Have to :
İngilizce’deki önem ve ağırlığı nedeniyle ayrı bir ders olarak incelenmeye değer bir konudur.
I- Genel Bilgiler
1- “Have to” dilbilimcilerin bazılarına göre yardımcı fiildir = auxillary verb,
bazılarına göre ise modal benzeridir = quasi-modal
ve bazılarına göre yarım modaldir = semi modal.
Bu konuya hem yardımcı fiiller bahsinde, hem de bu derste yer vermemizin nedeni işte budur.
2- Have to fiilini detaylı incelemeden önce bazı kavramları öğrenmemiz gerekir.
a) Epistemic : Konuşmacının, cümlede saklı gerçekle ilgili önerisi veya görüşüyle ilgilidir. Mesela ben, Ahmet may go home IDiyorsam. Ahmet’in okula gittiğinden emin değilimdir. Halbuki, must modal fiilinde „
Ahmet must be home. He is sick. = Ahmet evde olmalı. Kendisi hasta. Örneğinde konuşmacı Ahmet’in evde olduğundan emindir. Bu onun kişisel görüşüdür. b- Deontic Modalitede: İkinci kategori olan deontic modalite davranışları, durumları, veya olayları etkilemekle ilgilidir. (Palmer) Yani, konuşmaya yöneliktir kelimelerle iş yapmaktır. Mesela, ben;
Mehmet may go home
dediğimde, konuşmacı sıfatıyla Mehmet’e eve gitmesi için izin veriyorum. Veya
Ali should go home. = Ali eve gitmeli.
Derken, konuşmacı olarak, öneri veya nasihatta bulunuyorum.
Dikkat edilirse, hem deontic hem epistemic modalitede konuşmacıya şu veya bu şekilde refere edilir. Deontic modalitede, konuşmacı izin verir veya öneri yapar.
Epistemic modalitede, konuşmacı cümledeki önermenin gerçek olma ihtimali üzerine yorumda bulunur; mesela, ya “can’t” kullanarak önermenin yanlış olduğunu söyler. Veya makul bir yaklaşımla,önermenin gerçek olduğunu (should kullanarak) varsayar.
c- Dynamic (Dinamik) modalite : “ Have to” ve onun kontrası olan “must” lı cümlelerde önemlidir.Konuşmacıya değil, özneye yönelik modalitedir. Mesela,
They have to be in Istanbul for a meeting tomorrow = Yarınki bir toplantı için İstanbul’da olmaları gerekir.
Cümlesinde özne ağırlığı barizdir.
3- Have to fiilini incelerken, birinci mesele;
I have three balls = (Üç topum var),
I have seen many countries = ( Çok ülkeler gördüm) ve
I have to work hard for my exams = (Sınavlarım için çok çalışmalıyım)
Cümlesi arasındaki farkı kavramaktır. . Birinci cümle “have ” normal bir fiildir. Sahiplik ifade eder(possessive). İkincisinde ise, bir modaldir ve daima bir ana fiil ile beraber kullanılmak zorundadır. Üçüncüsü ise,” esas konumuz olan “have to” dur.
II- İkinci mesele ise, “have to” ile anlam bakımından(semantic) çok benzerlik gösterdiği “ must” modal fiilinin farkını anlamaktır.
1- Aynen “must” da olduğu gibi, “have to” hem deontic hem de epistemic yöne sahiptir. Yani hem yükümlülük bildirir hem de mantıki zaruret bildirir.
2- Epistemic fonksiyonu da vardır. Ancak, ahlaki anlamında- deontic- bir görev veya yükümlülüğe işaret eder. İngilizce ifadesiyle:
to be under obligation = yükümlülük altında bulunmak
to be obliged to = bir şeyi yapmaya zorunlu bulunmak
to be necessitated to do something = Bir şeyi yapılmasına mecbur kalmak
You have to finish all your sister’s work. = Kızkardeşinin tüm işini sen bitirmelisin ve
You have to do everything for yourselves = her şeyi kendiniz için yapmanız gerekir.
Bu cümlelerde konuşan değil, dış etkenler empoze eden durumdadır. “Have to” da epistemik (zaruret) anlamında mantıki gereklilik nadirdir.
This has to be the biggest accident ever seen. = Bu şimdiye kadar görülen en büyük kaza olmalı.
It had to be the same man who offended the children. = O çocukları rahatsız eden ayni adam olmalı.
Bu cümlelerde, bir durumun olması gerektiğini söyleyen konuşmacıdır. Ancak bazı cümlelerde hem ahlaki yükümlülük (deontic) ve hem gereklilik bildirimi(epistemic) karışıktır. Mesela,
Every sentence has to contain a verb. = Her cümle bir fiil içermelidir.
