Sakarya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF) tarafından “Antik Kentlerimiz ve Tiyatrolarımız” adlı bir söyleşi düzenlendi.
GSF Gizem Frit Amfisi’nde gerçekleşen söyleşiye inşaat mühendisi Yaşar Yılmaz konuşmacı olarak katıldı. Konuşmasına mimar ve mühendis adayı öğrencilere tavsiyeler vererek başlayan Yılmaz, “Bu coğrafyada doğmuş olmakla şanslısınız. Afrika’da veya Almanya’da doğsaydınız şanslı olmazdınız. Çünkü bu kadar çok tarihi eser, güzel sanatlar için estetik eserler, kent planlamacıları için 2 bin 500 yıl önce planlanmış kentler bulamayacaktınız. Burada mühendislik, mimarlık, güzel sanatlar eğitimi gören arkadaşlarımız, eğer dönüp o kentlerin nasıl planlandığına bakarsa, oradan alacağı derslerle bir güç elde edecek” dedi.
Çağdaş ve modern mimarinin doğal olarak inceleneceğini ancak bunların yanında geçmiş eserlerin de göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Bunları yaparken 2 bin 500-3 bin yıllık tarihimizi de unutmamak gerekir. Kendinizi ileride daha yeterli ve güvenli bulabilmeniz için coğrafi köklerimize sahip çıkıp onları benimsemelisiniz” ifadelerini kullandı.
Anadolu’daki zenginliğin farkına varın
Anadolu coğrafyasının çok zengin bir kültürel mirasa sahip olduğunu belirten Yılmaz, şöyle devam etti: “Bu coğrafya Hititlerden bu yana bizlere muazzam bir birikim bırakmıştır. Bu kültür bugün modern çağda hala yaşıyor. Yakın dönemde Rusya’nın ve Doğu Roma İmparatorluğu’nun kullandığı çift başlı simgelerin kökeni Anadolu’daki ‘Çift Başlı Selçuklu Kartalı’ simgesidir. Sırpların bayrağında da çift başlı kartal vardır. Bu coğrafyanın kökünün ne kadar zengin olduğunu burada görüyoruz. Bulunduğunuz coğrafyanın zenginliğinin farkında olun. Tasarımcılar olarak dünyadaki gelişmeleri de takip etmelisiniz.”
Sizi yükseltecek olan şey geçmişinizle olan bağınızdır
Dünyayı etkileyen ve günümüzde halen kullanılan birçok simgenin kökeninin Anadolu’ya dayandığını dile getiren Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mimarlara ilham kaynağı olarak Ayasofya ve Süleymaniye eserleri gözümüzün önünde. Bu iki eseri yapan mimar da bizim yurttaşımız. Ben mühendis olarak şunu düşünüyorum; Bu eserleri yapan mimar hangi kalıp sistemiyle bu kubbeyi oluşturabildi? Depremlere dayanan bu yapıları hangi statik bilgisiyle yaptı? Yarın sorumluluk alıp bir eser yapacaksınız. Eğer siz gücünüzü tarihsel zenginlikten almazsanız sıfırsınız. Sizi yükseltecek olan şey geçmişinizle olan bağınızdır.”
Kültür mirasçısı olmaktan onur duymalıyız
Anadolu coğrafyasının bıraktığı zengin kültürel mirasın bilincinde olmak gerektiğine işaret eden Yılmaz, “Bu mirası duyumsayarak içselleştirmeli, bu ustaların kültür mirasçısı olmaktan onur duymalıyız. Onları yabancı yapılar olarak görmemeliyiz. Bin yıldır birlikte yaşadığımız bu eserlerin, bir Afrikalının inci beyazı dişleri gibi parladıklarını artık fark etmeliyiz. Her ören yerinden ayrılışımızda biraz daha tamamlandığımızı, bilgi ve görgümüze yeni bir yapı taşı eklendiğini hissetmeliyiz. Güneşin aydınlattığı coğrafyalar arasında, ülkemizin talihli topraklarına kültür bulutlarının bol ürünler bıraktığını kavramalıyız. Ören yerlerini sahiplenmemiz; o taşların, hüznün sessizliğinde yalnız başına bekleyen mezar taşlarına dönüşmesini önleyecektir” diyerek sözlerine son verdi.