Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, gerçekleştirdiği 151. başörtüsü eyleminde; başörtüsü yasağının temelinde yatan kirli emellerin üzerinde durarak gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Basın açıklamasını Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına Diriliş Saati Dergisi yazarı Enes Berat Gürler okudu.
Açıklamada kapitalizmin, Müslüman halkları kendi çizgisine getirme çabasının çok yönlü olarak işlediğinin altı çizildi ve bu manada sahih İslam inancının sulandırılmaya çalışıldığı, böylelikle de hayatın merkezine ahiretin değil dünya menfaatlerinin yerleştirildiği bencil bir toplum oluşturulmak istendiği vurgulandı. İslam coğrafyasının değişik noktalarındaki kan, zulüm ve gözyaşının temelinde, Müslüman halkaların ılımlı İslam veya Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde, kapitalist efendilerin isteği doğrultusunda dönüştürülmesi hedefinin yattığına dikkat çekilen açıklamada Türkiye’de uygulanan başörtüsü zulmünün de temelinde aynı hedefin yattığı ifade edildi. Bu hedef doğrultusunda başörtüsünün sembol olarak görüldüğü ve başörtüsü üzerinden İslam’a karşı olan kavganın sürdürüldüğü vurgulandı.
Ergenekon operasyonu ile ilgili de önemli açıklamalarda bulunan Gürler; “Derin devleti oluşturan unsurlar arasında devam eden Ergenekon mücadelesini ibretle izliyoruz. Tasfiye edilen grubun gerçekleştirdikleri veya planladıkları eylemler ve ortaya çıkan sonuçların vahameti; bize Türkiye’deki egemen güçlerin ne denli cani ve zalim olduklarını göstermektedir. Ancak unutulmaması gereken önemli bir gerçek de; derin devlet içindeki çekişmenin, derin devletin bir tarafını oluşturan Ergenekon çetesinin çökertilmesi şeklinde sonuçlandığıdır. Bu tasfiyenin taşeronluk ihalesi hükümete verilmiştir. Tasfiye projesini tasarlayan ve uygulatan unsurların Müslüman halka bakış açısının tasfiye edilenleri aratmayacak ölçüde problemli olduğu da bilinmesi gerekli önemli bir husustur.” dedi.
Güngören’deki hain katliamın da kınandığı açıklamada “Türkiye’deki egemen sınıfların hâkimiyetine dayalı yapı değişmediği sürece, huzur ve refahın gelmesi hayal olacaktır.” dendi. Açıklamada ayrıca Ak Parti’nin kapatılmaması ile ilgili şu ifadelere yer verildi: “Anayasa Mahkemesi’nin iktidar partisinin kapatılmaması yönünde karar alması halkın iradesinin tecellisi yönünden sevindiricidir. Ancak bu karar ile Ergenekon davası ve Amerikan menfaatleri arasında ne tür bir bağıntı olduğu ve bu bağıntıdan ortaya çıkacak sonuçlar tüm Türkiye halkı tarafından merakla beklenmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin kapatmama kararının akabinde Ak Parti’nin iç ve dış politikada Amerika’nın taleplerine çok daha uyumlu bir çizgide yürüyeceğine dair ciddi endişeler bulunmaktadır.”“Başörtüsü Müslüman kadının onurudur. Allah’ın kesin emridir. Biz laik efendiler istedi diye asla Allah’ın emrinden taviz vermeyeceğiz. Mücadelemizi, gasp edilen haklarımızı geri alana kadar sürdüreceğiz.” diye haykıran platform mensupları, eylem boyunca “Tevhid Adalet Özgürlük” pankartı ve “İnancına Örtüne Kimliğine Sahip Çık”, ”Yasak Sürüyor, Duyuyor musunuz?” yazılı dövizleri taşıyarak “Başörtüye Uzanan Eller Kırılsın” ve “Direne Direne Kazanacağız” gibi sloganlar attılar.
