"12 Eylül Çarpıtılmamalıdır, Unutturulmamalıdır"

ÖZGÜRDER Sakarya Şube Başkanı Mehmet Baki Kızıltepe“12 Eylül’ü protesto” başlığıyla bir basın açıklaması yayınladı.

“12 Eylül çarpıtılmamalıdır, unutturulmamalıdır.” şeklinde başlanan basın açıklaması şu şekilde;

Meydana getirdiği işkence travma acı ve ölümler ve kayıplarla Türkiye toplumunun hafızasında onulmaz yaralar açan, derin izler bırakan 12 Eylül darbesinin üzerinden yirmi dokuz yıl geçti fakat ülke hala bu darbenin oluşturduğu psiko-sosyal etkileri bünyesinde barındırıyor.12 Eylül ile birlikte palazlanan cunta ve cunta özentisi kesimler bugün hala varlıklarını devam ettirirken henüz yargılanabilmiş değiller ve yaptıkları yanlarına kar kalmış durumda.12 Eylül ve peşinden izlenen politikalarla toplumdaki kitlesel tepki ruhu da iyiden iyiye söndürülmüş ve sindirilmiştir.

Peki ne olmuştur 12 Eylül’de? Şöyle bir hafızalarımızı tazelersek;

1- Milli Güvenlik Konseyi’nin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasa, 1982 yılındaki halk oylamasında, yüzde 92’lik “Evet” oyu ile büyük farkla kabul edildi.

2- Aynı halk oylamasında, Kenan Evren Cumhurbaşkanı seçildi. Kabul edilen Anayasa’da, generallerin ömür boyu yargılanmasını engelleyen geçici 15. madde, seçimlerle iktidara gelen hiçbir hükümet tarafından kaldırılmadı ve 12 Eylül liderlerinin dokunulmazlığı sürdü.

3- TBMM kapatıldı, anayasa ortadan kaldırıldı, siyasi partilerin kapısına kilit vuruldu ve mallarına el konuldu.

4- 650 bin kişi gözaltına alındı.1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi.

5- Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı (18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1’i Asala militanı).İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis’e gönderildi.

6- 71 bin kişi TCK’nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.98 bin 404 kişi “örgüt üyesi olmak” suçundan yargılandı.388 bin kişiye pasaport verilmedi.

7- 30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi “siyasi mülteci” olarak yurtdışına gitti.
8-300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 171 kişinin “işkenceden öldüğü” belgelendi.

9- 937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklandı.23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.

10- 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.31 gazeteci cezaevine girdi.300 gazeteci saldırıya uğradı.3 gazeteci silahla öldürüldü.Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.13 büyük gazete için 303 dava açıldı.39 ton gazete ve dergi imha edildi.

11- Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 14 kişi açlık grevinde öldü. 16 kişi “kaçarken” vuruldu. 95 kişi “çatışmada” öldü. 73 kişiye “doğal ölüm raporu” verildi. 43 kişinin “intihar ettiği” bildirildi.

Görüldüğü gibi baştan aşağı bütün bir toplumu sindirmeyi amaçlayan bu darbe burada sayamadığımız daha bir çok mağduriyete yol açtı. Politize olmuş olan geniş halk kesimleri darağacı,işkence,takibat ve fişlenme korkusuyla sindirilerek yok edildi. O dönemin asıl ve başat tehlikesi olarak görülen İran devrimine karşı darbeci generaller ile Özalizm politikaları arasında açık ve/veya gizli bir konsensüs de vardı. Özal’ın atraksiyonları sonucu ortaya çıkan nahoş durumlar onun anti-darbeciliğinden değil çalınacak olan rolün değişkenliğinden kaynaklanıyordu.

12 Eylül öncesinde göreceli de olsa yakalanan ve resmi ideolojinin dışında aranan kimlik arayışı bu darbe ile sonlandırıldı. Nasıl 28 Şubat öncesi darbeye uygun bir zemin oluşturulduysa 12 Eylül’de de buna benzer ortamlar oluşturuldu.

Bugün itibariyle 12 Eylül’ün üzerinden Özalizmin dünyevileştirme politikaları, Baba Bush’un Yeni dünya düzeni politikaları, ardından 28 Şubat post modern darbesi, daha sonra Büyük Ortadoğu Projesi, ardından Genişletilmiş Ortadoğu Projesi ve Türkiye toplumunu yakından ilgilendiren AK Parti'nin getirdiği AB uyum sürecine dair politika ve açılımlar ile Ergenekon Davası sürecini  ve son olarak da Pentagon’un Yeni Ortadoğu Planı’na şahitlik etmiş bir toplumda yaşıyoruz. Fakat hala 12 Eylül askeri cuntasının hazırladığı 82 Anayasasının kaldırılması başarılabilmiş değil. Bu anayasanın olumsuz izleri hala toplumun her katmanında görülmektedir.

Karşıtından çekinerek ve ona sığınarak geliştirilmeye çalışılan politikalar hiçbir dönemde fayda vermediği gibi AK Parti açısından da fayda vermeyecektir. 12 Eylül’le hesaplaşılmadan 12 Eylül cuntacıları yargılanmadan, darbecilere Diyarbakır cezaevinin hesabı sorulmadan, toplumun hafızasındaki karanlık ve yara iyileşmiş olmayacaktır. Mağdurlarını korumayan toplum helaka yaklaşmış demektir. Gündelik ve geçici politikalarla kalıcı bir barış ve huzur ortamını yakalamak mümkün değildir.

Bizler; 12 Eylül özelinde tüm darbe ve darbe yanlısı yaklaşımların, tutumların, uygulamaların yargılanmasını ve darbecilerden hesap sorulmasını istiyoruz.

12 Eylül’ün çarpıtılmasına da unutturulmasına da izin verilmemelidir.

Darbelerle, darbecilerle ve bu ülkenin karanlık tarihiyle hesaplaşarak, daha güzel ve aydınlık bir gelecek kurmanın yolları aranmalıdır. Darbelerle ve darbecilikle gerçek manada hesaplaşmak, geçmişle olduğu kadar şimdiyle de hesaplaşmak demektir.

15 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]
afbd397752bd60a9d5078c663a728978@