Modern İngilizce’de önemi gittikçe artan bir yapıdır. İngilizce’nin en zor bölümlerinden biridir. Modal benzerleri anlam bakımından modallar gibidir ve modalların işlevini görürler. Ama, dizilim bakımından farklıdırlar. Bu nedenle çeşitli adlar almışlardır.
Quasi-model = Semi - modal = Near - modal = Hybrid verbs = Marjinal Modals
Bu deyimler bile, modal benzerlerinin, modal fiillere ne kadar benzediğini göstermeye yeterli.
Modal benzerlerinden bahsederken, modallardan bahsetmek zorunluluktur. Öyleyse tekrardan kaçınmayarak, modalların özelliklerini sayalım.
a) Modallar (diğer normal fiiller ve yardımcı fiillerin aksine) özne ve fiil uyumu kuralına tabi değildir. Üçüncü tekil şahısta “s” takısı almaz.
b) Modallarda mastar (infinitive) yapan “to” kullanılmaz.
I can to walk = Yanlış,
I can walk = Yürüyebilirim Doğru
c) İki fiilli cümle yapılarında, ikinci fiilden önce mastar bulunması şeklindeki kural modallar için geçerli değildir. Mesela,
I want to swim = Yüzmek istiyorum.
He hates to talk = Konuşmaktan nefret eder.
Cümlelerinde 2. fiillerden ( swim ve talk) önce “to” mastarı olması kuraldır.
Ama, modallarda bu kural işlemez.. Mesela:
I should see her = Onu görmeliydim
I would listen = dinlerdim.
I can swim fast = Hızlı yüzebilirim.
d) Modallar geniş zaman (present tense) ve geçmiş zamanla (past tense) kombine olabilirler.
Had to – must – should – shall – may – might – would – will- could – can-
e) Modalarda diğer normal fiillerdeki gibi geçmiş zaman yoktur. İngilizce’nin önceki evrelerinde geçmiş zaman bildiren modalların anlamı artuk değişmiştir. Mesela,
I may go tomorrow = Yarın gidebilirim ( Yarın gitmem kuvvetle muhtemel)
I might go tomorrow = Yarın gidebilirim (daha küçük ihtimalle gidebilirim)
Modallarda fiilin geçmiş zaman şekli, talep ve ricayı yumuşatmak ve daha kibar hale getirmek için kullanılır.
Geçmiş zaman göstermek için “have yardımcı fiili eklenir.
I may have done that yesterday. Onu dün yapmış olabilirim.
f) Quasi – modals (modal benzerleri) Çok kelimeli olup, sonu to ile biter ve gerçek modalar gibi işlev görür.
Have to (have got to) : (12. ders)
Be able to
To be going to
Used to
Ought to
Supposed to
g- Şimdi modal benzerlerinin farklarına dikkat edelim .
1- Modal benzerlerinde özne – fiil uyumu kuralı uygulanmalıdır. Bu kuralın istisnası “ought to” be used to” dur.
2- Modal benzerlerinde ana fiilden önce “to” olmalıdır. Örnekler:
He ought to behave more carefully.. = Daha dikkatli davranmalı .
I used to travel very often. = Çok sık seyahat ederdim.
3- Modal benzerleri talep, rica için kullanılmaz; soru sormak için kullanılır.
4- Modal benzerleri ve modallar ayni cümlede belli kalıplar için kullanılabilir. Örnekler:
He might be permitted to see the manager = Müdürü görmesine izin verilebilir.
She will have to improve her English = İngilizcesini ilerletmek zoıunda kalabilecek.
I am going to have to check the transactions. = İşlemleri kontrol etmek zorunda kalacağım.
You are going to be able to beat your rivals = Rakiplerini yenmeye muktedir olacaksın.
Kullanılabilecek kalıplar için şöyledir:
Modal + Modal = Yanlış
Modal benzeri + Modal = Doğru
Modal + Modal benzeri = Doğru
Modal benzeri + Modal benzeri = Doğru.
Dikkat : İki modal yan yana kullanılamaz. Halbuki, bir modal benzeri ile bir modal veya iki modal benzeri ayni cümlede beraber kullanılır.
Aşağıda yaygın olarak kullanılan Modal benzeri fiillere ait örnekler verilmiştir.