DİRENİŞ TEK ÇÖZÜM YOLUDUR!
Dünya ve Türkiye son derece gerilimli bir süreçten geçiyor. Olup bitenleri anlayabilmek için derin analizler yaparak buzdağının görünmeyen ana kütlesini ortaya çıkarmak gerekiyor.
Kapitalizm iki asrı aşkın bir süredir dünyaya hükmediyor. Kendi değerlerini de “Batı Medeniyeti” veya “Küreselleşme” adı altında bütün dünya halklarına dayatmaya devam ediyor. Heva ve heveslerin putlaştırıldığı, dünya menfaatlerinin odak noktası kılındığı, kulun kula köle yapıldığı bu anlayış kısa sürede Hıristiyanlık ve Museviliği deforme ederek kendine uygun bir formata sokmuştur. Sekülerizm ve laiklik diye ifade ettiğimiz bu format bütün dünya halklarına huzurun ve refahın sigortası olarak sunulmuştur. Bu tehlikeli ve karanlık projenin, yani kapitalist projenin önündeki en büyük engel geçmişte de günümüzde de İslam olmuştur. Çünkü İslam dünyanın yerine ahiretin odak noktası kılındığı; heva ve hevesin yerine yaratıcı olan Allah’ın kurallarının esas alındığı ve kulluğun sadece Allah’a yapıldığı bir sistemi öngörmektedir.
Kapitalizm; Müslüman halkları kendi çizgisine getirebilmek için çeşitli yöntemler ve kılıflar kullanmış ve kullanmaya devam etmektedir. Bu bağlamdaki en tehlikeli adım; sahih İslam inancının sulandırılması girişimidir. Kapitalist ruhun İslam ahlakı ile sentezlenmesi şeklinde tezahür eden bu girişim; yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, adalet, zulme rıza göstermeme, iffet, doğruluk, ahireti hayatın merkezi kılma gibi İslam’ın emrettiği erdemlerin yerine; bencillik, kariyer, karizma, şehvet, para için her yolu mübah görme, dünya menfaatini hayatın merkezi kılma gibi kapitalist değerlerin toplumda kök salmasını amaçlamaktadır.
Bugün İslam coğrafyasının değişik noktalarındaki kan, zulüm ve gözyaşının temelinde, Müslüman halkaların ılımlı İslam veya Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde kapitalist efendilerin isteği doğrultusunda dönüştürülmesi hedefi yatmaktadır.
Kapitalist egemenlerin Türkiye’deki uşaklarına gelince; Osmanlı İmparatorluğu’nun Tanzimat döneminden bu yana Müslüman halklara batılı değerler modernleşme/ çağdaşlaşma adına dayatılmaktadır. Amaçları batı medeniyetinin değerlerini kuşanmış, tam anlamıyla batılılaşmış bir toplum inşa etmektir. Bu ideallerine mani olacak her düşünce ve uygulamaya karşı acımasızca saldırıyorlar. Rabbimizin Kur’an’da “facir” olarak nitelediği bu güruh heva ve heveslerini ilahlaştırarak din gömleğini yırtmaya ve Allah’ın kurallarını tanımamaya yönelik azgınlıklarını sürdürüyor.
Bugün başörtüsünü eğitim kurumlarında ve kamusal alanda yasaklayan zihniyet de yukarıda tanımlanan zihniyetin aynısıdır. Diğer bir değişle, İslam ve Allah ile kavgalı olanlar başörtüsünü bu kavganın sembolü olarak görmekte ve başörtüsü üzerinden kavgalarını sürdürmektedirler.
