Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 157. Başörtüsü Eylemi “12 Eylül Dabecileri Yargılanmalıdır!”
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 157.Başörtüsü eylemini gerçekleştirdi. Her Cumartesi Bulvar AKM önünde toplanan platform üyeleri, başörtüsü yasağını protesto etmeye, yasak karşısında nasıl bir mücadele verilmesi gerektiğinin örnekliğini sergilemeye devam ediyorlar. Bu haftaki basın açıklamasını Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına Ribat Eğitim Vakfı Adapazarı Şûbesi üyesi Sâhir AKÇA okudu.
AKÇA basın açıklamasında, Sakarya’da 15 Eylül’de yüksek öğretimin başlayacağı ve başörtüsü zulmüne kalınan yerden devam edileceğini belirtildi. Yargı oligarşisi tarafından laiklik üzerinden İslami değerlere saldırıldığı ifade edildi. Açıklamada ayrıca darbeci zihniyetin halen daha iktidarı elinde bulundurduğu ifade edilirken; 12 Eylül darbecilerinin mutlaka yargılanmaları gerektiği, “mağdur olanların zararları tazmin edilmeli. Haksızlığa uğratılanlardan özür dilenmelidir.” denildi.
“Tevhid, Adalet, Özgürlük” yazılı pankart taşıyan platform mensupları eylem boyunca “Başörtüsüne Uzanan Eller Kırılsın” ve “Darbeler Bizi Yıldıramaz” sloganları attılar. Eylemde, “Başörtüsüne özgürlük, hemen şimdi!”, “Yasakçılar Yenilecek; Direnenler Kazanacak!”, “Namazımız Orucumuz Başörtümüz Kimliğimizdir” ve “Yasak sürüyor,(D)uyuyor musunuz?!” yazılı dövizler de taşındı.
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 157. Basın Açıklaması Tam Metni:
2008 – 2009 Yüksek Öğretim Yılı 15 Eylül pazartesi günü başlayacak. Yine ayrımcılıklar, yine hak ihlalleriyle yeni bir dönem başlayacak. Üniversitede başörtüsü zulmünden dolayı inancını yaşamaya çalışan kızlarımızın bir kısmı hiç okula gitmemekte ve hayattan koparılmakta. Bir kısmı okula gidip başını zorla açıp okula devam etmekte, yaptığı davranışın sıkıntılarından dolayı psikolojik bunalımına girmekte.
Bir kısmı da başını açarak okula devam etmekte ve okul sürecinde de kişiliğini kaybetmekte. Resmi ideolojinin baskılarıyla toplumda böyle bir nesil yetişmektedir. Yetişen bu neslin toplumda çoğalmasıyla maalesef toplum bozulmaktadır. Sanmayın ki bu bozulmayla birileri kendini bozulmaktan muhafaza edebilecek. Aynı gemide yaşıyoruz, gemi battığında herkes boğulacaktır.
Bazı kızlarımız da; yani başını açmayan öğrenciler, dünyanın değişik ülkelerinde Orta Asya’da, Balkanlar’da, Avrupa’da, Amerika’da, Avustralya’da eğitime devam etmekteler. Neticesi ne oluyor? Gidenlerin bir kısmı zaten geri gelmemektedir. Devlet bu sayede kasten kaliteli beyin göçünü yurt dışına yollamış oluyor. Müslüman ülkeler dünyaya çözüm sunacakken gereksiz yasaklarla meşgul olmaktadırlar.
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçekler, 2008–2009 adli yılın açılışında yaptığı konuşmada şöyle diyor: "Lâik bir devlette dinî inançlar özel yaşama dâir bir vicdan konusudur. Dinî inançlar devlet ve kamusal kurumların çalışmalarına dayanak oluşturmaz. Lâik devletin koyduğu kurallar dinî inançlarla bağdaşmıyorsa, dinî kurallar insan eşitliğine yönelik evrimin amaçlarına uygun olarak yeniden yorumlanmalıdır." Bu, lâiklik üzerinden devletin dine müdahalesi, din içinde zorla reform yapma teşebbüsüdür. Batı Hıristiyanlığının yanlışlığı İslâmiyet’e mal edilemez. Bu çerçeveyi aşan lâiklik, İslâmiyet’e, İslâmiyet'in kendisine yönelmiş bir müdahaledir.
Danıştay’ın öğrenci yurtları ve Kur’an kurslarına yakacak ve giysi yardımına imkân sağlayan Belediye Meclisi kararının yürütmesini durdurması ile sarsılan Ankara’da, bir vicdansız uygulama da Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi’nde sergilendi. Kursa katılmak isteyen 45 yaşındaki bir bayan, kayıt için geldiğinde; “Ya başı açık fotoğraf getir ya da şu peruğu tak, fotoğrafını çekelim” dayatmasıyla karşı karşıya kalıp rencide edilmiştir.
Bu zulümlere son verilmeli. İnancını yaşamak isteyen inananların hakları iade edilmeli. Zararları tazmin edilmeli. Haksızlığa uğratılanlardan özür dilenmelidir.
Bu uygulamaların zulüm haline gelmesi 28 Şubat sürecidir. 1000 yıl süreceğini iddia ederek başlatılmıştır. Yıldönümü idrak edilen 12 Eylül darbecileri de, hala yoğun bir şekilde yargılansın diye kamuoyunda baskı ve beklenti vardır. Türkiye bu ihtilal geleneğini yasalarla korumaktan vazgeçerse o zaman insan hakları ihlalleri yapılamayacaktır. Kimse kendini her şeyin sahibi göremeyecek ve bu ülkeyi en çok ben severim iddiasında bulunamayacaktır.
12 Eylül’de şehir eşkıyaları gibi saat sabahın 04’ünde kapılar açılıp, sıcak yataklardan alınan yüzbinlerce mazlum insan soğuk zindanlara atıldılar. 650.000 kişi gözaltına alındı. 50 kişi idam edildi. Resmi kayıtlara göre; gözaltında, işkencede, kuşkulu şekilde, cezaevinde, açlık grevinde, vs. zulümlerle toplam 782 kişi öldü-öldürüldü. 12 Eylül darbecileri, yargılanmaktan muaf olarak bazı kitlelerce lanetlenerek hayat sürmektedirler.
60 ihtilâlini yapanların itibarları gitmiştir, ama mağdur olanlara devlet şimdi anıt yapmıştır.
Biz diyoruz ki; mağdur olanların şimdi hakları iade edilsin. Gecikmiş adalet adalet değildir.
Yine yıldönümü idrak edilen 11 Eylül Newyork Ticaret Merkezi saldırıları bahanesiyle zâlim ABD, devlet terörünü dünyaya yaymıştır. Afganistan’a girip zulümlerine devam etmeyi fırsat bilmiş, Irak’a girerek İslâm ülkelerini ve Müslüman topraklarını çiğnemektedir. Zalimler bir gün devrilmeye mahkûmdur.
Bu duygularla Mübarek Ramazan Ayının Müslümanların uyanmasına vesile olmasını Allah’tan niyaz eder, haftaya aynı saatte burada buluşmak üzere; duyarlı ve onurlu Sakaryalılara teşekkür ederiz.
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına, Ribat Eğitim Vakfı Adapazarı Şûbesi