Zarfın esas görevi fiilleri nitelemektir. Ama, sıfatları, diğer zarfları, edat cümleciklerini, isimleri ve tam cümleleri de niteler. Yani, zarf İngilizce lisanınında sayılar dahil, her türlü unsuru niteler. Bunun istisnası ismlerdir(nouns). Çünkü isimleri sıfatlar ve belirleyiciler(determiners) niteler.
Bir kelimenin zarf olup olmadığını tayinde en geçerli yöntem; ne, nasıl, nerede, ne zaman gibi sorular sormaktır.
Sıfatdan farklı olarak, zarf cümle içinde her yere konulabilir.A. Zarflar Nasıl Meydana Gelir?
Zarflar dört biçimde oluşur.
1.) Sıfatlara “ly” Eklenerek :
Dikkat: Zarfların çok büyük çoğunluğu bu şekilde oluşturulur. Dolayısıyla, bir sözcüğün sonundaki “ly” eki, zarfı tanımamızda kesin değilse de oldukça iyi bir ölçüdür.
Complete: tamam, bütün Completely: tamamen, bütün olarak
Rare: nadir, ender rarely: nadiren, ender olarak
absolute: mutlak, absolutely: mutlak olarak
probable: muhtemel probably: muhtemelen
clear: açık clearly: açıkça
honest: dürüst honestly: dürüstçe
wise: akıllı wisely: akıllıca
essential: zaruri, elzem essentially: zaruri olarak, esas olarak
wide: geniş, kapsamlı widely: genişçe, kapsamlı olarak
different: farklı, değişik differently: farklı şekilde
Extreme: aşırı Extremely: aşırı bir şekilde, son derece
True: doğru, gerçek Truly: gerçekten, dürüstçe
Whole: tüm, bütün Wholly: büsbütün, tamamen
Undue: gereksiz Unduely: gereksiz yere, gereksiz bir şekilde
Reluctant: isteksiz Reluctantly: isteksizce, isteksiz bir şekilde
Adequate: uygun, elverişli Adequately: elverişli bir şekilde
Accurate: doğru, hassas Accurately: doğru(hasas) bir şekilde
Adamant: sert Adamantly: sert bir şekilde
Vehement: sert Vehemently: sert bir şekilde, öfkeli
2.) İyi Sözcükleri
Bunların sıfat ve zarfları birbirlerine benzemez. Sıfat ve zarfları için ayrı kelimeler kujllanılır..
Good: iyi (sıfat) Well: iyi (zarf)
He is a good boy. O iyi(uslu) bir çoçuktur.
I know my job well. İşimi iyi bilirim.
3.) Sıfat ve Zarfı Aynı Olan Sözcükler
Bunlar için sıfat ve zarf olarak ayrı kelimeler türetilmemiştir. “ly” de almazlar. Cümlede kullanımlarına göre zarf veya sıfat olurlar.
Hard: sıkı
It has been a hard day. Zor bir gün oldu. Sıfat
I work hard. Sıkıca çalışırım. Zarf
Fast: hızlı
She is a fast runner. O hızlı bir koşucudur. Sıfat
She runs fast. O hızlı koşar. Zarf
Near: yakın
The near station. Yakındaki istasyon. Sıfat
He is sitting near me. O benim yanımda oturur. Zarf
High: yüksek
He lives a high life. Lüks bir yaşantısı var. Sıfat
He is talking high. Yüksekten atıyor. Zarf
Enough: yeter, yeterli
This food is enough for everybody. Bu yiyecek herkes için yeterli. Sıfat
I have eaten enough. Yeteri kadar yedim. Zarf
Much: çok, pek (sayılamayan şeyler için)
He has much money. Onun çok parası var. Sıfat
I am much surprised. Çok şaşırdım. Zarf
Little: az, küçük
She is a little girl. O küçük bir çoçuk. Sıfat
You are a little tired. Biraz yorgunsun. Zarf
Late: geç
It’s late afternon. Vakit akşam üzeri. Sıfat
You came late. Geç kaldın. Zarf
Early: erken, ilk
The early bird catches the worm. Erkenci kuş yemi kapar. Sıfat
I always get up early. Daima erken kalkarım. Zarf
4. Sıfat ve Zarf Olarak Farklı Anlamı Olan Sözcükler:
Bu zarflar da “ly” eklenerek oluşturulur. Ama zarf olduklarında anlamları köken aldıkları sıfatlardan farklı olur.
