Sakarya'da Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında açılan davada, aralarında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve Adil Öksüz'ün gıyaben bulunduğu 224 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesince, özel olarak hazırlanan Ferizli Spor Salonu'nda görülen duruşmaya, 138 tutuklu sanık ile avukatları ve yakınları katıldı.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayıt altına alınan duruşmada, tutuklu sanıkların savunmasının alınmasına devam edildi.
Tutuklu sanık eski Yarbay İsmail Öcal, savunmasında, 15 Temmuz darbe girişiminden önce Kandıra Kışla Komutan Vekili olarak görev yaptığını söyledi.
Öcal, 15 Temmuz günü mesai bitiminin ardından, İstanbul'daki ailesini ziyaret etmek için izinsiz şekilde garnizonu terk ettiğini belirterek, evindeyken tugayın nöbetçi amirinin kendisini aradığını ve personelin mesaiye çağrılacağını, reaksiyon süresinin ölçüleceğini söylediğini belirtti.
Birliğinin nöbetçi amirini aradığını, gelen talimatı aktardığını, daha sonra sanık 1. Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı Merkez Komutanı eski Albay Ahmet Üzer'in kendisini arayarak, eski 1. Motorlu Piyade Tugay Komutan Vekili Piyade Kurmay Albay Uğur Coşkun'un, personelin tugaya gelmesi emrini verdiğini kendisine ilettiğini kaydeden Öcal, bunun üzerine Kocaeli'ye doğru otobüsle yola çıktığını kaydetti.
- "Telegram" programındaki paylaşım
Sanık Öcal, yolculuk sırasında şoförünü arayarak kamuflaj ve silahını hazırlaması emrini verdiğini belirterek, "Ömer Başçavuşu arayarak beni Kocaeli otogarından alması emrini verdim. Yoldayken 1996 mezunlarının kurduğu 'telegram' adlı mesajlaşma programında 'hava, deniz ve jandarma ortaklığı bir kalkışma var fakat kara kuvvetleri buna dahil değil.' şeklinde paylaşımları vardı." diye konuştu.
Yoldayken Uğur Coşkun'la telefonda konuştuğunu ve kendisine Kandıra ekibiyle Sakarya Valiliğine geçmesini söylediğini aktaran Öcal, "Coşkun, 'Gerekirse vurun.' dedi. Ben de hava, deniz, jandarma içindeki FETÖ'cü personelin valiliği ele geçirmeye çalıştığını, bizim de buna engel olmak üzere görevlendirilmiş olabileceğimizi düşündüm." ifadelerini kullandı.
Öcal, Kocaeli otogarında indiğini, buradan askeri araçla Sakarya'ya doğru yola çıktıklarını belirterek, "Sakarya'da bazı araçlardaki vatandaşlar Türk bayrağı sallıyordu. Bazı insanlar bize koşmaya başladı, ellerinde sopa vardı. Bunun üzerine Kocaeli'ye doğru dönüş yaptık. Yanımda bulunan Hakan Binbaşıya 'Bu işte bir terslik var. Bunlar bize oyun mu oynuyor, ne yapacağız?' dedim. Daha sonra Kandıra Kışlasına döndüm." diye konuştu.
Daha sonra Kandıra Kaymakamlığa gittiğini, olayları ve ayrıntıları burada televizyondan öğrendiğini, tekrar birliğine döndüğünü kaydeden Öcal, savunmasını şöyle tamamladı:
"Olaydan birkaç gün sonra, Kandıra Cumhuriyet Savcısı geldi, gözaltı kararı olduğunu söyledi. Gözaltına alındık. O geceyi kışlada geçirdik. Suçlamaları kabul etmiyorum, tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum."
Öcal, cumhuriyet savcısının sorusu üzerine, "Halkın bize karşı olumsuz bir durumu olmasaydı, içerisinde bulunduğum askeri araçla tugay komuta merkezine gidecektik." dedi.
- "Ahmet Üzer 'Emre uymayanı gerekirse vururum' dedi"
Tutuklu sanık eski Yarbay Alaattin Baştan da 15 Temmuz darbe girişiminden önce tugayın personel şube müdürü olarak görev yaptığını anlattı.