Eski başbakanlardan ve Türkiye’deki laikçi güruhun sözcülerinden Mesut Yılmaz Avrupa’da katıldığı bir toplantıda “İslam’ın saldırgan yapısından dolayı Türkiye’deki laiklik uygulamasının Avrupa’daki gibi olamayacağını, daha sert bir laiklik uygulamasının gerekli olduğunu” ifade etmiştir. Yine “Türklerin İslam’ı kabul etmeleri hata idi ve bu hata gerileme sürecini başlattı” diyen emekli generali hangi kefeye koyacağız? Bu ve benzeri yaklaşımların bize verdiği net mesaj şudur:
“Türkiye’deki egemen unsurlar İslam dinine karşı bir mücadele içindedirler ve mücadeleyi başörtüsü gibi değerler üzerinden yürütmektedirler.”
Türkiye’deki egemen sınıfların hâkimiyetine dayalı yapı değişmediği sürece, huzur ve refahın gelmesi hayal olacaktır. Nitekim Güngören’deki hain katliamın, egemenlerin büyütüp geliştirdiği cinayet örgütlerinden biri tarafından gerçekleştirildiği hepimizce malumdur. Bu gözü dönmüş canilerin kaos yaratmak adına kadın çocuk demeden böyle bir katliamı gerçekleştirmiş olmaları, ne denli acımasız ve zalim taşeron cinayet şebekeleri ile karşı karşıya olduğumuzu ortaya koymaktadır.
Bu haftanın sıcak gündemi bilindiği üzere Ak Parti’nin kapatılması ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin kararı idi. Anayasa Mahkemesi’nin iktidar partisinin kapatılmaması yönünde karar alması halkın iradesinin tecellisi yönünden sevindiricidir. Ancak bu karar ile Ergenekon davası ve Amerikan menfaatleri arasında ne tür bir bağıntı olduğu ve bu bağıntıdan ortaya çıkacak sonuçlar tüm Türkiye halkı tarafından merakla beklenmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin kapatmama kararının akabinde Ak Parti’nin iç ve dış politikada Amerika’nın taleplerine çok daha uyumlu bir çizgide yürüyeceğine dair ciddi endişeler bulunmaktadır.
Hükümet üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından yapılan ilk açıklamalarda, hükümetin gelecek dönemde derin devlet tarafından biçilen elbiseyi giyeceği anlaşılmaktadır. Bunun manası, derin devletin onayı olmadan hükümetin hak ve özgürlüklere yönelik hiçbir adım atamayacağıdır. Bu bağlamda Ak Parti’nin bundan sonraki süreçte başörtüsü sorununu dondurması veya rafa kaldırması sürpriz olmayacaktır.
Son olarak Konya’da yaşanan yurt çökmesi olayını, “izinsiz Kur’an kursu” başlığı altında efendilerine servis eden ve çocuklarına Kur’an öğretmek için çeşitli imkânları kullanan halkımıza korku vermek isteyen kartel medyası Kur’an ile kavgalı olduğunu bir kez daha ispatlamıştır. Ancak ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar Kuran’ın yüce mesajının önüne asla geçemeyeceklerdir.
Bir kez daha haykırıyoruz ki; başörtüsü Müslüman kadının onurudur. Allah’ın kesin emridir. Biz laik efendiler istedi diye asla Allah’ın emrinden taviz vermeyeceğiz. Mücadelemizi, gasp edilen haklarımızı geri alana kadar sürdüreceğiz.
Bizler kokuşmuş sistem ile çok yönlü hesaplaşmadığımız sürece, sistem içi oyunların figüranı olmaya devam edeceğiz. Müslüman halkımıza düşen asli görev; Kur’an ve sünneti merkeze alan bir düşünce ve yaşama biçimini şiar edinerek, batılı değerlere teslim olmayan bireysel ve toplumsal bir kimlik ortaya koymaktır.
Öncelikle kendimizi amellerimiz açısından bir samimiyet testine tabi tutarak; zilleti ve edilgenliği reddedelim. Direniş kültürünü kuşanarak izzeti ve etkenliği şiar edinelim.
Ne mutlu iman elbisesini giyerek hayatına direnişi hakim kılanlara!
SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU ADINA; DİRİLİŞ SAATİ DERGİSİ