427. hafta, adalet ve özgürlük eylemi

427. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde, dershanelerin eğitim sisteminin ürettiği bir sorun olduğu ifade edilirken, Milli Eğitim Sistemi’nin ise daha büyük bir sorun olduğuna dikkat çekildi.

427. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde platform adına basın açıklamasını okuyan Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Beytullah Önce, dershanelerin kapatılmasıyla ilgili tartışmaları değerlendirdi.

"Şüphesiz dershanecilik, tartışılması gereken eğitim sorunları arasındadır"

“Türkiye’nin gündemi son bir haftadır yeniden eğitime odaklandı. Dershane ve etüt merkezlerinin kapatılması için hazırlandığı iddia edilen bir yasa taslağı, çeşitli tartışmalara yol açtı” diyen Önce, sözlerine, “Ne yazık ki, bu tartışmalarda milli eğitimin ideolojik yapısı ya da tektipçi pedagojisi ele alınmak yerine, bir kez daha milli eğitim sisteminin doğasından kaynaklanan sorunlar öne çıktı. Dershane ve okul arasında sıkışan milyonlarca çocuğun, eğitim adı altında aslında nasıl bir zihinsel, duygusal ve ahlaki tahribata uğratıldığı yine konuşulamadı. Dershaneler üzerine yapılan tartışmalarda, ne devletin ne de serbest piyasanın eğitim sisteminde ve toplum üzerinde yarattığı tahribat gündeme geldi. Şüphesiz dershanecilik, tartışılması gereken eğitim sorunları arasındadır. Fakat dershanelerden önce tartışmamız gereken asıl mesele, doğrudan devlet tekelindeki milli eğitim sisteminin kendisidir” şeklinde devam etti.

Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Beytullah Önce, milli eğitim sistemiyle ilgili eleştirilerine şöyle devam etti:

“1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan bugüne geçen onlarca yıllık sürede, okullar devletin ideolojik aygıtları olarak faaliyet göstermektedir. Milli eğitim, Kemalist Cumhuriyet’in toplumsal mühendislik projesinin en önemli aracı haline getirilmiştir… 1980’li yıllardan itibaren ise devletin eğitim sistemindeki ideolojik tahakkümüne, serbest piyasa ekonomisinin kapitalist tahakkümü de eklenmiştir. Neoliberal politikaların sonucunda eğitim giderek ticari bir sektöre dönüşmüş, özel okul ve üniversiteler, dershaneler ve kurslar ile birlikte muazzam bir piyasa oluşmuştur. Buna bağlı olarak eğitim anlayışı da değişmiştir. Bugün eğitim kurumları, sadece üretmeye ve tüketmeye endekslenmiş makbul vatandaşlar yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Çocuklar, daha küçük yaşlardan itibaren bir yandan devlet ideolojisiyle biçimlendirilirken, diğer yandan da dünyevi hırslarla sürekli daha çok çalışmaya, daha çok kazanmaya alıştırılmaktadır. İnsanı insana arkadaş, dost ya da kardeş değil de hem başarı sınavlarında hem de hayatta sürekli geçilmesi gereken rakipler olarak gösteren bir eğitim anlayışından kime ne fayda gelir?”

"Eğitim sistemi özgürleşmeden, toplum da tam anlamıyla özgürleşemez!"

Eğitim sisteminde dershaneleri kapatmanın tek başına çözüm getirmeyeceğini ileri süren Önce, milli eğitim sisteminin tamamen değişmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Devletin siyasi çıkarlarıyla, sermaye sahiplerinin ekonomik çıkarlarına kurban edilmek istenen milyonlarca çocuğun bugüne ve geleceğine karşı sessiz duramayız. Bugün tartıştığımız ve adına eğitim sistemi dediğimiz mekanizma bürokratlar, ekonomistler ve toplum mühendisleri tarafından tasarlanmış bir süreçtir. Kişinin rızası dışında gerçekleşir. Bu açıdan zorunlu eğitim, temel bir insan hakkı ihlalidir. Baştan aşağı ihlallerle, baskı ve dayatmalarla örülmüş böyle bir sistemi dershaneleri kapatmakla kurtaramazsınız! Dershaneler sorun iken okulların dershanelerden de beter bir sorun olduğunu gözden kaçırırsanız, asıl meseleyi ıskalarsınız! O halde, başta Tevhid-i Tedrisat Kanunu olmak üzere, eğitimdeki tüm dayatmalara karşı ciddi bir mücadele yürütmek zorundayız.

Unutulmasın ki, eğitim sistemi özgürleşmeden, toplum da tam anlamıyla özgürleşemez! Yapmamız gereken, insanı ya devletin ya da piyasanın kulu-kölesi yapmayı amaçlayan eğitim sistemini tamamen değiştirmektedir!” dedi.
427. hafta, adalet ve özgürlük eylemi
427. hafta, adalet ve özgürlük eylemi
427. hafta, adalet ve özgürlük eylemi
11 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]
5115b91692681ee16b4aa7f1998d7a37@