Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 146’ıncı Başörtüsü Eylemi
“Direniş Varsa, Umut Da Var!”
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu gerçekleştirdiği 146.Başörtüsü Eyleminde; bugün başta başörtüsü yasağı olmak üzere Kürt meselesinden, emek sömürüsüne kadar toplumsal sorunların temelinde bir sistem sorunu olduğu ifade edildi.
Açıklama Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına Kadrican MENDİ tarafından okundu. Başörtülü bir öğretmenin kötü örnek olarak nitelendiği bir ülkede, ahlaksızlığını topluma deklare eden bir kişinin kötü örnek olmayıp halen daha görevine devam etmesinin hiçbir şekilde açıklanamayacağının ifade edildiği açıklamada son süreçte bir kez daha görüldüğü üzere sorunun hukuki bir sorun değil siyasi içerikli bir sistem sorunu olduğu şu sözlerle açıklandı: “Yıllardır yaptığımız sistem tahlilini maalesef tekrar hatırlatmak durumundayız. Bugün başta başörtüsü yasağı olmak üzere Kürt meselesinden, emek sömürüsüne kadar hangi toplumsal sorunu yaşıyorsak, bunun temelinde bir sistem sorunu yatmaktadır. Kurulduğu günden beri halkın kimliğini, inançlarını, dilini, dinini ve hayat tarzını seküler bir ulus-devlet formuna hapsetmeye çalışan bu sistem, Kemalist ideolojiyi halka din olarak dayatmaktadır. ”
Açıklamada, darbeci militarist zihniyetle hesaplaşmadan yada resmi kutsallar es geçilerek yapılacak hiçbir tartışmanın bir çözüme ulaşamayacağı belirtildi. Yeni bir anayasa ile sorunların kısa yoldan halledileceği beklentisinde olanlara, sorunun çözümünün askeri vesayet sistemi ile hesaplaşılmadan oluşturulacak, kurucu mantığı aynı olan yeni bir anayasayla mümkün olamayacağı hatırlatılarak; “Bu gerçekle yüzleşmeden, sistemin egemenlik anlayışını ve ideolojisini tartışmaya açmadan, zulüm ve ifsad üreten sistemin egemenleriyle hesaplaşmadan ortaya konan her çözüm, sorunun bir parçası haline gelecek ve bir süre sonra yine aynı sonuçları verecektir.” denildi.
Açıklamada sorunların çözümüne ilişkin şu cümlelere yer verildi: “Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu olarak yaşadığımız sorunların çözümünü, sorunları üreten sistemin kutsallarını onaylayanlarda ve ondan medet umanlarda aramıyoruz. Bizler çözüm ve yöntemi tevhid ve adalet anlayışını savunan bir mücadele hattının inşasında görüyoruz. Sistemin parçalarını yamamak yerine köklü çözüm önerileri getirmenin gerekliliğine inanıyoruz. Bu sebeple öncelikle insanı insana kul etmeyi hedefleyen ideolojik kölelik düzenini, bu düzenin egemenlik anlayışını ve hüküm sürdüğü sistemin deşifre edilmesini amaçlıyoruz. Bizler izzetli dinin şerefli resullerinin yolunu; sahih bilgi, tevhidi inanç ve salih amel temelinde yükselen uzun vadeli bir mücadele pratiğini öneriyoruz.
“Yan yana gelmekle beraber olunmaz” ilkesinden hareketle, tevhidi amaçlar doğrultusunda birlikte olmaya, adaleti arayan herkesi dayanışmaya ve mücadeleye çağırıyoruz. Kokuşmuş siyaset bezirganlarını, pazarlamacı kanaat önderlerini, teskin edici din hokkabazlarını değil vicdanı, hayatı ve sokağı işaret ediyoruz.”
Eylemde, “Tevhid Adalet Özgürlük” pankartı ve “İnancına Örtüne Kimliğine Sahip Çık”, ”Yasak Sürüyor, Duyuyor musunuz?” ve “Yaşasın Küresel İntifada” yazılı dövizler taşıyan platform mensupları eylem boyunca, “Direne Direne Kazanacağız” sloganı attılar.
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 146’ıncı Basın Açıklaması Tam Metni:
Direniş Varsa, Umut Da Var!
Bir haftayı daha toplum vicdanında hukuk nosyonunu zanlı konuma düşüren olaylarla geçirdik. 12 kişinin öldürüldüğü “hayata dönüş” operasyonunun sanıkları zaman aşımından berat ettiler. Yine Turhan Selçuk başörtüsüne hakaret ettiği karikatürü yüzünden yargılandığı davadan berat etti.
Son ilginç dava ise başörtülü bir öğretmenin çocuklara kötü örnek olacağı için işinden atılmasına karar veren yargıçların bulunduğu ülkemizde, eşini 300 erkekle nasıl aldattığını basın yoluyla anlatan bir ilkokul öğretmeninin görevine devam etmesinde bir sakınca olmadığına karar verilmesiydi. AKP’li Milli Eğitim Bakanlığı da mezkûr bayanın görev yerini dahi değiştirme gereği duymadı.
Evet! Vicdanların isyan ettiği noktada hala iktidarda kalma hesapları yapanlara, içinde bulundukları zilleti anlayabilmeleri için ne söylenebilir gerçekten bulmakta güçlük çekmekteyiz.
Yıllardır yaptığımız sistem tahlilini maalesef tekrar hatırlatmak durumundayız. Bugün başta başörtüsü yasağı olmak üzere Kürt meselesinden, emek sömürüsüne kadar hangi toplumsal sorunu yaşıyorsak, bunun temelinde bir sistem sorunu yatmaktadır. Kurulduğu günden beri halkın kimliğini, inançlarını, dilini, dinini ve hayat tarzını seküler bir ulus-devlet formuna hapsetmeye çalışan bu sistem, Kemalist ideolojiyi halka din olarak dayatmaktadır.
Kendi kutsallarını, değerlerini ve hayat tarzını kabul ettirmek için başta eğitim olmak üzere her türlü ideolojik aygıtı kullanmakta ancak meşruiyet sorununu çözememektedir. Kışlalarda yapılan hesaplar sokağın vicdanından geri dönmektedir. Son yıllarda peş peşe deşifre olan darbe planları, psikolojik harekât eylem planları ve kapalı kapılar arasında yapılan görüşmeler; sistemin darbeci geleneğini yaşatma gayreti olarak değerlendirmelidir.
Kuruluş ve işleyiş ideolojisi vesayetçi, tek tipçi ve baskıcı olan bir sistemin kendisini bu tür gayretlerden azade kılması da doğası gereği mümkün değildir. Sistem toplumsal bir sözleşmenin olmadığı bir zeminde kurulmuş ve bu yüzden de halkın sorunlarını çözmesi bir yana bizatihi kendisini bir sorun olarak dayatmıştır.
Böyle bir vasatta, dönüp dolaşıp aynı noktaya gelinen bir fasit daire içinde yeni ve umut verici bir siyaset üretilmesi mümkün değildir.
12 Eylül ideolojisiyle hesaplaşmadan yada resmi kutsallar es geçilerek yapılan hiçbir tartışma bir çözüme ulaşamaz. Bu bağlamda, tarihi yok sayarcasına yeni bir anayasa ile sorunların kısa yoldan halledileceği beklentisinde olanlara cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki 367 manevrasını ve meclis çoğunluğunun yaptığı son yasa değişikliğinin nasıl iptal edildiğini hatırlatmak isteriz.
Tüm yaşananlar sorunun anayasanın bizatihi kendisinden kaynaklanmadığını ortaya koymaktadır. Çünkü bu iki karar, kesinlikle mevcut darbe anayasasına dayanarak çıkmamıştır. Hukuktan değil iç hizmet kanunundan ilham almaktadır. Bu çıplak gerçek önümüzdeyken, vesayet sistemine dokunmadan, sorunun sistemin temel mantığından kaynaklandığı gerçeğini atlayarak ve sadece anayasayı yenileyerek çözümün gelebileceğini iddia etmek safdillik olur.
Sorun, kurucu mantığın aynen kaldığı yeni bir anayasa değil askeri vesayet sistemi sorunudur. Bu gerçekle yüzleşmeden, sistemin egemenlik anlayışını ve ideolojisini tartışmaya açmadan, zulüm ve ifsad üreten sistemin egemenleriyle hesaplaşmadan ortaya konan her çözüm, sorunun bir parçası haline gelecek ve bir süre sonra yine aynı sonuçları verecektir.
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu olarak yaşadığımız sorunların çözümünü, sorunları üreten sistemin kutsallarını onaylayanlarda ve ondan medet umanlarda aramıyoruz.
Bizler çözüm ve yöntemi tevhid ve adalet anlayışını savunan bir mücadele hattının inşasında görüyoruz. Sistemin parçalarını yamamak yerine köklü çözüm önerileri getirmenin gerekliliğine inanıyoruz. Bu sebeple öncelikle insanı insana kul etmeyi hedefleyen ideolojik kölelik düzenini, bu düzenin egemenlik anlayışını ve hüküm sürdüğü sistemin deşifre edilmesini amaçlıyoruz.
Bizler izzetli dinin şerefli resullerinin yolunu; sahih bilgi, tevhidi inanç ve salih amel temelinde yükselen uzun vadeli bir mücadele pratiğini öneriyoruz.
“Yan yana gelmekle beraber olunmaz” ilkesinden hareketle, tevhidi amaçlar doğrultusunda birlikte olmaya, adaleti arayan herkesi dayanışmaya ve mücadeleye çağırıyoruz.
Kokuşmuş siyaset bezirganlarını, pazarlamacı kanaat önderlerini, teskin edici din hokkabazlarını değil vicdanı, hayatı ve sokağı işaret ediyoruz.
Diyoruz ki direniş varsa umut da var!
O halde;
Sen değilsen kim?
Şimdi değilse ne zaman?
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu
www.basortusuplatformlari.org