,

Geride kalan 11 yıllık süreçte, derdimiz, gündemimiz, halkın gerçek gündeminden ayrı düşmedi. En temel hakları yasaklananların, siyasi yargı süreçleriyle özgürlükleri çalınanların, İslami kimliğinden dolayı kamusal alandan dışlananların, anadili yok sayılanların, etnik ya da mezhebi kimliğinden dolayı ayrıştırılanların, şiddete maruz kalanların, hukuku çiğnenenlerin, emeğinin ve alın terinin hakkını alamayanların, maden ocaklarında, tersanelerde ya da inşaatlarda iş cinayetlerine kurban gidenlerin, asgari ücretle azami köleliğe zorlananların, dereleri ve bereketli toprakları şantiyeye çevrilenlerin, yaşam alanları ranta açılanların, yargılı ya da yargısız infazlara gidenlerin, sesine ses vermeye gayret ettik.

Şehrimizin ya da bölgemizin değil, tüm yeryüzü halklarının dertleriyle dertlendik. O yüzden dünya sisteminin askeri, siyasi ya da ekonomik işgaline ve ifsadına uğramış tüm coğrafyalarında yaşananları bu meydanın gündemine taşımaya çalıştık. Yeryüzünde haddini aşarak insanlığa ilahlık taslayanlara “L” demekten hiç vazgeçmedik. Doğru bildiğimizi, kendi işimize yaramasa ve hatta kendi işimizi zorlaştırsa dahi, dosdoğru söylemeyi ahlaki görev saydık. “Herkese Müslümanca” bir şahitliğin gereği olarak, ne zulme karşı tavrımızı zalimin kimliğine bakarak belirledik, ne de mazlumun…

Değerli dostlar,

Müslüman mahallesinde durarak sürdürdüğümüz bu kesintisiz mücadelede, geride kalan 11 yıl boyunca sorumluluğumuzu paylaşan, adımlarımıza yoldaşlık eden tüm kardeşlerimize teşekkür ediyoruz. Hakk’a uğurladığımız dostlarımızı yad ediyor, kendilerine Allah’tan rahmet diliyoruz.

12. yılımızda da, Hakkı ve Adaleti yalnızca kendisi için değil herkes için gözeten, İslam’ın özgürleştirici ilke ve değerlerinin hiçbir kişi, yapı ya da iktidar için istismar edilmesine rıza göstermeyen bir çabanın içinde olacağız. Her türlü müstağniliğe, müstekbirliğe ve zulümata karşı, sözümüzü eğip bükmeden ortaya koyacağız.

Şüphesiz Allah, iyiliği, doğruluğu ve adaleti emreder; yolunda sebat ederek zorluklara göğüs gerenlere güzel bir sabır ve kolaylık verir.

Açıklamamızı, Rabb’imizin, Ahzab Suresi’ndeki ayetini işittiğimizi ve itaat ettiğimizi hatırlatarak tamamlıyoruz:

“Siz ey iman etmiş olanlar! Allah’tan korkun (Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun) ve [her zaman] hakkı ve doğruyu söyleyin.”
7 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]