I- Going To:
a- Tanım ve Açıklama:
Bir zaman kipi değildir. Geleceği, bilhassa yakın geleceği ifade etmenin özel bir yoludur.
“going to” istikbaldeki olaylara gönderme yapar, fakat şimdiki zamanla çok sıkı ilişkisi vardır. “ Going to” şimdiki zamandan daha geç bir zamandır. Olaylar şimdiki zamanda yaşanılan ve bizim bildiğimiz bir duruma, hale istinat eder.
b- Kullanım:
1- Eğilim, Niyet : Konuşmadan önce yapmaya niyetlendiğimiz şey için kullanırız. Yani, daha önceden bir harekete niyet veya eğilim göstermişizdir. Bunu sonra sözle veya yazıyla ifade ederiz. Örnekler :
- She says she is going to travel abroad. = Yurt dışı seyahate çıkacağını söylüyor.
- We’re not going to accept your offer. = Önerinizi kabul etmeyeceğiz.
- When are you going to visit your friend? = Arkadaşını ne zaman ziyaret edeceksin?
Gördüğünüz gibi, yukarıdaki örneklerde, söz konusu kimsenin daha önceden tasarladığı bir eğilim veya plan vardır. Karar konuşmadan önce verilmiştir. .
2- Önceden Verilen Kararın Açıklanması
Karar zaten önceden verilmiştir. Ancak, şimdi söylenir.
I’m not happy with my job. I’m going to resign next month. İşimde mutlu değilim. Önümüzdeki ay istifa edeceğim.
3- Çok Yakın Geleceği İfade İçin.
Bir olay veya hareket vuku bulmak üzere ise, “going to” kullanılır. Örnek :
- The weather is getting colder. It’s going to snow. = Hava soğuyor. Kar yağacak.
- Stop talking., or I’m going to kick you out. = Konuşmayı kesin, yoksa sizi kovacağım.
4 - Tahmin
Gelecek hakkında bir tahmin, öngörüde bulunmak için “going to” kullanılabilir. Tahmin geleceğe aittir, ama bu tahmini yapılmasına neden olan kanıt şimdiki bir olay veya duruma dayanır. Yani, tahminin dayanağı şimdiki bir hal veya harekettir. Gelecekte ne olacağını tahmin ediyorsak, “going to” ile onu söyleriz. Örnekler :
It’s allready ten o’clock. I am going to miss the aeroplane. = Saat 10 oldu bile. Uçağı kaçıracağım.
He crashed his father’s car. His father is going to get angry with him.= Babasını arabasını çarptı.. Babası ona kızacak.
- You’re driving badly. You’re going to make an accident. = Kötü araba sürüyorsun. kaza yapacaksın.
Örneklerde şimdiki zamanda yaşanan: (havanın soğuması, saat, çarpılan araba ) gibi olay ve durumlar bize gelecekte ne olacağına dair fikir veriyor
5- Was /Were Going to
Geçmişte yapılması düşünülüp yapılmamış eylemleri ifade eder..
I was going to visit her. But I couldn’t find a taxi. = Onu ziyaret edecektim. Fakat taksi bulamadım.
6- Gana :
Konuşma dilinde, özellikle Amerikan İngilizce’sinde “ganna”, going to yerine sıkça kullanılır.
II- Ought To:
Çekimsiz fiildir. Çünkü şimdiki zamanı ve perfect zaman kipi yoktur. Özne kim olursa olsun, her zaman ayni şekildedir. Eşlik ettiği fiil hangisiyse, onun mastarıyla beraber kullanılır. “Ought to” should modal fiilinin alternatifidir ve hemen hemen onunla ayni anlamı taşır. Ama yukarıda belirttiğimiz dizilim farkı vardır. Mesela,
I should go = I ought to go = Gitmeliyim.
You ought to stop smoking = You should stop smoking = Sigarayı bırakmalısın
She ought to take an umbrella with her. = You should take an umbrella with you. .
III- dare ve daren’t
Cesaret etmek, cüret etmek anlamındadır. İnançsızlık veya antipati, zıtlık tereddüt, bir dereceye kadar korku bildirir
She daren't do it. = Yapmaya cesaret edemez.
