Adalet ve Özgürlükler Platformu, 505. hafta açıklaması

Direnen Bursalı İşçilerin Yanındayız!

Türkiye, bir haftadır, emeğinin hakkı, alınterinin karşılığı için direnen Bursalı metal işçilerinin mücadelesine şahit oluyor. Renault, TOFAŞ, Ford, Coşkunöz ve MAKO işletmelerindeki emekçi kardeşlerimiz günlerdir sömürü düzenine karşı ayaktalar.

Sermaye ve yandaş sendika kıskacına alınan işçi kardeşlerimizin haklı isyanı, zulüm çarklarının nasıl döndüğünü bir kez daha açığa çıkardı. Bir tarafta, Türkiye ihracatının çok büyük bölümünü gerçekleştiren ve sahiplerine servet üzerine servet kazandıran bir sektör; diğer tarafta da tüm zahmetine karşı emeğinin karşılığını alamayan işçiler…

Emekçi kardeşlerimizin beyanlarından da anlaşılacağı üzere, bu işletmelerde çalışma süreleri ve üretim artarken işçi sayıları azaltılmıştır. İşçiler, düşük ücretle ama yüksek performansla çalışmaya mahkûm edilmiştir. Yıllardır çalışan emekçilerin dahi insanca bir yaşam sürecek maddi şartlardan yoksun bırakılmıştır.

Türkiye’nin ve dünyanın sayılı zenginleri arasına giren KOÇ Grubu gibi patronlar, bu vahşi koşulları işçi kardeşlerimize dayatmaktadır. Oysa Ali Koç gibi patronların kendi beyanları da işçi ücretlerinin eridiği yönündedir. Buna karşın emeğin değerinin sömürülmesi yönündeki tercihleri değişmemiştir; mevcut ekonomik düzen içinde başka türlüsü de zaten mümkün değildir. Sonuçta karşımızda sömürü üzerine kurulmuş ve sömürerek ilerleyen bir kapitalist düzen gerçeği var!

Bu acı tablonun bir diğer tarafında ise emekçinin değil de sermaye sahiplerinin tarafında duran “sendika” görünümünde yapılar var. Bir sendika düşünün ki; üyelerinin hakkını savunmak yerine patronların çıkarlarına hizmet ediyor! İşte böylesi bir tavır, dünya sendikal hareketinin utanç verici levhalarından biri olarak tarihe geçecektir. Türk Metal-İş’in işçinin karşısında, sömürünün yanında yer alması asla unutulmayacaktır. Bunun adı ancak “naylon sendikacılık” olabilir.

“Naylon sendikaları”, Bursalı emekçiler, bir kez daha deşifre etmiştir. İnsanca yaşama talepleriyle hem sahte sendikacılığa karşı çıkmışlardır; hem de kapitalist sermayenin acımasız çarkına güçlü bir çomak sokmuşlardır!

Şunu unutmayalım ki, bu çarklar, 12 Eylül darbe sürecinde uygulanmaya başlayan ekonomi politikalarının kurduğu düzeni işletmektedir. Bu düzende siyasal iktidar sahipleri de kamusal yararı hiçe saymaktadır. Devlet, adeta sermaye sahiplerinin güvenlik aygıtına dönüşmektedir. Bir yandan kendisine yandaş sendikalar üreten sermaye sahipleri, diğer yandan da alternatif örgütlenmelerin önüne engel koyan yasalar… Böylece sermaye-siyaset işbirliğiyle, emekçilerin sindirilmesi amaçlanmaktadır. Haklarını aramak yerine sömürü düzenine razı kalmaları istenmektedir.

Bugün var olan 12 Eylülcü sistem, halka başka şeyler anlatırken, kolluk kuvvetleriyle sermayenin bekçiliğinde kararlı olduğunu göstermiştir. Bursa’da alınterinin, haysiyetinin peşine düşen emekçiler kara propaganda ve tehditlerle de baş etmek zorunda kalmıştır.

İşçinin hak mücadelesini; üretilmeyen araç sayısı, kazanılamayan dolarlar, yapılamayan ihracat üzerinden değerlendiren sermaye çevrelerinin insanımıza bir böcek kadar bile değer vermediği bir kez daha kanıtlanmıştır.

İşçiler her şeyden önce insandır. İnsanların değerleri parayla ölçülmez. Ancak kapitalistler için bu böyle değildir. Onlar için her şey alınıp, satılabilen nesnelerdir. Ölçü insaniyet değil maddiyattır. Ve onlar, insanların emeğini sömürerek elde ettikleri sefih hayattan asla vazgeçmek istemeyeceklerdir. Lakin, yığdıkça yığan ve zenginlik içinde şımaranlara karşı hakkını savunan insanlar; bu düzenin böyle devam edemeyeceğini göstermiştir.

Bursa’daki emek ve alınteri kavgası, toplumsal sindirilmişliği kıran bir etki uyandırmıştır. Direnen işçiler, birbirine güven aşılamaktadır. İşçiler, korku duvarlarını birer birer yıkmaktadır. Sahte sendikacılığa, sömürgeci sermayeye ve sermaye yandaşı siyasi düzene karşı çıkan Bursalı işçilerin mücadelesi, herkes için öğretici bir süreç olmaktadır.

Bu mücadele artık nasıl biterse bitsin, sonuçları itibariyle yerelde kalmayan bir tecrübe biriktirecektir. Gerek işçiler arasında, gerekse diğer sosyal çevrelerde, emek sömürüsünün, kapitalist üretim tarzının, egemen iktisadi politikaların sorgulanmasına vesile olacaktır. Ve inşallah bu sorgulamalardan, daha sağlıklı, daha güçlü itirazlar yükselecektir.

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu olarak, Bursa’da direnen emekçi kardeşlerimizin yanındayız. Sahte ve işbirlikçi sendikaların, köleci sermaye sahiplerinin ise karşısındayız.

Ayağa kalkan binlerce emekçinin talepleri yerine getirilmelidir!

Hakkını talep ederken işlerinden atılan işçiler işlerine iade edilmelidir!

Emekçileri köleleştirmek isteyen işveren-siyaset hegemonyası parçalanmalıdır!

İnsanımızı, kula kulluk etmeye zorlayan bu düzenin sahiplerinin; halka ve Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hesap vereceğini bir kez daha hatırlatıyoruz.

Hak temelinde üretim ve bölüşümü, adil paylaşımı esas alan yeni bir anlayışa yürümesini dilediğimiz mücadelenin emekçilerine selam olsun!

SAKARYA ADALET VE ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU adına Sakarya Dayanışma Derneği

8 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]