Tugayın nöbetçi amirinin kendisini arayarak, tugay komutanının herkesi kışlaya çağırdığı bilgisini verdiğini aktaran sanık Baştan, birliğe geldiğini söyledi.
Sanık Baştan, Uğur Coşkun'un kendisine telefonda "Adapazarı'nda çok büyük bir terör eylemi olacak. Derhal herkes kışlada toplansın. Ben yoldayım, emir komuta Ahmet Üzer Albay'da." dediğini aktararak, kışla içerisinde dolaştığını kaydetti.
Birlikte kargaşanın olduğunu, Ahmet Üzer'in tank taburunu, zırhlı personel taşıyıcı ve diğer birlikleri Çark Kışlasına sevk emrini verdiğini belirten Baştan, "Ahmet Üzer, yüksek sesle 'Büyük terör olayları olacak. Hücum yeleğinizi giyin, silahlanın.' talimatını verdi. Bunun üzerine silah aldım." dedi.
Sanık Baştan, Ahmet Üzer'in daha sonra kendisine sıkıyönetim ilan edildiğini, valiliğin emniyete alınacağını, kendisinin onunla gideceğini söylediğini aktararak, araçlara bindiklerini, hareket edecekken Uğur Coşkun'un birliğe geldiğini ve onun emriyle araçtan indiklerini ve toplandıklarını kaydetti.
Uğur Coşkun'un burada sözde sıkıyönetim bildirisini okuduğunu dile getiren Baştan, "Coşkun 'Emre itaat etmeyenler sıkıyönetim mahkemelerinde idamla yargılanacaklar.' dedi. Ahmet Üzer de 'Emre uymayanı gerekirse vururum.' dedi. Daha sonra valiliğe doğru yola çıktık. Ahmet Üzer araçta çok bağırıyordu. Valiliğe vardığımızda Albay Ahmet Üzer güvenlik kulübesindeki polislerin tutuklanması emrini verdi fakat kimse bunu uygulamadı, herkes şaşkındı." diye konuştu.
Baştan, valiliğin arka tarafına geçtiğini, burada insanların olduğunu, Üzer'in emriyle bazı askerlerin havaya ateş açtığını, kendisinin toplululuğa doğru koşarak "Gelmeyin, ateş ediyorlar." dediğini iddia ederek, belli bir süre sonra valilik kampüsünün içerisindeki polis merkezine gittiğini ve teslim olduğunu anlattı.
Kimseye emir vermediğini iddia eden Baştan, beraatini ve tahliyesini talep etti.
- "Polis anonslarını duyunca kandırıldığımızı anladım"
Sanık eski Astsubay Çavuş İlyas Akıllı ise kendilerine silahları kuşanıp, Çark Kışlasına gidilmesinin söylendiğini ifade ederek, kışlaya gittiklerinde birçok bilgi kirliliği ve kargaşanın hakim olduğunu anlattı.
Sanık Akıllı, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Kimisi tatbikat, kimisi terör saldırısı ihtimali, kimisi Suriye'ye gideceğimizi söylüyordu. Biraz sonra Merkez Komutanı Ahmet Albay geldi. 'Ne olduğunu mu merak ediyorsunuz? Ülkede artış gösteren terör faaliyetlerinden dolayı sıkıyönetim ilan edilmiştir. Valilik binasına korumaya gideceğiz. Polis ve jandarma bizimle bize destek olacaklar. Emirlere uymayanlar, en ağır şekilde sıkıyönetim mahkemelerinde cezalandırılacaklar.' şeklinde açıklama yaptı. Daha sonra kışlamıza ait araca binerek, valiliğe hareket ettik."
Valilikte Ahmet Albay'ın emri doğrultusunda hareket ettiğini, bir süre sonra vatandaşların valilik binası önünde toplandığını belirten Akıllı, "Bu sırada polis anonslarından, yapılan işin doğru olmadığını, polis ve askerlerin Diyarbakır, Lice ve Şırnak'ta beraber sırt sırta operasyonlar yaptıklarını duyuyorduk. Bunun üzerine verilen talimatların doğru olmadığını anlamaya başladım. Kandırıldığımızı ve bulunmak istemediğimiz bir ortam içine çekildiğimizi anladım." diye konuştu.