Sıfat Zarf
Hard: sıkı Hardly: hemen hemen hiç, güç bela, ancak hiç
Scarce: kıt, nadir, seyrek Scarcely: “ “ “ “ “ “ “
Bare: yalın,çıplak Barely: “ “ “ “ “ “ “
Near: yakın Nearly: yaklaşık olarak, tahmini
Late: geç Lately: son zamanlarda
Fair: adil, doğru, iyi Fairly: oldukça, bayağı,
Eventual: olası, muhtemelEventually: sonuç olarak, sonunda
Consistent : uygun, tutarlı Consistantly: sürekli olarak
Steady: istikrarlı Steadily: sürekli olarak
Constant: sabit Constantly: sürekli olarak
It is a hard lesson. O zor bir derstir. Burada hard = sıfat
I can hardly hear you. Seni hemen hemen hiç duymuyorum. Burada hardly, zarftır ve cümleyi olumsuz yapar.
B.Zarfların Kullanıldıkları Yerler
Zarflar İnglizce’de üç yerde kullanılırlar.
1. Zarflar Fiiller İle Kullanılırlar.
Zarfların tamamına yakın bölümü fiiller ile birlikte kullanılır. Zaten zarfların normal fonksiyonu fiilleri nitelemektir.
Please speak slowly. Lütfen yavaşça konuşun.
He studied sufficiently. Yeteri kadar çalıştı.
She speaks French very well. O Fransızcayı çok iyi konuşur.
They move quickly. Onlar hızlı hareket eder.
We sometimes behave badly. Biz bazen kötü davranırız.
Türkçe’de ce, ca son ekleri veya ..şekilde” ifadeleri sıfatlara eklenerek zarflar oluşturulur. Örneğin: “yavaş” bir sıfattır, yavaşça dediğimizde, zarf olur.
2. Zarflar Sıfatlar İle Kullanılırlar
Bu kullanımda zarf sıfatı nitelemiş olur.
It’s a beautiful day. It’s a rather beautiful day.
I am less patient than a saint. Ben bir azizden daha az sabırlıyım.
Drugs are more expensive than before. İlaçlar eskiye göre daha pahalı.
This film is more interesting than all others. Bu film tüm diğerlerinden daha ilginç.
Dolphins are very intelligent animals. Yunuslar çok zeki hayvanlardır.
Note: Zarf sıfatı niteler ama, sıfat zarfı niteleyemez.
3. Zarflar, Başka Zarflar İle Kullanılırlar
Bu kullanımda zarf zarfı nitelemiş olur.
He always gets up very early. O daima çok erken kalkar.
She speaks Turkish fairly fluently. O Türkçe’yi oldukça akıcı bir şekilde konuşur.
I meet her too often nowadays. Bugünlerde ona çok sık rastlıyorum.
It’s too late now. Artık çok geç.
My house is a little far from here. Evim buradan biraz uzak.
I would like to see you less often. Seni daha seyrek görmek isterdim.
C.The Comparıson Of Adverbs – Zarflarda Mukayese
Başlıca iki mukayese biçimi vardır.
Birincisi, göreceli üstünlüğü gösteren ve Türkçede “ daha “edatıyla ifade edilen comperativedir. İkincisi, ikiden fazla kişi veya nesne arasında “en iyi, en üstün, en ...vs.yi ” gösteren superlative.
Adverb Comparative Superlative
Hard Harder Hardest
Greedily More Greedily Most Geedily
Rarely More Rarely Most Rarely
(Düzensiz Zarflar)
far farther/further farthest/furthes
late later last
little less least
much more most
well better best
She cooks better than everyone I know. Tanıdığım herkesden daha iyi yemek pişirir.
She types the fastest of all the secretaries.Tüm sekreterlerin içinde en hızlı tapaj yapandır.
I can speak English as well as you.Senin kadar iyi İngilizce konuşabilirim.
She doesn’t drive as carefull as her mother. Annesi kadar dikkatli sürmez.
The baby cannot eat so much as you can. Bebek senin kadar çok yiyemez.
She could understand me more quickly than I had expected.Beni beklemiş olduğundandan daha çabuk anlayabildi.
He always comes late. O daima geç gelir.
I last saw him 2 weeks ago. Onu en son 2 hafta önce gördüm.
Her latest book is about child care.Son (en yeni) kitabı çocuk bakımı hakkındadır.
We’ll enquire further into this matter. Bu meseleği daha derinliğine soruşturacağız.
[The house is not large enough for us, further (=in addition),it’s too far from the town.] Bu ev bizim için yeteri kadar büyük değil, ayrıca şehirden çok uzak.
