Türkiye Jeofizik Kurumu Derneği Onursal Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ercan, depremlerden korkmak yerine, şehirlerin sağlam yeni yerleşim alanlarına doğru kaydırılması gerektiğini söyledi.
Sakarya Üniversitesi Toplum Gönüllüleri Kulübü (TOG) tarafından Adapazarı Belediyesi Düğün Salonunda gerçekleştirilen "Deprem Konferansı"na Türkiye Jeofizik Kurumu Derneği Onursal Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ercan konuşmacı olarak katıldı.
Öğrencilerin çalışmalarını anlatan slayt gösterisinin ardından kürsüye gelen Ahmet Ercan, öğrencilere değişik bir üslupla seslenerek, konuşmasında öztürkçe kelimeler kullandı. Kullandığı kelimeleri günümüzde kullanılan Arapça kelimelerle özdeşleştiren Ercan hem düşündürdü, hem güldürdü. Türkiye'deki deprem gerçeğine değinen, Ercan Türkiye'nin Dünyada ikinci deprem bölgesi olduğunu söyledi.
Türkiye'nin birinci derece deprem bölgesinde yer almadığını ifade eden Ercan ''Birinci derece deprem bölgesi Pasifik kuşağıdır. Yani Japonya, Yeni Zelanda ve Amerika'nın batısının bulunduğu kesim birinci derece deprem bölgesidir. Çünkü o bölgede 8'den daha büyük depremler olur. Türkiye'de bugüne kadar olan en büyük deprem ise 7,9 büyüklüğündeki Erzincan depremidir. Türkiye'de 8'den daha fazla deprem olmayacağı için Türkiye ikinci derece deprem kuşağına girer. Ancak ülkemiz deprem ölümleri açısından en önde gelen ülkelerden birisidir. Deprem ölümlerinin nedeni ise deprem değildir. Deprem ölümlerinin nedeni yerleşim alanı tasarımı, yer seçimi ve yapı niteliğidir. Yerin davranış özelliklerine göre yapı dengesini oluşturursanız deprem ölümleri en aza iner'' dedi.
'Deprem Olmasın' Demek, 'Güneş Doğmasın' Demektir
Depremin değişmeyen yasasına göre bir yerde daha önce belirli bir büyüklükte deprem olmuşsa gelecekte de en az o büyüklükte deprem olma ihtimali bulunduğuna dikkat çeken Ercan, ''Depremlerin olması gerekir. Çünkü depremler olmazsa verimli Sakarya Ovası, sulak araziler ve dağlar oluşmuyor. 'Deprem olmasın' demek, 'güneş doğmasın' demektir. Depremin geldiği yerde sıcak su, jeotermal enerji, altın, gümüş, krom, petrol yatakları oluşur. Deprem olmazsa bunların hiçbiri olmaz'' diye konuştu.
Depremle birlikte büyük bir enerjinin ortaya çıktığını belirten Ercan ''Bizim gözle gördüğümüz yer yüzünden başlayan, yerin 22 km kadar altına magmaya kadar ulaşan fay hatlarından enerji elde edebiliriz. Buradan ister doğalgaz, ister petrol, ister sıcak su çıkartabiliriz. Bu konuyu Enerji Bakanımızla görüştük. Bir türlü çalışma yapamadık. Tekrar hatırlatmakta fayda var'' dedi.
1999 yılında yaşanan depremin odak merkezinin Gölcük olduğunu ifade eden Ercan, Sakarya'nın yapısal özellikleri nedeniyle depremden büyük yara aldığını kaydetti.
2013 ile 2025 Arası 6 Yıkıcı Deprem
1988 yıllarında yaptığı sismik ve elektromanyetik çalışmaya göre Sakarya'nın bulunduğu bölgede 750 ile bin kilometre kalınlığındaki kesitin jöle kıvamında olduğunu belirten Ercan, sözlerine şöyle devam etti: ''Hesaplarım doğruysa Sakarya çukuru 2025 yılına dek iki tane 6'nın üzerinde yıkıcı deprem görecektir. Yerin altındaki güç birikmesi doğrusal değildir, ama bu birikimin doğrusal olduğunu varsayarsak 2025 yılına kadar iki deprem görecektir. O nedenle bazı yapıların onarılıp güçlendirilmesi yerine, yıkılıp yeniden yapılmasını daha doğru buluyorum. 2013 yılından sonra Sakarya çukurunda her an deprem olabilir. 4 yıl sonra deprem olacak demiyorum, deprem için eşit yıla giriyoruz diyorum. 2013 ile 2025 yılları arasında olabilir.''
İstanbul'da en az 2015 yılına kadar deprem beklemediğini ifade eden Ercan, İstanbul'da bir an önce kentsel dönüşümün uygulamaya geçirilmesi gerektiğini belirtti.