Türkiye Sakatlar Derneği'nin (TSD) yaptığı araştırmaya göre üyelerin yüzde 85'i yardım almak için derneğe üye oluyor. Durumu düzelenler ise dernekle irtibatı kesiyor.
Türkiye'de çeşitli özür grubunda olan (zihinsel, bedensel, iç hastalıklar) 8.5 milyon engelliden sadece yüzde 2'si herhangi bir derneğe üye bulunuyor. Bu durum hala özürlülüğün bir suç, bir günah gibi algılanmasından kaynaklanıyor. Maddi durumu iyi olanlar ise 'tescillenirim' ya da 'bana verebileceği bir şey olamaz' düşüncesiyle derneğe üye olmuyor. Genelde derneklere hiçbir çaresi kalmayan, çıkış yolu bulmak ve yardım almak isteyenler üye oluyor.
Engelli Son Çare Olarak Derneği Görüyor
2.5 milyon bedensel engellinin yaşadığı ülkemizde, bu grupta engelli derneklerin çatısı niteliğinde olan TSD'de sadece 117 bin üye bulunuyor. TSD'nin üyeler arasında yaptığı araştırmada engellilerin derneklere bakış açısını ortaya koyuyor. Engellilerin yüzde 85'i yardım almak, sıkıntısına çare bulmak için derneğe kaydoluyor. Çıkış yolu arayan engelli son çare olarak derneği görüyor. TSD Genel Başkanı Şükrü Boyraz durumun daha da vahim olduğunu "Bırakan maddi durumu iyi olup derneğe üye olmayanları, dernek vasıtasıyla aş, iş ve eş sahibi olanlar bile dernekle irtibatını kesiyor" cümleleriyle özetliyor.
Derneklere Üye Olmaktan Kaçılıyor
Şükrü Boyraz, maddi durumu iyi özürlülerin engelli derneklerine üye olmaktan ısrarla kaçtıklarını ve yardımda bulunmadıklarını belirtiyor. Boyraz'a göre durumu iyi olan engelliler engellerine bir tescil yeri olarak gördüklerini derneklere üye olmaktan kaçıyor. Çok az sayıda ekonomik durumu iyi olup da derneğe üye olanlar ise genelde bilinçli, eğitim düzeyi yüksek kişiler oluyor. Bu kişilerin çoğunluğunu doktor ve avukatlar oluşturuyor.
Dernekler, Tüm Mercilere Sesini Duyurmak İçin Var
Boyraz, Türkiye'de derneklerin çok yanlış bir şekilde algılandığını ve bu durumun kendilerini üzdüğünün altını çiziyor. Oysa derneklerin yardım dağıtan bir kurum olmaktan çok bir sivil toplum örgütü olduğunu vurgulayan Boyraz, derneğin asli görevini şöyle özetliyor: "Derneğin ana görevi yardım alıp dağıtmak değil. Valilik, belediye gibi yetkili tüm mercilere sesini duyurmak, engellilerin yaşamını kolaylaştırmak için çalışan sivil toplum örgütleridir. Engelli dernekleri ne kadar güçlü olursa sesini o kadar güçlü duyurur. Bırakın durumu iyi olanların bu gün derneğe üye olup da aş, iş ve eş edinenler bile dernekle irtibatını kesiyor."
Altı Nokta Körler Derneği Genel Başkanı Süha Sağlam da maddi durumu iyi olanların, derneklere maddi ve manevi katkıda bulunmaktan kaçındıklarını doğrulayarak, "Özellikle zengin ve elit tabaka içinde yer alan engelliler derklerin yakınından bile geçmiyor." diyor.
İhtiyaç Hissetmediğim İçin Üye Olmadım
İyi bir maaşla kamu kurumunda çalışan bedensel engelli H.D, bu güne kadar bir derneğe üye olmayı düşünmediğini, dernek denince aklına yardım almaya gidilen yer geldiğini kaydediyor. H.D, bu gün çok sayıda engelli dernekleri olduğunu ve bu derneklerin birbirleriyle iletişiminde sıkıntı yaşadıklarını ifade ederek, "Kaldırım, yol gibi çevre sorunları haricinde kişisel hiçbir sıkıntım yok. Çalışıyorum ve geçimimi sağlıyorum. Derneğin bana katkısı ne olabilir bunu hiç düşünmedim. İhtiyaç hissetmediğim için üye olmadım. Bu güne kadar bir bağışta da bulunmadım" ifadesini kullanıyor.
Yönetiminde Görev Alınmalı
Psikolog Ahmet Kurt, parası olan insanların engelli derneklerine üye olmamalarının en önemli sebebinin dernekten bir beklentileri olmamasından kaynaklandığını belirtiyor. Derneklerin muhtaç insanların toplandığı bir yer olarak algılandığını vugulayan Kurt, ayrıca derneğe üyeliğin tescillenmek ve deşifre görüldüğünü, maddi durumu iyi olanların derneklerle irtibat kurmaktan kaçındıklarının altını çiziyor. Kurt, özürlülüğün hala toplumun büyük bir kesiminde bir suç ve günah gibi algılandığını, bu kanının değişmesi gerektiğini belirtiyor. Dernek yöneticilerinin derneğin kuruluş amaçlarını doğru ve etkili bir şekilde duyurmalarını öneren Kurt, toplumun tarafından sevilen insanların dernek yönetiminde görev almalarını tavsiye ediyor.