The faster I work, the more mistakes I make. Ne kadar hızlı çalışırsam o kadar çok hata yaparım.
It rained more and more quickly.Gittikçe daha hızlı yağmur yağdı.
D.Adverbs Of Manner – Hal Zarfları
e.g. madly, suddenly, fannily, possibly, basically, daily, early, deliberately, naturally hard etc.
Your words are basically wrong. Sözlerin temel olarak yanlış.
Suddenly he showed up. Aniden ortaya çıktı.
He is possibly a crook. O muhtemelen bir sahtekar.
It was my mistake, but I didn’t do it deliberately. Benim hatamdı. Ama kasten yapmadım.
The story is badly written. Hikaye kötü bir şekilde kaleme alınmış.
She loves you madly. O seni delice seviyor.
I can understand you perfectly. Seni mükemmelen anlayabiliyorum.
I advise you to always behave naturally. Sana daima doğal davranmanı tavsiye ederim.
You are partly right and partly wrong. Kısmen haklı, kısmen haksızsın.
You should treat your wife nicely. Karına nazikçe davranmalısın.
She knows her job very well. İşini çok iyi bilir.
Did you come here by train?(prepositional phrase)Buraya trenle mi geldin?
They talked friendly among each them. Aralarında dostane bir şekilde konuştular.
Hard work requires working hard. Ağır iş sıkı çalışmayı gerektirir.
Adjective Adverb
I can see you hardly. Seni güçlükle(zarzor) görebiliyorum.
It rains heavily(snows) in Sakarya. Sakarya’da çok yağmur(kar) yağar.
He always behaves naturally. O daima doğal hareket eder.
Suddenly he began to cry. Aniden ağlamaya başladı.
I eat meat daily. Her gün et yerim.
Abroad, Ashore, anywhere, somewhere, away, forwards, upstairs, here, left, north, south, west...etc.
Tomorrow, we are going to Marmaris. Yarın, Marmaris’e gidiyoruz.
Businessmen have to travel abroad frequently. İş adamlarının sık sık yurt dışına seyahat etmeleri gerekir.
I stay upstairs and my family lives downstairs. Ben üst katta otururum, ailem alt katta yaşar.
East or West, home is the best. Doğuda veya batıda en rahatı yuvamda.
She studied quietly in the library all day. Bütün gün kütüphanede sessizce çalıştı. Bu cümlede :
quietly: hal zarfı, in the library: yer zarfı, all day: zaman zarfı.
Dikkat: Zarfların genel sıralamasında;
Yer zarfı, hal zarfından sonra, zaman zarfından önce gelir. Yer zarfı vurgu için en başa da gelebilir.
In Turkey, you should behave properly.all the time. Türkiye’de her zaman düzgün hareket etmelisin. Turkey: yer zarfı, properly : hal zarfı, all the time: zaman zarfı.
Outside it felt cold and fresh.
F.Adverbs Of Tıme – Zaman Zarfları
Today, last week, ago, till, at last, another time, eventually, presently etc.
She doesn’t go anywhere without her husband. Kocası olmadan, o hiçbir yere gitmez.
I’ll meet you on Thursday
I don’t love you any more
This morning I received a letter.
At last everything was settled. Sonunda her şey halledildi.
Today I feel great. Bugün kendimi çok iyi hissediyorum.
Last week the weather was awfull. Geçen hefta hava berbattı.
Don’t go out until you recover from your sickness. Hastalığın düzelene kadar dışarıya çıkma.
I have started learninig English three years ago. İngilizce öğrenmeye üç yıl önce başladım.
Dikkat: Birden fazla zaman zarfı olduğunda sıralama saat+gün+tarih+yıl şeklindedir. Yani daha küçük saat biriminden daha büyüğüne doğru sıralanır.
My son Emre was born at 23. 15 on Thursday September 11 th 1977.
Sıralama : Saat – gün –ay – yıl
They are still living in the same house. Hala ayni evde oturuyorlar.
She has just had a baby. Onun daha yeni bir beeği oldu.
She never lost courage during bad times. Zor zamanlarda hiç cesaretini yitirmedi.
I haven’t seen him for 3 weeks. Onu üç hafta boyunca görmedim.
You can make an appointment anytime you want. İstediğin zaman randevu yapabilirsin..
There was an economical crisis throughout the year. Bütün yıl boyunca ekonomik kriz vardı.
G.Adverbs Of Frequency – Sıklık Zarfları
sıklık zarfları, ne kadar arayla, ne sıklıkta, kaç zamanda bir? Sorularının cevabını verir.
e.g. once, always, frequently, rarely, never, at times, now and then, continually... etc.
Company meetings are held fortnightly. Şirket toplantıları 15 günde bir yapılır.
I visit my father once a month. Babamı ayda bir ziyaret ederim.
That magazine is only published annually. O magazin sadece yılda bir yayımlanır.
I hardly ever go to the opera. Operaya hiç gitmem.
I’ll always love my mother. Annemi daima seveceğim.
Sometimes we go walking in the woods. Bazen ormanda yürüyüşe çıkarız.
If you ever need help, you can always contact me. Yardıma ihtiyacın olduğunda, her zaman benimle kontak kurabilirsin.
You never can rely on him. He lets you down. Ona asla güvenemezsin. Seni hayal kırıklığına uğratır. Accidents happen every now and then. Arada sırada kazalar olur.
I Eat Meat Daily. Her Gün Et Yerim.
H.Adverbs Of Degree – Derece Zarfları
e.g. almost, barely, a bit, rather, somewhat, too, fairly, hardly... etc.
1- Fairly, Quite, Rather
Her üçü de “oldukça, epey, bayağı, gerçekten tamamen ” anlamlarını taşır. Aralarında sadece küçük nüanslar vardır.
"fairly" olumlu anlama sahiptir.
"Rather" daha çok negativ ifadeler için uygundur.
He is rather stupid, but his friend is fairly clever. (O oldukça aptaldır ama kızkardeşi oldukça zekidir.)
Quıte bir fiili nitelediği zaman “tam, tam olarak” anlamını katar. Sıfat ve zarf ile kullanımında ise “oldukça, epey ” anlamı verir.
I could not quite understand what you said. (Tam olarak ne söylediğinizi anlıyamadım)
He looks quit tired. O oldukça yorgun görünüyor.
Your English is quite good. İngilizcen oldukça iyi.
She is quite an expert in archeology. O arkeolojide epeyi uzmandır.
It’s quite (considerable) sometime since we had a holiday. Biz tatil yapalı epey(çok) zaman oldu.
He’s quite an interesting man. (veya a quite interesting). O çok ilginç bir adamdır.
It’s quite (=certainly) the worst film have ever seen. Gördüğüm en berbat film.
Your work is fairly satisfactory. Çalışman oldukça(bayağı) tatminkar.
His speech was fairly effective. Onun konuşması epeyi etkiliydi.
He’s fairly a good teacher. Gerçekten iyi bir öğretmendir.
Rather:
She’s rather old for me. O benim için çok yaşlı.
Workers work rather more than boses. Çalışanlar patronlardan çok daha fazla çalışırlar.
It was rather a depressive story. Oldukça depresif bir hikayeydi.
2-Much/far/a lot: Çok, fazla
His qualifications are a lot / far better than those of other employeess. Onun özellikleri diğer çalışanlardan çok daha iyi.
I far prefer swimming to boxing. Yüzmeyi boksa fazlasıyla tercih ederim.
He is much happy than before. Eskisinden çok daha mutlu.
I was so sick yesterday. But today, I am a lot beter. Dün çok hastaydım. Ama bugün çok daha iyiyim.
Süreyya is far more faster than her rivals. Süreyya rakiplerinden çok daha hızlıdır.
Your work is much more satisfactory than those of other students. Senin çalışman diğer talebelerinkşnden çok daha tatminkar.
3- A little bit/ a little / somewhat: biraz, bir dereceye kadar, bir parça
You are a bit / a little / somewhat wrong in that subject
He is a little lazy. O biraz tembeldir.
I was a little bit surprised to meet him at such a place. Ona öyle bir yerde rastladığım için şaşırdım.
She is somewhat upset with me. O bana biraz kırgın.
4- Enough / fairly: yeterli, yeter
The goods in that shop are fairly cheap. Bu dükkandaki mallar oldukça ucuz.
They are cheap enough to buy. Satın alınacak kadar ucuzlar.
Fairly enough: Oldukça yeterli.
5- too - very – enough
very : çok, fazla (ama aşırı değil),
Too: çok, çok fazla, aşırı, gereğinden fazla
Enough: yeterli
Too: Aşırı, gereğinden fazla, ihtiyaç duyulandan fazla
Cümleye olumsuzluk katar.
You came too late. Çok geç geldin.
The soup was too salty. Çorba çok tuzluydu.
Ther weather is too hot. Hava aşırı sıcak
He is too old. O çok (aşırı) yaşlı.
Aşağıdaki kullanım şekline dikkat edin.
He is too young to marry. Evlenmek için çok genç.