Akıllı, daha sonra Yenikent Polis Karakoluna gidip teslim olduğunu söyleyerek, "FETÖ ile hiçbir yakınlığım yok. Beraatimi ve tahliyemi istiyorum." dedi.
Sanık eski inzibat astsubayı Burhan Kılınç ise 15 Temmuz'da Çark Caddesi'nde eşiyle alışveriş yaptığı sırada Ahmet Üzer'in kendisini arayarak alarm tatbikatı olduğunu söylediğini belirterek, şöyle devam etti:
"Eşimi mağazada bırakmıştım. Hemen yaya olarak birliğe doğru yola çıktım. Gündem nedeniyle ve eylem ikaz mesajlarının çok sık gelmesi sebebiyle bir saldırı yapılması ihtimali olduğunu düşündüm. Kışlada askerler arasında şaşkınlık, panik ve kargaşa hakimdi. Tugay Komutanı Uğur Coşkun'un rütbeli personeli topladığı yere gittim. Elindeki kağıttan bir şeyler okuyordu. Duyabildiğim kadarıyla 'Artan terör olayları nedeniyle sıkıyönetim ilan edildiğini, sokağa çıkma yasağı olduğu, sıkıyönetim kanunlarına uymayan iç ve dış unsurlar hakkında gereği derhal yapılacak.' diyordu. Ahmet Üzer Albay'a döndü, 'Değil mi albayım.' dedi. Üzer Albay da kafasını sallayarak, bunu doğruladı."
Bütün bunlar olurken emirlerin hukuka aykırı olmadığını düşünemediğini savunan Kılınç, "Valilik B giriş kapısı önünde bir genç, 1. Ordu Komutanının cep telefonundan yazılı açıklamasını gösterdi. O dakikadan sonra bunun darbe girişimi olduğunu anladım. Sonrasında vatandaşlara araçlara binip kışlaya döneceğimizi söyledim. Beni ve 14 personelimi 'En büyük asker, bizim asker.' diyerek öpenler oldu." savunmasında bulundu.
Kılınç, sonrasında karakola giderek teslim olduğunu, hakkındaki iddiaları kabul etmediğini belirterek, beraat ve tahliyesini talep etti.
Mahkeme heyeti, sanıkların dinlenmesi için duruşmayı yarına erteledi.
- İddianame
Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, darbe girişimi sırasında Sakarya Valiliğinin işgaline ilişkin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve örgütün sözde "hava kuvvetleri imamı" firari Adil Öksüz, meslekten ihraç edilen askerler 1. Motorlu Piyade Tugay Komutan Vekili Piyade Kurmay Albay Uğur Coşkun, Kurmay Albay Bahri Gürhan, eski Sakarya İl Jandarma Komutan Vekili Yarbay İlhan Aysan, Albay Ahmet Üzer, Yüzbaşı Yavuz Soyer, Binbaşı Ali Şahin, Üsteğmen Kayhan Demir, Yarbay İsmail Öcal ile 171 asker ve 2 sivil şüpheli hakkında, TCK'nın "anayasayı ihlal" suçunu düzenleyen 309, "kasten öldürme" suçunu düzenleyen 81. ve 35. maddeleri uyarınca birer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 185 yıl 6'şar aydan 319'ar yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Subay, astsubay, erbaş ve erlerden oluşan 41 şüpheli hakkında da çeşitli suçlardan hapis cezaları talep edilen iddianamede, 50 şüpheli hakkında ise "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" ve "silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
Sakarya Valisi Hüseyin Avni Coş'un müşteki olarak yer aldığı iddianamede, valiliğin işgali sırasında yaralanan 19 vatandaş da mağdur olarak yer alıyor.
Ek iddianame ile davada yargılananların sayısı 200'den 224'e yükselmişti.