Sakarya Adalet Girişimi 193. basın açıklamasında ; sivil anayasa tartışmalarının devam ettiği bu günlerde başörtüsü ve diğer hak ve özgürlüklerin sahiplerine iade edileceği yeni bir anayasa oluşturacağına dair siyasi iktidara yönelik inancın tükendiği dile getirildi.Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi'nin Cumhur Başkanı Abdullah Gül'ün yargılanmasının yolunun açılmasına ilişkin kararın da siyasi bir karar olduğu belirtildi.
Mazlumder'in İsrail'in işlediği savaş suçlarına ilişkin yargılanmasına yönelik talebinin sümen altı edilmesinin ardından Adalet bakanlığı tarafından reddedilmesinin hükümetin daha önce de israil'e yönelik hiç bir yaptırım içeren icraatı olmamasını tamamladığı vurgulandı.
Açıklama da ayrıca Türkan Saylan'ın ölümü ardından;"biz de kendisi hakkındaki şahitliğimizi burada belirtmek isteriz. Kendini eğitime adadığını her fırsatta dile getiren Türkan Saylan’ın, onbinlerce başörtülü gencimizin eğitim görmemesi için büyük bir kararlılıkla çalıştığına şahitlik ederiz. Sıra üzerinde namaz kılan öğrenci yerine, bale yapan öğrenciler yetiştirdiğimizde çağdaş türkiyeyi kurmuş oluruz dediğine şahitlik ederiz. Ve O’nun, dinin gölgesinden kurtulmuş bir eğitim projesi için hayatını vakfettiğine şahitlik ederiz." ifadelerine yer verildi.
"tevhid adalet özgürlük " sloganlarının atıldığı açıklamanın tam metni :
SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU 193.BASIN AÇIKLAMASI Değerli Sakaryalılar, sayın basın mensupları; Haftalar birbirini kovalıyor. Temel Hak ve Özgürlükler konusunda olumlu bir gelişme arayan gözlerimiz, geçtiğimiz hafta da aradığını bulamadı. Sivil Anayasa tartışmaları devam ederken, başta başörtüsü olmak üzere diğer hak ve özgürlüklerin teminatı olabilecek bir anayasanın, bu Meclis tarafından çıkartılabileceği konusundaki umutlarımız azalmaktadır. Yasakçıların gösterdiği direnç sesleri daha baskın çıkmaktadır.
Halk iradesini ezmek için Sincan’da tankları yürütemeyenler, bu kez Yargı silahı ile tekrar karşımıza çıkmışlardır. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yargılanmasının önünü açan son kararı, yine bir hukuk katliamı olarak karşımızda durmaktadır. Bu karar açık bir anayasa ihlalidir. Bariz bir hata ve kasıtlı bir tavırdır.Anayasadaki “Vatan hainliği dışında yargılanamaz” hükmünü anlamak için Hukukçu olmaya gerek var mıdır? Bu karar da hukuki değil siyasidir. Ancak burada asıl üzücü olan ise, bu keyfi ve siyasi kararı veren hakimlerin hiçbir yaptırımla karşılaşmamasıdır. Oysa,12 Eylül darbesini yapan dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren''in yargılanması talebiyle iddianame hazırlayan Cumhuriyet Savcısı ile Şemdinli davasındaki soruşturmanın içersine Genel Kurmay başkanını da katan Cumhuriyet Savcılarının başlarına gelmedik kalmamıştı. Her iki savcıyı da anında mesleğinden ihraç edenler, Cumhurbaşkanı hakkında karar veren bu hakimler hakkında acaba ne tür bir işlem yapacaklar ?
