Akyazı ilçesinde, Başörtüsüne Özgürlük Platformu tarafından 67. basın açıklaması düzenlendi.
Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu adına Mazlum-Der Genel Başkan Yardımcısı Avukat Gülden Sönmez, yaptığı konuşmada "Son 10 yıllık sürecin başlangıç noktası 28 Şubat kararları ile hukuksuz, yasal dayanaksız bir süreç işlemiştir. Türkiye'nin hukuk devleti ilkesi 10 yıl önce başlatılan bu yasak uygulamasıyla devletin kendisi tarafından tahrip edilmektedir. Siyasi ve ideolojik sebeplerle başörtüsü uygulaması halka rağmen yasaklanmaya çalışılmışsa da maalesef hukuk devleti ilkesi zararlı çıkmıştır" dedi.
Sönmez, eğitim hakkı, eğitim özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü gibi temel insan hak ve özgürlüklerinin teminatı, koruyucusu, uygulayıcısı yani her yönüyle garantörü olmak durumunda olan anayasal kurumların, azınlık bir grubun tahakkümü ile 10 yıldır sürekli mağduriyet ürettiğini söyledi.
Türkiye son aylardaki bu tartışmaya, genel anlayışı açısından da tüm uygulama alanı itibariyle de Türkiye'nin yeni sivil bir anayasaya ihtiyaç duyması ve bununla ilgili gündemle başladığını anlatan Sönmez, şöyle konuştu: "Başörtüsü yasağının ortadan kaldırılmasına yönelik mevzuat değişikliğinden bahsedildiğinde de açıkçası yeni ve sivil bir anayasa ile Türkiye'deki bütün temel sorunların en azından hak ve özgürlükler açısından eşitlikçi ve adil bir konuma geleceği ve kurumların da buna dayanacağı fikri oluştu. Ancak gördük ki; yeni ve sivil anayasa meselesinden önce sadece başörtüsü yasağına odaklı yeni değişiklik teklifi ortaya çıktı. Oysa hükümet, tüm kurumların mevcut mevzuata göre bu yasağı ortadan kaldıracak etkin bir uygulama ortaya koymasını hukuken sağlayabilirdi."
Başörtüsü yasağı ile birlikte eğitim hakkı ile din ve vicdan hürriyetinin de konuşulması gerektiğini ifade eden Sönmez, sözlerine şöyle devam etti: "Din ve vicdan hürriyeti gerek anayasaya göre, gerek uluslar arası sözleşmelere göre; 'Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir' ilkelerinin de uygulanması gerekir. Oysa var olan tartışmalar ve başörtüsü yasağının kendisi insanların eğitim hakkı ile din ve vicdan hürriyeti arasında tercihe zorlanması gibi bir sonuçla karşı karşıya bırakılmaktadır. Düzenleme ve uygulamaların insanların temel hak ve özgürlükleri arasında tercihe zorlanmasına meydan vermesi kabul edilemez."