Burada grammar kuralına göre, her cümlenin bir fiil ihtiva etmesi söylenirken(deontic olarak), bunun zaruri bir durum olduğu anlamı da çıkarılabilir (epistemic)
3- DİKKAT’ “Have to” ile “must” arasındaki anlamsal (semantic) bakımından zıtlık olduğu genel kabul görmüş bir noktadır. Buna göre:
“Must” genellikle sübjektif, yani ; kişiye göre değişen, halbuki,
“have to” daima objektiftir, yani, tarafsız, mantıki ve bilimseldir. bilimsel
Yani, “must” ile konuşmacı kendi otoritesiyle kendi fikirlerini açıklar; ahlaki yükümlülük (deontic) kaynağı konuşmacının bizzat kendisidir. Buna mukabil “have to” da deontic kaynak daima konuşmacının dışındadır. Kaynak ya başka birisinin otoritesi veya dışsal etkenlerdir. Bu nedenle, “have to” konuşmacının cümlede açıklanan yükümlülük fikrine kendisinin katılmadığı durumlarda veya konuşmacı tarafsızlık(objectivity) adına kendi görüşünü ifade etmek istediği durumlarda kullanılabilir.
4- Aşağıdaki cümlelere dikkat edin.
My children must eat an apple everyday. = Çocuklarım her gün bir elma yemelidir.
My children have to eat an apple everyday = Çocuklarım her gün bir elma yemelidir.
Her iki cümlenin Türkçe karşılıkları aynıdır. Fakat birinci, cümlede konuşmacı çocukları her gün bir elma yemeleri için zorluyor. Çocukların elma yeme gerekliliği konuşmacının kendi fikridir. Ancak, ikinci cümlede, çocukları zorlayan bir dış otorite, dışsal bir etken veya veya içten gelen bir arzudur. Diğer taraftan,
My children are having to eat an apple everyday = Çocuklarımın her gün elma yemesi gerekiyor.
Bu progresive (having to) kullanım şeklinde, konuşmacı yükümlülük empozesiyle ilgili hiçbir talep veya iddiada bulunmuyor.
Öte yandan, “have to” , konuşmacının hiçbir şekilde kontrol edemeyeceği sayısal gerçeklere dayanır.
Ama yine de “must” gereklilik ve yükümlülük ifadesinde “have to” dan daha güçlü yoldur.
Semantik (anlamsal) bakımdan “have to ile must birbiriyle birkaç şekilde karşıttır. “Have to” mutad olarak yapılanları gösterir. “Must” ise, daha sınırlı olarak yapılanlara aittir. Mesela,
He has to start wok by 8 o’clock = Saat sekizde işe başlaması gerekir
Derken. Her gün, her sabah kastedilir. Halbuki,
You must leave for work by 8 o’clock = İşe gitmek için saat sekizde çıkmalısın
Derken sadece bu gün veya bu sabah kastedilmiştir.
5- Toparlarsak: Epistemic olarak ikli fiil arasında çok az fark vardır.
He has to be home = He must be home
Cümlelerinin ikisi de kesinlik duygusu verir.
Deontic olarak, “must” cümlenin öznesini bir şey yapma hususunda yükümlülüğe sokar.
You must be at home before 2 o’clock. = Saat ikiden önce evde olmalısın.
Fakat “have to” da yükümlülük duygusu çok güçlü değildir.
İngilizce’nin lehçelerinde bir insanı bşir şey yapmaya icbar etmenin yolu emir kipidir(imperative)
“Have to” ile “must” negatif cümle kurulmasında da farklılık gösterir. “Must” da “ not yüklemi olumsuz yapar, “have to” ise not modaliteyi negatif yapar. Örnek:
You must not talk aloud. = Yüksek sesle konuşmamalısın.= (You’re obliged not to talk aloud.) = Yüksek sesle konuşmama yükümlülüğün var.
You don’t have to work so hard.. = Bu kadar çok çalışmana gerek yok. = You’re not obliged to work so hard = Bu kadar çok çalışma yükümlülüğün yok.
6- Bir de “must” da geçmiş zaman yoktur. Ama “have to” da geçmiş zaman vardır. “had to şeklindedir ve anlamı (gerekliydi)’ dir = it was necessary for...
7- Have to (must dan farklı olarak) şekil bakımından hiç net değildir. Çünkü:
Bazı uzmanlara göre, her yönüyle, her anlamda bir yardımcı fiildir(auxillary),
bazı uzmanlara göre ise, modal fiillerin sahip olması gereken yedi özelliğin hiçbirine sahip değildir. Dolayısıyla modal yardımcı fiil sayılmaz.
Bazılarına göre ise, dolambaçlı modaldir veya modal benzeridir.
Morfolojik (şekilbilim) bakımından “have to” 3. tekil şahsa sahiptir(has to) ve bu bakımdan normal fiiller gibidir. Ayrıca, sınırlı olmayan şekilleri vardır. Dolayısıyla, modal yardımcı fiillerden-kipliklerden- açık olarak farklıdır.
8- Gramer kitaplarında “have” modal fiiller arasında gösterilmez. Ama yükümlülük bildirdiği için modal fiiller bahsinde mutlaka yer alır.