MAZLUMDER''in,İsrailli Yöneticilerinin ''soykırım'' ve ''insanlığa karşı suç'' işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları için yaptığı suç duyurusu üzerine, dosyanın soruşturma izni için uzun bir süre Adalet Bakanlığında bekletildiğini, bu izin verilinceye kadar dosyanın takipçisi olacağımızı geçtiğimiz haftalarda belirtmiştik. Dosyayı uzun bir süre beklettikten ve konunun gündemden düştüğüne inandıkları uzun bir zamandan sonra Adalet bakanlığı, İsrail yetkilileri hakkında soruşturma izni vermemiştir. Bunun üzerine Ankara Başsavcılığı, ''kovuşturma yapılmasına yer olmadığına'' karar vererek, dosyanın işlemden kaldırılmasını kararlaştırmıştır. Bu konu ile ilgili Mazlum-Der Genel merkezi uzun bir basın açıklaması yapmıştır. Bizim de hislerimize tercüman olan bu açıklamadan kısa bir özet sunmak isitiyoruz;
“İsrail ordusu, 27 Aralık 2008 tarihinde, Gazze şeridinde bulunan yerleşim yerlerini önce havadan, daha sonra denizden ve karadan yoğun bombardımana tabi tutmuş, ardından tank ve ağır silahlarla işgal girişiminde bulunmuştu.
Bu saldırılarda sivil halka, Birleşmiş Milletler binaları ve görevlilerine, medya kuruluşları ve mensuplarına, insani yardım kuruluşlarına, hastanelere, okullara, camilere saldırılmış ve bu saldırılar neticesinde; 1350’den fazla kişi ölmüş, 5.500’den fazla kişi çeşitli şekillerde yaralanmış ve 100.000’den fazla Filistinli evsiz kalmıştır.
Saldırıya maruz kalan bölgede faaliyet gösteren gözlemcilerin ve hastane yetkililerinin verdikleri bilgilerde, İsrail’in uluslar arası anlaşmalarla yasaklanan silahları kullandığı ve bu yönde birçok bulguya rastlandığı ifade edilmiştir. Gazze’ye yapılan insanlık dışı vahşi saldırı karşısında adalet arayan ve en büyük tepkiyi topyekün bir toplum olarak veren Türkiye halkı, bu karar ile büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır. Seçtiği ve icraat yapma yetkisi verdiği hükümet, halkın hislerinin aksine hareket etmiştir. Halkın değil siyasi çıkarların temsilcisi olduğunu göstermiştir. Alınan bu çok önemli karardan sadece eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in sorumlu olduğu düşünülemez. Karar hükümetin kararıdır ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın Davos’ta sergilediği ve bu sırada desteğimizi ifade ettiğimiz tavrı yalanlamaktadır. Zulmü örtbas etmeye çalışanlara “one minute” diyen diller, zalimlerin sorgulanmasına izin vermemiştir. Bu tarihi fırsat bizzat hükümet tarafından engellenmiştir.
Tüm dünyada tartışılabilmiş bir Davos resti sadece Davos’ta kalmıştır. T.C hükümeti ne askeri anlaşmaları iptal etmiş, ne diplomatik ilişkilerini kesmiş, ne de en ufak bir yaptırımda bulunmuştur.
Bu kararı şiddetle protesto ediyoruz. Hiçbir politik çıkar ve kaygı, bu denli açıkça ispatlanmış ve lanetlenmiş bir katliamı gözden kaçırtamaz. İsrail, toplumun vicdanında mahkum olmuştur. Kararını zamana yayarak açıklayan ve bu yolla tepkileri önlemeye çalışan Adalet bakanlığının şahsında, hükümet de mahkum olmuştur. “
Değerli Sakaryalılar; Geçtiğimiz hafta içersinde vefat eden Türkan Saylan hakkında çok şeyler konuşuldu. Kayıtlara geçmesi açısından biz de kendisi hakkındaki şahitliğimizi burada belirtmek isteriz. Kendini eğitime adadığını her fırsatta dile getiren Türkan Saylan’ın, onbinlerce başörtülü gencimizin eğitim görmemesi için büyük bir kararlılıkla çalıştığına şahitlik ederiz. Sıra üzerinde namaz kılan öğrenci yerine, bale yapan öğrenciler yetiştirdiğimizde çağdaş türkiyeyi kurmuş oluruz dediğine şahitlik ederiz. Ve O’nun, dinin gölgesinden kurtulmuş bir eğitim projesi için hayatını vakfettiğine şahitlik ederiz.
Haftaya hak ve özgürlükler konusunda güzel haberler verebilmek ümidi ile herkes için adalet, herkes için özgürlük diyor ve tüm insanlık için gerçek huzur ve kurtuluş diliyoruz.