How dare you talk to me his way?= Ne cüretle benle böyle konuşabilirsin?
Dare you challenge him? = Ona meydan okumaya cesaret edermisin?
b) Sadece I daresay yapısı ile, olasılık
I daresay you are tired. = Sanırım yorgunsun.
III- had better
Tercih, tavsiye ve uyarı bildirir, ; olsa iyi olur, daha iyi olur, iyisimi… şeklinde bir anlamlar verir.
Aslında modal fiillerin karakteristiğini gösterir. Şöyle ki; üçüncü tekil şahısta “s” takısı almaz, diğer modalarla zincirleme olarak cümlede kullanılmaz. Ancak, “ better “ kelimesi onu modal benzeri yapar.
We had better get up early. = Erk(tercih)en kalksak daha iyi olur.(tavsiye)
I’d better go = Gitsem iyi olacak.
You’d better watch your words. = Sözlerine dikkat etsen iyi olur. (Uyarı)
Hadn't we better start right away ? = Hemen başlamamız iyi olmaz mı? ?
You had better shut up = Çeneni kapasan iyi olur.(Uyarı)
IV- Used To
Geçmişte alışkanlık gereği, mutaden yapılan hareketleri ve durumları ifade eder.
I used to smoke when I was at university. = Üniversitedeyken sigara içerdim.
Bu cümlede, söyleyenin şu anda sigara içmediği anlamı gizlidir. Ayrıca genelde “used to” yapısı “but ile geçiş yapar.
I udes to run very fast, but now I can’t even walk = Çok hızlı koşardım, ama şimdi yürüyemiyorum bile.
I did not use to smoke. (Eskiden sigara içmezdim.)
Did you use to smoke? (Sigara içmez miydin?)
He used to gamble, but now he dosen’t. (O kumar oynardı, ama şimdi oynamaz.)
Did you use to play basketball? = Basketbol oynar mıydın?
My mother didn’t use to watch T.V, but now she does. = Annem T.V izlemezdi ama şimdi izliyor.
.
I used to exercise regularly.= Düzenli olarak idman yapardım.(ama artık yapmıyorum)
He used to work free-lance = Serbest iş yapardı. (Ama artık serbest çalışmıyor.)
b) Olumsuz haliyle, geçmişte olmayıp sonradan edinilen alışkanlıkları ifade veya ima eder.
- She didn't use to smoke.= (Önceleri) sigara içmezdi.= İma edilen, Şimdi içiyor
- He never used to leave work early. = İşten asla erken ayrılmazdı. = İma edilen, erken ayrılıyor. şimdi
Dikkat: “be used” = alışkın olmak, “get used” = ise alışkanlığı kazanmak, alışmak anlamlarını taşırlar ve yardımcı yüklem özellikleri yoktur. Bunlar “used to” ile karıştırılmamalıdır.
Your students are making a lot of noise. = Öğrencileriniz çok gürültü yapıyor.
Yanıt: I'm used to it.= Buna alışkınım.
When I first came to Sakarya, everything seemed to me a little strange. Then I got used to living here.= Sakarya’ya ilk geldiğimde, her şey bana biraz tuhaf geliyordu. Sonra burada yaşamaya alıştım.
To be used to = get used to = Alışmak, alışkanlık kazanmak
Get used to her zaman kipine uyabildiğinden tercih edilmelidir.
To be accustomed to ayni anlamdadır, ama daha seyrek olarak kullanılır.
V- Need to
Değişik kullanım şekilleri vardır. İngilizcede önemli bir fiildir.
a) Normal fiiller gibi de kullanılabilir.
Children need a balanced diet = Çocuklar dengeli bir diyete ihtiyaç duyarlar.
I need you = Sana ihtiyacım var = Seni çok seviyorum.
I badly need money = Paraya (çok) ihtiyacım var.
He dosen’t need help = Onun yardıma ihtiyacı yok.
b) Modal olarak, İngiliz İngilizce’sinde sıkça kullanılır. Üçüncü tekil sahısta “s” takısı alamaz. Do fiiliyle kombinasyona girmez. Yani, tam bir modal gibidir.
You needn’t come tomorrow = Yarın gelmene gerek yok.
She needn’t study so hard = O kadar sıkı çalışmasına gerek yok.
She needn’t look after his cousin = Kuzenine bakmak zorunda değil. = Kuzenine bakmak gibi bir yükümlülüğü yok.
c) Bazen ise, modal benzeri gibidir ve “do” fiilini gerektirir. Mesela,
You don’t need to come. = Gelmene gerek yok. = senin için gelmek gerekli değil.
Do we need to come over? Oraya gelmemize gerek var mı?
d) Geçmiş zamanda kullanımı:
He needn’t have talked so much = Bu kadar çok konuşmasına gerek yoktu.
e) Dikkat: “ought to” ve “should” ile pratik bir ilşkisi vardır. Şöyle ki, need özellikle yüzyüze görüşmelerde, bu iki fiile göre daha yumuşak bir öneri ifadedir. Dolayısıyla, daha kibarca bir konuşma tarzıdır.
VI- To be Able To
Bir şeyi yapmaya muktedir olmak veya yetenekli olmak anlamını verir. “can” ve “could” modal fiillerin alternatifi ve benzeridir. Her zaman kipiyle kullanılır.
a) I am able to modify the rules = Ben kuralları değiştirmeye muktedirim.
Are you able to help them? = Onlara yardım etmeye muktedirmisin?
b) Was able to ile Were able to, (...e bildi, …e bildiler, …e bildik)) geçmişte yapılmış bir tek olay için kullanılır.
We were able to see each other. = Biz birbirimizi görebildik.
He was able to recognize the dedad body. = Cesedi teşhis edebildi.
c) Will Be Able To
....e bilecek, …e bilecekler, …ebileceğiz anlamındadır.
normalde “be able to” present kullanımı da bir gelecek anlam da içermektedir. Bu nedenle “ will be able to” ifadesi gelecekte ilk kez yapılacak eylemleri ifade eder.
After sixty lessons, I will be able to speak English. = Atmış dersten sonra İngilizce konuşabileceğim.
VII- To be supposed to
İngilizce’de bilhassa konuşma dilinde çok kullanılır. Beklenti veya hafif yükümlülük bildirir. Yükümlülük bildiren kullanımında, “should” ve ought to “ fiillerine benzer. Geniş bir kullanım alanına sahiptir. Diğer modal benzerlerinden farklı olarak, modallarla ortak özellikleri yoktur.
Bazı uzmanlara göre, yardımcı fiil benzeridir (semi auxillary), bazılarına göre ise, modal benzeridir.(semi modals)
a) Görev bildirir. Bu tür kullanımda “should”’a anlam bakımından yaklaşır.
You’re supposed to be at work in time = İşe zamanında gelmen gerekiyor (bekleniyor.)
b) Genel inançları ifade eder.
Vitamins are supposed to be good for health = Vitaminlerin sağlık için iyi olduğu düşünülür.
c) Plan, program belirtir.
The train is supposed to arrive at 3.oo o’clock = Trenin saat üçte gelmesi gerekir(bekleniyor).
c) Yasak bildiriminde
You are not supposed to talk aloud in class. = Sınıfta yüksek sesle konuşmaman gerekir(beklenir).
VIII - To Be About To..
1- Tanımlar ve Açıklama :
Bir eylemi yapmak üzere olmak. Bu hareket bazen başka bir hareket tarafından kesintiye uğratılır.
I'm just about to leave home. = Evden tam ayrılmak üzereyim.
She is about to start her new job. = Yeni işine başlamak üzere.
They were about to fight, when the policemen came. = Polisler geldiğinde kavga etmek üzereydiler.
The aeroplane is about to take off. = Uçak kalkmak üzere
IX- Would rather = would sooner:
yeğlemek, tercih etmek anlamlarını taşır.
I would rather die than do it. = Onu yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.
We would sooner sell than rent it. = Kiralamaktansa almayı tercih ederim.
Dikkat Şaşırma!.. would rather = would sooner formundan sonra bir cümlecik gelirse, bu cümleciğin zamanı mutlaka basit geçmiş zaman (Simple Past) olur. Ama anlam şimdiki zamandır.
I would rather (that) you stayed at home. = Evde kalmanı tercih ederim.
I would sooner (that) my son became a doctor = Oğlumun doktor olmasını tercih ederim.