İlk defa bir Türk tasarım ekibi, ürün tasarımı başlığı altında en iyi tekne tasarımı ve ulaşım grubunda yılın en iyi ulaşım aracı ödülüyle, iki birincilik kazanarak ODTÜ’nün ve Türkiye’nin adını Dünya’ya duyurdu. New York’ta her yıl düzenlenen ve dünyanın en prestijli yarışmalarından birisi olarak kabul gören Uluslararası Tasarım Ödülleri (IDA 2007) yarışmasında Hakan Gürsu ve ekibi “Volitan” adlı tekne tasarımı ile birincilik kazandı.
32 ülkeden binin üzerinde projenin yarıştığı 2007 Uluslararası Tasarım Yarışmasında Hakan Gürsu ve ekibi birinci oldu. Gürsu’nun “Volitan” adını verdiği tekne, güneş ve rüzgar enerjisi kullanarak hareket ediyor, deniz suyundan tatlı su elde ediyor, karbondioksit üretmiyor ve yakıt bağımlılığı bulunmadan sürekli yol alabiliyor. Proje, geleceğin en yenilikçi ve çevreci teknesi olarak IDA 2007’de büyük jüri tarafından 2 başlık altında birincilik ödülüne layık görüldü.
Hakan Gürsu Kimdir?
1959 İstanbul doğumlu olan Gürsu, 1984'de ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü'nü birincilikle bitirdi. 1987'de Mimarlık Fakültesi Bina Bilgisi Ana Bilim Dalı'nda Master derecesini aldı. 1988 yılında başladığı doktora çalışmasına 1991'de Japonya'da proje çalışmaları ile devam etmiş ve 1996'da Doktora derecesini tamamlamıştır. Mezun olduğu yıldan itibaren çeşitli ulusal ve uluslararası yarışmalara katılan Gürsu, ODTÜ'nün sanayi sektörüyle işbirliği çerçevesinde adına kayıtlı endüstriyel ürün tescili olan birçok ürünün gerçekleşmesinde katkı sağlamıştır. Halen ODTÜ'de görevine devam eden Hakan Gürsu, Designnobis'teki çalışmalarını sürdürmektedir.
Türkiye Adını Duyuruyor
Türkiye için süper bir şey oldu. Moral olsun diye söylemiyoruz; gerçekten süper bir şey: Aramızdan biri çıktı ve dünyanın en sivri, en garip, en özgür zekalarının katıldığı bir yarışmada birinci seçildi. Bu öyle bir yarışma ki para ödülü bile vermiyorlar. Çünkü hayallere para biçmiyorlar. O yarışmada insanlar birbirleriyle devil, birbirlerinin hayalleriyle yarışıyor. Aklına esenlerle... Uykusunu kaçıranlarla... Düşünde gördükleriyle ve düşünü gerçekleştirenlerle...
Bu yılın 100 küsur milletten "düş birincisi" ODTÜ Öğretim Üyesi Dr. Hakan Gürsu... Gürsu önce bir tekne düşledi. Öyle bir tekne ki yakıtı olmadan da gitsin. Yelkeni olsun ama rüzgar esmediğinde bile yüzsün.
Gürsu düşlediği bu tekneyi gerçekten yaptı. Hem de o kadar eşsizini yaptı ki dünyanın bütün diğer özgür zekaları hayran kaldı. Gürsu'ya 13 Ekim'de New York'ta Uluslararası Tasarım Ödülü'nü (IDA 2007) verdiler. Üstelik iki dalda. Hem deniz araçları hem de tüm ulaşım araçları dalında... Yani 1438 projenin içinde iki kez birinci! Hatta birincilerin birincisi... Çünkü bu yarışma "kazananların", daha önce birincilik almış tasarımların müsabakası...
"Volitan" Latince "hızlı yol alan" demek. Bir de bizim Akdeniz sahillerinde görülen bir uçarbalığın adı... Bu balığın çok saygılı duyulacak bir performansı var. 200 metre falan suyun üzerinde gidiyor. Balığı da, kelimenin anlamını da çok sevdik. "Xmr21" gibi bir isim yerine "Volitan" dedik. Ayrıca uluslararası yarışmalarda menşeinizi belirtecek her şeyden de kaçınıyorsunuz. Bunu hem etik açıdan yapıyorsunuz hem de stratejik... Literatürü bildiğim kadarıyla -ki takip ettiğim bir literatürdür- başka yok. Bir de biz.
Tesadüf mü yoksa Müslüman ya da Ortadoğulu olmak gerçekten ciddi bir engel mi?
Kesinlikle engel. Bu bize bazı yarışmalarda off the record söylendi de. "Katılmayın, size ödül vermezler" dediler. Biz buna "handikap puanı" diyoruz. Yani birinci torbadan değil, üçüncü torbadan geliyorsunuz. O yüzden de mükemmelin mükemmelini yapmanız gerekiyor.
