Yaşanan son gelişmeler ise AK Parti'nin egemenlerle yakınlaşabilmek için nelerden uzaklaşacağını gösteriyor. İlk işaret "başörtüsüne özgürlük" talebinden vazgeçilmesidir. Hükümet, başörtüsü yasağını üniversitelerle sınırlı bir şekilde kaldırmaya giriştiğinde, egemenler, başörtüsü sorununun kendileri için hayati bir önem taşıdığını Anayasa Mahkemesi aracılığıyla bir kez daha ilan etmiştir.
Bu bir bakıma malumun ilanıdır!
Görünen odur ki, artık bu karardan sonra ne hükümet ne de başka bir parti başörtüsü yasağına elini sürmek istemeyecektir. Yeni rektör atamalarıyla yasakta bir gevşeme yaratma öngörüsü sadece günü kurtarabilecek ve vazgeçilemez bir hakkın kullanımını bir takım yetkililerin insafına terk eden bir anlayışı besleyecektir.
Uzlaşı arayışlarının diğer işaretleri de yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Edibe Sözen'in "okullarda ibadethane" önerisini de içeren taslak çalışmasının parti tarafından nasıl bir panik ile reddedildiğine iyi bakılmalıdır. Ergenekon davasında örgütün sadece "sivil" ya da "emekli" kanadının tasfiye edilirken, muvazzaflara dokunulmaması Şemdinli vakasının esamesinin bile okunmaması manidar bir durumdur. Ayrıca darbe anayasası yerine getirilmesi planlanan "sivil anayasa"dan da vazgeçildiği ortaya çıkmaktadır. Bir diğer husus ise İran'la yapılması planlanan doğalgaz antlaşmasından vazgeçilmesidir. Tüm bu gelişmeler alt alta koyulduğunda, ne meclisin ne de hükümetin iç ve dış siyasete ilişkin belirleyici bir inisiyatifinin kalmadığı görülüyor.
Durum iyi değerlendirilmelidir. Siyaset alanı tıkanmıştır. Siyaset üretemeyen bir partinin ve hükümetin yozlaşması ve kendisini tüketmesi ise kaçınılmazdır. İşsizliğin ve sefaletin dayanılmaz boyutlara ulaştığı bir ortamda AKP giderek halkın geniş ezilen kesimlerine yabancılaşırken temsil ettiği sınıfın hak ve özgürlüklerle ilgili taleplerini de ancak, egemenlerin müsaade ettiği çizgide gündeme getirebilecektir. Bu kısır döngü şu anda hükümetin her şeye hakim görüntüsünü kısa sürede "halk düşmanı–işbirlikçi" haline çevirebilir.
Gücünü halktan almayan, hesabını halkın menfaati üzerine yapmayan ve iktidar pazarlığını halkın temsilcileriyle yapmayan bir hükümet silahlı güçlerin ve uluslararası oyuncuların taşeronu durumuna düşmeye mahkumdur. O hâlde, insanımız, yaşadığı sosyal sorunların çözümü için adresin yine kendisi olduğunu görmelidir. Sosyal ve siyasal sorunların çözümü
ve taleplerinin gerçekleşmesi, halkın alacağı tavra ve vereceği mücadeleye bağlıdır. Bunun için ilkeli, tutarlı ve sabrı kuşanmış mücadele örneklikleri sergilenmelidir.
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu olarak, tüm halkımızı Resullerin kutlu izini sürdüğümüz tevhid mektebinde; zulme karşı mücadeleyi, dayanışmayı, imtihanı ve sabrı öğrenmeye çağırıyoruz. Yaşasın başörtüsü direnişi, yaşasın ezilenlerin, yoksulların ve mazlumların dayanışması.
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği