Sakarya’da 421 haftadır devam eden başörtüsüne özgürlük eyleminde, demokratikleşme paketindeki şartlı çözümün yasağın sürmesi anlamına geleceği ifade edildi.
Sakarya’da 9. yılında devam eden adalet ve özgürlükler eyleminde, 421. hafta basın açıklamasını Sakarya Dayanışma Derneği’nden Deniz Çelik okudu. Başbakan Erdoğan tarafından kamuoyuna açıklanan paketteki başörtüsü düzenlemesiyle ilgili olarak “Kılık Kıyafet Yönetmeliği değiştirilerek, kamu kurumlarında başörtüsü yasağı kaldırılıyor. Fakat yıllardır gasp edilen bu hakkın iadesinde, çözüm yine yarım bırakılıyor ve ordu, emniyet ve yargı mensuplarına başörtüsü yasağı getirilmiş oluyor. Yine Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda uygulanan kılık-kıyafet yönetmeliği de paket kapsamına alınmamıştır. Bu durum, imam-hatip okulları dışında kalan okullardaki başörtülü öğrenciler için yasak ve baskının devam etmesi anlamına geliyor. Nitekim üç haftadır Sakarya da dâhil olmak üzere birçok şehirde öğrenciler başlarını açmaya zorlanıyor. Öğrenciler ve öğrenci velileri, adeta 28 Şubat sürecinde olduğu gibi ikna odalarına alınıyor. Kurallara uymaları yönünde uyarılıyor, aksi takdirde yönetmelikteki cezalarla korkutuluyor.” denildi.
9 yıldır toplanıyorlar
Açıklamada, düzenlemeler esnasında şart koşulmaması da istenerek “Sakarya Başörtüsü Platformu olarak 9 yıldır, her Cumartesi burada toplanarak yasağın kaldırılmasını istiyorduk. Bu konuda herhangi bir şartın çözümsüzlüğü besleyeceğini söylüyorduk. Dolayısıyla bu paketin, başörtüsü yasağında kesin bir çözüm getirmediğinin iyi bilinmesini istiyoruz. Başörtüsünün bir yandan yasaklanıp, diğer yandan ibadet hakkının engellenmesine hapis cezası getirilmesini ise açık bir çelişki olarak değerlendiriyoruz. Yine eşitlik ve ayrımcılık konusunda bir kurul oluşturulurken, devlet eliyle ayrımcılığın devam ettirilmesi de çelişkidir. Bu sebeplerle, konuyla ilgili yapılacak düzenleme yapılırken, başörtüsünün tüm alanlarda, şartsız ve istisnasız bir şekilde kaldırılmasını bekliyoruz.” denildi. Açıklamada, öğrenci andının kaldırılması olumlu bulunurken, anadilde eğitim hakkının yalnızca özel okullara tanınması, Kürt ve Alevi meselelerindeki sorunların çözümüne dönük beklenen adımların atılmaması konularında eleştirilerde bulunuldu.