Sakarya’nın Kaynarca ilçesinde 9 aylık hamile olan ve tecavüz edildikten sonra 10 aylık çocuğu ile birlikte öldürülen Emani Al Rahmun cinayeti davası sonrasında karara tepki gösteren acılı eş Halid Al Rahmun, “Ben davanın sonucunda kısas istiyordum ve bu kararı beklemiyordum. O katillerin yaşamaya hakkı yok” dedi.
Sakarya’nın Kaynarca ilçesinde 9 aylık hamile olan ve tecavüz edildikten sonra 10 aylık çocuğu ile birlikte öldürülen Suriyeli Emani Al Rahmun cinayetinin davası sonuçlandı. Dava sonrasında Sakarya Adliyesi önünde acılı eş ve müşteki avukatı basın açıklaması yaptı. Açıklamada acılı eş Halid Al Rahmun verilen karara tepki göstererek, eşini ve çocuklarını vahşice öldüren katillerin yaşamaya haklarının olmadığını dile getirdi. 1 Aralık tarihinde Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlayan mahkemede ‘Kasten Adam Öldürme’, ‘Cinsel Saldırı’, ‘Konut Dokunulmazlığı İhlali’, ‘Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma’ suçlamaları ile yargılanan Cemal Bay ve Birol Karacal isimli sanıklar, bugün görülen 2. celse sonucunda iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 72 senelik cezalar ile toplamda 132’şer yıl hapis cezasına çarptırıldı.
“Kısas istiyordum, yaşamaya hakları yok”
Dava sonucunda kısas beklediğini belirterek verilen karardan memnun kalmadığını dile getiren acılı eş Halid Al Rahmun, “Ben kısas istiyordum ve dava sonucundan onu bekliyordum. Başka diyecek bir şeyim yok. Verilen ceza hakkında da bir şey söylemeyeceğim ama beklemiyordum bunu ben kısas bekliyordum. Yaşamaya hakları yok onların” dedi.
“Verilen karar ailenin acısını henüz dindirmedi”
Avukat Cihat Gökdemir ise, “Temmuz ayında yaşanmış bir menfur olaydı. Sakarya’nın Kaynarca ilçesinde bir genç kadın anne ve bir 10 aylık bebeği ile birlikte vahşice katledildi. Bununla ilgili Türkiye kamuoyu gerekli tepkiyi gösterdi. Elbette ailenin bugün burada verilmiş olan mahkumiyet kararı acısını henüz dindirmedi. Haklı olarak Suriye’de ki mahkumiyet kararları ile kıyaslayıp diyorlar ki; kısas olmalı. Yani onların canı alındıysa bunların da yaşama hakları yok diye az önce kendisi söyledi. Fakat Türkiye Ceza Kanunları malum. Bu kanunlar çerçevesinde verilebilecek en ağır cezayı hem savcı talep etti hem de hakime hanım bu kararı bu şekli ile vermiş oldu. Bundan sonrası cezaevinde cezalarını çekmekle geçecek bu kişiler için. Ancak önemli olan toplumun bu durumlardan, bu suçlardan bir ders çıkartmış olması. Bizim temennimiz odur ki; Suriyeli veya Dünya’nın farklı ülkelerinden gelerek bizim merhametimize, insanlığımıza sığınmış kişilere karşı bu tür suçlarda azmettiricilerin de artık seslerini kesmeleri, azmettirici sosyal medya, televizyon ve farklı mecralardan olan insanların da bir şekli ile bu cezalardan nasibini almaları en azından kovuşturmaya tabi tutulmaları gerekiyor. Aksi halde suçu işleyenin yanına kar, mağdur da mağduriyeti ile kalıyor. Burada farklı farklı cezaların içtimai birleşmesi söz konusu. İki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 72 senelikte diğer cezaların toplamı var. Her müebbeti 30 sene sayarsak uygulamadan yola çıkarak söylüyorum, toplamda 132 sene denebilir ama doğru ifadesi 2 müebbet artı 72 sene" diye konuştu.