The coffe was too cold to drink. (Kahve içilemeyecek kadar soğuktu.)
This car is too expensive for me to buy. Bu araba benim için alınamayacak kadar pahalıdır.)
He talks too quickly to understand. O anlaşılamayacak kadar hızlı konuşuyor.
Dikkat: Özellikle günlük konuşma dilinde artık”too” very ile aynı anlamda kullanılıyor..
Very: çok, fazla anlamındadır. Ama;
"too" zarfından farklı olarak, aşırı, gereğinden fazla demek değildir.
She is very beautiful. O çok güzeldir.
I am very happy. Ben çok mutluyum.
He is very talented. O çok yeteneklidir.
I was very angry. Çok kızgındım.
Enough: Yeterli, kafi, gereği kadar
sıfattan sonra kullanılan tek zarf “enough”tır. Diğer zarflar sıfattan önce kullanılır
I have enough money. Yeterli param var.
There isn’t enough water in the tank. Tankta yeterli su yok.
He is experienced enough to solve this problem. O bu sorunu çözecek kadar deneyimlidir.
Fair enough. Bu kadar yeter.
6- Hardly – Scarcely – Barely: Hemen hemen hiç, hiç, ancak, güçbela, zar zor
Üçünün de anlamı ayndır. Her üçü de kullanıldıklarında cümleye olumsuzluk katarlar. Bunların kullanımını iyi öğrenmek gerekir.
He can hardly see. O pek göremez.I.Intensıfıers - Pekiştiriciler
Derece zarfları kelimenin anlamını zayıflatır veya sınırlar, oysa pekiştiriciler anlamı güçlendirir.
Your English is good. İngilizcen iyi.
Your English is very good. İngilizcen çok iyi.
Your English is quite good. İngilizcen oldukça iyi.
Very:
She is very friendly. O çok dostane bir insandır.
He is not a very polite person. O çok kibar bir insan değildir.
They cannot learn very quickly. Onlar çok hızlı öğrenemez.
Her work is very much better. Onun çalışması çok daha iyi
The latest news has very much interested us. Son haberler bizi çok ilgilendirdi.
Much/So/Such a /an:
I enjoyed your speech very (so) much.Hitabetinden çok zevk aldım
You know that I love you so much. Seni çok sevdiğimi biliyorsun
He is such a nice person that everybody likes him. O kadar iyi bir insan ki herkes onu sever
He can speak much English. İngilizce’yi iyi konuşur.
It was so important ana event that we could never forget it.
I am so young and you are so old. Ben çok gencim ve sen çok yaşlısın
Too/ As well / not ...either/also:
I like classical music too / as well. Klasik müzik de severim.
I don’t like mathematics and I don’t like science either. Matematiği sevmem, ayrıca feni de sevmem. She is also angry with me. O da bana kızgın.
I should also have gone to post office. Ben de postaneye gitmiş olmalıydım.
I also know how to play basketball. Basket oynamasını da bilirim.
J.Sentence Adverbs – Cümle Zarfları:
Strangely, he made no mistake at all. Tuhaftır ki, hiç bir hata yapmadı.
Frankly, I don’t like him very much. Açıkçası, onu pek sevmem.
Honestly, I am not so pleased with her performance. Dürüstçesi, onun performansından pek memnun kalmadım.
Hopefully, he won’t fail in the exam. İnşallah, sınavda başarısız olmaz.
Admittedly, we were a bit too hard on him. Kabul etmek gerekir ki, ona biraz aşırı sert davrandık.
Unfortunately, I was the looser. Maalesef, kaybeden ben oldum.
Fortunately, we didn’t miss the last train. Şans eseri, son treni kaçırmadık.
İnterestingly, nobody objected his strange offer. İlginçtir ki, kimse onun tuhaf önerisine itiraz etmedi.
More importantly, I did it my way. Daha önemlisi, herşeyi bildiğim gibi yaptım.
Conjunktive Adverbs - Bağlaç Zarfları
Bağlaç Zarfları (adı üzerinde), iki cümleyi birbirine bağlar, onları birleştirir. En yaygın olarak kullanılan bağlaç zarflarının bazıları şunlardır:
Also: de, dahi, ayni zamanda, keza, hem, hem de
Consequently : Sonuç olarak, neticede
Finally : Sonunda, en sonunda, nihayet
Furthermore : Ayrıca, ilaveten, bir de,
Hence : Bundan dolayı, bu nedenden dolayı,, bu zamandan, itibaren. Henceforth : bundan sonra, bundan böyle