Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 177. kez bir araya gelerek son haftanın gündemini değerlendirdi. Recep Tayyib Erdoğan'ın siyonist örgütün reisine yönelik tutumunun olumlu bir tavır olarak değerlendirildiği açıklamada, ayrıca son zamanlarda muhbirliğe soyunan EĞİTİM-SEN in muhbirci tavrı eleştirildi.
"Başörtüsü İslamın emri müslüman kadının kimliğidir""Başörtüsü Direnişimiz 4. yılında Zillet bizden uzaktır" pankartlarının açıldığı açıklamayı SAGİR adına Vahdet Vakfı Sakarya çalışma kolu yaptı. açıklamanın tam metni:
Değerli Basın Mensupları,
Kıymetli Katılımcılar!
Dünya genelinde Evanjelist Hristiyanlar, başta Bush olmak üzere "Haçlı Seferleri" söylemi ile; Yahudiler de "Arz-ı Mev'ud"u ele geçirme ideali ile din savaşlarını sürdürüp son olarak Müslümanlar'a karşı Filistin/Gazze'de vahşice toplu katliamlar sergilemişlerdir.
Dini idealler adı altında yapılan ve hiçbir dinin kabul etmeyeceği katliamları yapanları/yaptıranları SAGÎR Başörtüsü Platformu olarak lanetliyoruz. Tüm duyarlı dünya insanlarının tüylerini diken diken eden katliamları yönlendirenlerin inandıklarını söyledikleri Tevrat'ta; 'ADAM ÖLDÜRMEYECEKSÎN" emri vardır. Dinlerine göre günahkâr, dünyevi değerlendirmelere göre "CANÎ VE KATİL" konumunda olan bu insanların başta gayri meşru İsrail Devİeti'nin Cumhurbaşkanı ŞİMON PERES, Başbakan EHUD OLMERT, Savunma Bakanı EHUD BARAK olmak üzere "SAVAŞ SUÇLUSU" ilan edilip, cezalandırılmaları gerekmektedir.
İsrail aynı zamanda barışların da katilidir. Geçmişte yaptığı katliamlardan sonra barış isteyip, barış yapıldıktan sonra da katliam ve saldırılarına devam etmek gibi, ahlaki olmayan bir alışkanlığı vardır. Aynı şeyi bugün yine tekrar etmektedir. Erkek-kadın, çocuk-yaşlı demeden Gazze'de yaklaşık 1400 Filistinli üzerine misket bombaları ve fosforlu bombalar yağdırarak şehadetlerine sebep olan İsrail ateşkes anlaşmasına rağmen, Mısır-Gazze sınırındaki erzak taşımak için kullanılan tünellere hava saldırıları düzenlemektedir.
Saldınlar boyunca; okul hastane, yerleşim yeri, ambülans vs. ayrımı yapmaksızın saldıran ve 21 bin evin yıkımı başta olmak üzere, taş üstünde taş bırakmamacasına bombalanan binaları da kepçelerle küreyen İsrail'e aynı zamanda SAVAŞ TAZMÎNATI da ödettirilmelidir.
Davos'ta Recep Tayyip Erdoğan; tarihe "PEYGAMBER KATİLİ" olarak geçen kavmis en tepedeki muhatabına itilmesi gereken mesajı, direkt olarak adresin sahibine, ŞÎMON PERES'in yüzüne karşı iletmistir: "Sayın Peres, benden yaşlısın. Sesin. çok yüksek çıkiyor. Biliyorum ki, sesinin bu kadar yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisidir. ÖLDÜRMEYE GELÎNCE, SÎZ ÇOK İYİ BÎLÎRSİNİZ. TANKLARIN ÜZERÎNDE, 'FİLÎSTİNE GÎRDÎĞİMDE KENDİMİ MUTLU HİSSEDİYORUM* DİYEN BAŞBAKANLARINIZ VARDI. BU ZÜLÜMLERÎ ALKIŞLAYANLARI DA AYIPLIYORUM"
İsrail'in barbarlığı zalimlîğin de ötesînde bîr şeydir, İsraîl haydut devlet haline gelmiştir.
Batılı bir gazeteci, "GEZEGENİMİZDEKÎ PEK ÇOK ÎNSANİN SÖYLEMEK İSTEYİP DE DİLE GETÎREMEDÎĞİ ŞEYÎ TÜRKİYE BAŞBAKANI DİLE GETİRMİŞTÎR" diyerek, İsrail'in haydut devlet olduğu gerçeğini, Başbakan'ın söylemi üzerinden gündeme taşımıştır. Dünya insanlarına tercüman olan Başbakan'ın bu yerinde çıkışından sonra, Türkiye Hükümeti, iş bu noktaya gelmişken bu onurlu davranışi sadece sözle ifade etmekle yetînmeyip, katillere haddini bildirmek adına, kamuoyunun günlerdir gündeme taşıyıp, hükümetin dikkatine sunduğu şu ciddi yaptırımları uygulamalıdır:
Elçisini Telaviv'den çekmeli, lsrail Büyükelçisini de sınır dışı etmelidir.
İsrail ile Suriye arasındaki arabuluculuk görevinden çekilmelîdir.
Savaş suçlusu konumundaki İsrailli yetkililerin İnsan Hakları Mahkemesi'nde yargılanmaları konusunda gereken prosedürü başlatılmalı, savaş tazminatı ödettirilmelidir.
İsrail ile yapılan tüm siyasi askeri ve ekonomik anlaşmalar iptal etmelidir.
Konya'da eğitilen İsrail pilotİarına yönelikk eğitim uçuşları yasaklanmalıdır.
Güney Lübnan'daki İsrail'in güvenliğini sağlayan Türkiye'ye ait askeri birlik geri çekilmelidir.
Halkımıza da İsrail mallarını boykot çağrımızı tekrar hatîrlatıyoruz, Bilelimki, İsrail mallarını almak demek, masum çocukların, kadınların, sivil halkın üzerine misket ve fosfor bombalarının yağdırılmasına katkıda bulunmak, katliam ve cinayetlere ortak olmak demektir. Ve dünya. bu cinayet ve katliamlara sahne olurken kız çocuklarının ve ev hanımlarının okumaları yönünde teşvik ve tavsiyelerde bulunulan bir dönemde asli görevi eğitim olan sendikal bir kurum durumundaki EGÎTÎM-SEN Âçıkoğretim Lîsesi Sınavlarına katılan başörtülü hanımların başlarını açmadıkları yönünde malum gazetelere ihbarlarda bulunmaktadır.
Adı geçen sendika üyeleri hızını almayıp, Millî Eğitim Bakanlığı'nın sınavlara başı açık girme mecburiyetini kaldıran yönergesinin yürütmesinin durdurulması için Danıştay'a dava açmışlardır. İslama ve İslam'ı hatırlatan her şeye karşı bu "ebu leheb" düşmanlığının hem yerel hem küresel nasıl benzer refleksler verdiğini yukarıda verdiğimiz örneklerde olduğu gibi deşifre edilmesinin gerektiğini düşünüyoruz.
Yaşanan olaylar göstermiştir ki Gazze'yi savunmak başörtüsünü savunmaktır.
Yaşasın Gazze direnişimiz, Yaşasın başörtüsü direnişimiz, Yaşasın şanlı intifada...