En mükemmeli yapmak böyle bir önyargıyı kırmaktan daha mı kolaydır?
Neredeyse... Bakın size çok ilginç bir şey anlatacağım: ABD'de çok saygın, önemsenen bir internet sitesi var: Pure Contemporary Behind the Curtain. Orada çok etkili bir kadın yazar var: Diane Burley. Bu hanım bizim tasarımlarımız hakkında daha biz ödül almadan önce bir makale yazmış, "Bu ekibe dikkat, bunlar bir şey yapacak" diye... Ama asıl önemlisi şu: Bizi tanıtırken "Ortadoğu" dememiş de "Doğu Avrupa" demiş. Çok şaşırdım. Kendimi hiç Doğu Avrupalı gibi düşünmemiştim ama onlar beni orada görmüş.
Sizce Niye?
O ürünleri Ortadoğu'ya yedirmek istemiyorlar. Belli kalitede bir ürün yaparsanız "Bu Ortadoğu değil, olsa olsa Doğu Avrupa'dır" diyorlar. Ve bir şekilde sizi Avrupalı diye kodluyorlar.
Bir Türk ve Müslüman için Avrupalı dedirttiğinize göre demek ki gerçekten zor iş başarmışsınız.
Valla bu ödül için "Tasarımın Oscar'ı" diyorlar. Tabii ödülü alanın böyle bir şeyi söylemesi çok zor ama ben bir aydır birçok kişiden "Orhan Pamuk'un Nobel'inden sonraki en büyük ödül" sözünü duydum.
Komşuları Bilmiyor
Galiba onlar biliyor. "Bir teşekkür bile yok". Köşk? Siyaset? Herhangi bir kutlama? Hiç! Yok öyle bir şey! Bir tek Deniz Kuvvetleri'nden gelip tebrik ettiler, projeyi incelediler ve benden bir brifing istediler.
Dünya Farkında mı?
Olmaz mı! Daha da farkında olacaklar çünkü bu yarışmada ödül yerine sizin bir yıllık tanıtımınızı üstleniyorlar. En saygın müzelerde Volitan sergilenecek; 100 bin tirajlı bir kitap basılıp dünyaya dağıtılacak. Ama bizde bir teşekkür bile yok.
"Çocukluğum yelkenlilerde geçti"
Deniz olmayan bir şehirde yaşayıp dünyanın en müthiş teknesini yapmak... Nasıl oluyor bu? Çünkü ben aslen Kalamışlıyım. Üstelik Kalamış'ın marina olmadığı zamanlarda Kalamışlıydım ve o zamanlar çocuklar top yerine suyla oynardı. Bütün çocukluğum yelkenlilerde, teknelerde geçti... Hâlâ ne zaman İstanbul'a gitsem asla köprüyü kullanmam, vapura binerim. Ne zaman boş kalsam gidip suyun kenarında otururum.
Volitan'ın en üstün özelliği çok çevreci olması. Hiçbir petrol ürünü yakıt kullanmıyor, asla karbondioksit atığı üretmiyor.
Herhangi bir limana girip yakıt almasına gerek olmadığı için Volitan'la hiç durmadan dünya turu yapabilirsiniz.
İçme suyu almanıza gerek yok çünkü tekne bir yandan giderken bir yandan deniz suyunu tatlı suya çeviriyor.
Volitan sonuçta bir yelkenli ama rüzgar esmediğinde de gidiyor. Çünkü üzerindeki o iki katı yelken aynı anda iki işe yarıyor: Rüzgar varsa yelken vazifesi görüp tekneyi yüzdürüyor. Rüzgar yoksa da tekneyi güneş götürüyor.
Güneşle Tekne Gider mi?
Volitan gidiyor. Çünkü teknede güneş enerjisiyle çalışan iki adet elektrikli motor var. Güneş varken o tepedeki iki panel sayesinde şarj oluyor ve rüzgar çıkmasa da, güneş batsa da tekneyi götürüyor. Hemen belirtelim motorun aküsü de öyle kurşun pil falan değil; o da çevreci, yani jel akü.
Volitan'ın hareket kabiliyeti inanılmaz. Olduğu yerde nokta dönüşü yapabilen ilk deniz aracı.
Volitan bir de kapanabiliyor... Üstte paneller, altta kanatları falan görünce "Ben geldim, boşaltın bu limanı" havasına hiç bakmayın çünkü sudaki kanatlarını teknenin altına toplayıp, yukarıdaki panellerini de tek parça yapabiliyor.
Volitan keyfine düşkün. 12 kişinin çok rahat yaşayabileceği, lüks yat kıvamında konfora sahip.
Volitan'ın tek eksiği pek romantik bir havasının olmaması... "Mehtaplı bir gecede Burgaz açıklarında demirleme" hissi vermiyor.
Ama zaten ABD'liler de "2040'ın teknesi" diyorlar Volitan için.