Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu'nun 589. hafta basın açıklamasında, Suriye sorununun çözümünde Türkiye-İran ve Rusya’nın birlikte hareket etmesinin önemine vurgu yapılırken; 2017 yılında Türkiye’de darbe olacağı yönündeki söylentilerle ilgili uyarılarda bulunuldu.
Diriliş Saati Dergisi adına Ali Gürler'in okuduğu açıklamada, Amerika’nın İslam coğrafyasında mezhep ve etnisite bazlı fay hatlarını tetiklemeyi politikasının ana damarı haline getirdiği belirtilerek, Türkiye-İran-Rusya görüşmesinin bu oyunu bozabileceği ifade edildi: "Rusya, İran ve Türkiye dışişleri bakanlarının Moskova'da yaptığı toplantı sonrasında ortaya çıkan tablo olumludur. Suriye'de siyasi çözümün tek seçenek olduğunun vurgulandığı ve bu çözümün garantörlüğünü Rusya, İran ve Türkiye'nin yapmasının kararlaştırıldığı bir anlaşma gerçekleştirildi. Söz konusu anlaşmanın hayata geçirilmesi bölge halkları açısından hayırlı olacaktır."
Öte yandan, Türkiye'de 2017'de darbe olabileceğine dair yorumların gündeme getirildiği belirtilen açıklamada, “FETÖ'den boşalan önemli pozisyonların kimler tarafından doldurulduğu ve doldurulmakta olduğu ciddi manada tartışılmalıdır. Özellikle ordudaki kadrolaşma mercek altına alınmalıdır. Türkiye'de darbe geleneğinin kronik olması ve bugünlerde yaşadığımız iç karışıklıklar birilerinin ağzının suyunu akıtmış görünüyor. Halkımızın 15 Temmuz'da gösterdiği direnç de darbe meraklısı çevrelere ders olmamış görünüyor” denildi.
589. Hafta Basın Açıklaması
Türkiye zor günlerden geçiyor. Ekonomik, siyasi ve sosyal düzlemde depremlere tanık oluyoruz.
Olup biten de dış etkenlerin rolü kadar içeride yaptığımız hataların da önemli rolü olduğunu düşünüyoruz.
Amerika'nın bölgemizde bölünmelere ve yeni sınırların çizilmesine yol açacak politikaları gündeme aldığı bir gerçek... Bu durum bu coğrafyanın sürekli ısınmasına, gerilimin hiç bitmemesine ve kaosa sebep oluyor.
Amerika, İslam coğrafyasında mezhep ve etnisite bazlı fay hatlarını tetiklemeyi politikasının ana damarı haline getirdi. Kendi askerini kullanmadan, sadece eğitim ve istihbarat desteği vererek, çok düşük maliyet ile operasyon yapmayı yeni strateji olarak uygulamaya soktu.
Bölge halkları mezhep ve etnik ayrışma üzerinden birbirine düşürülerek çatıştırılmaya başlandı.
Amerikan politikalarının ne denli alçak ve şeytani olduğu ortadadır. Ancak asıl sorgulanması gereken Müslüman ülkelerin ya da halkların bu oyuna nasıl geldiğidir.
Türkiye Suriye'de tam da bu oyuna gelmiştir. Amerika'nın Suriye planları için Türkiye ve Suudi Arabistan kullanılmıştır.
Suriye'de "Esad kıblesini Amerika'ya çevirse idi bu iç savaş çıkar mıydı?" sorusu hala cevaplanabilmiş değildir.
Amerika'nın kendi yandaşı olup olmadığına bakarak diktatörleri cici diktatörler ve zalim diktatörler diye tasnif ettiği göz ardı edilmiştir. Bir diktatörlük teranesi üzerinden Suriye'ye müdahale meşru gösterilmiştir.
Çok yakın bir zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan da, kendisine diktatör diyen Batı medyası ve entelijansiyası için "Bunlar birisine diktatör derlerse benim indimde o iyidir" diyerek geç de olsa yapılan hatayı itiraf etmiştir.
Türkiye'de barışın sağlanması Suriye'de barışın sağlanmasına bağlıdır. Ülkemizdeki son vahim gelişmeler bunu bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
Rusya, İran ve Türkiye dışişleri bakanlarının Moskova'da yaptığı toplantı sonrasında ortaya çıkan tablo olumludur.
Suriye'de siyasi çözümün tek seçenek olduğunun vurgulandığı ve bu çözümün garantörlüğünü Rusya, İran ve Türkiye'nin yapmasının kararlaştırıldığı bir anlaşma gerçekleştirildi. Söz konusu anlaşmanın hayata geçirilmesi bölge halkları açısından hayırlı olacaktır.
İktidarın geç de olsa "Yeni Osmanlı" ütopyasının ülkeye verdiği zararı fark etmesi ve içeride/dışarıda barışın tesisine dönük çabalarını yoğunlaştırması bir zorunluluktur.
Kürt sorununun da aynı akl-ı selim ile ele alınıp yeni bir çözüm masası kurulması elzemdir.
Tüm İslam coğrafyasında barışın sağlandığı, kan ve gözyaşının durduğu günlerin yakın olmasını temenni ediyoruz.
Son günlerde dikkatimizi çeken bir diğer husus da Türkiye'de 2017'de darbe olabileceğine dair yorumlardır.
FETÖ'den boşalan önemli pozisyonların kimler tarafından doldurulduğu ve doldurulmakta olduğu ciddi manada tartışılmalıdır.
Özellikle ordudaki kadrolaşma mercek altına alınmalıdır.
Türkiye'de darbe geleneğinin kronik olması ve bugünlerde yaşadığımız iç karışıklıklar birilerinin ağzının suyunu akıtmış görünüyor.
Halkımızın 15 Temmuz'da gösterdiği direnç de darbe meraklısı çevrelere ders olmamış görünüyor.
Halkımız, darbelerin oluşturduğu tahribatın ne denli büyük olduğunun farkındadır. Ancak darbelerin son derece sinsice uygulamaya sokulduğu gerçeği de hiç unutulmamalıdır.
Sorumlu mevkilerde bulunanlar başta olmak üzere tüm halkımızı ilgili riske karşı uyanık olmaya davet ediyoruz.
Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi