Japonya'daki Tohoku Üniversitesi Afet Araştırma Kontrol Merkezi Müdürü Prof. Dr. Masato Motosaka, Türkiye'deki depremlerin yıkıcı olmasının en büyük nedeninin binaların kaliteli inşa edilmemesi olduğunu söyledi.
Kocaeli'nde düzenlenen Uluslararası Sakarya Deprem Sempozyumu'na katılmak üzere Türkiye'ye gelen Japon bilim adamı Motosaka, 1999 Marmara Depremi'nin Sakarya'da hasar verdiği bölgelerde araştırmalarda bulundu.
1999 yılında iki kez Türkiye'ye gelerek Marmara ve Düzce depreminde incelemeler yaptığını kaydeden Motosaka, "Adapazarı'nda Eski İzmit Caddesi ve Sakarya Caddesi'nde yıkılan bina ve camileri inceledim. Yer hareketinin yönünü yıkılan cami minarelerinden buldum. Eski İzmit Caddesi'nde 4-5 katlı binalar yıkıldı. Bunun temel nedeni cadde boyunca olan binaların kuvvetlerinin zayıf oluşu ve birinci katlarda yer kazanmak için kolonların azaltılması." dedi.
10 yıl aradan sonra geldiği Adapazarı'nda orta düzeydeki binaların yerine 2 katlı binaların yapıldığını görünce büyük şok yaşadığını ifade eden Motosaka, "Beş katlı binaların yerine 2-3 katlı binalar yapıldığını gördüm. Bu mühendislik açısından anlamsız. 5-6 katlı binalar rahatlıkla yapılabilir. Yeter ki güzel şekilde dizayn edilsin. Gökyüzündeki alanları heba ediyoruz. Mühendislik imkânları artık 5-6 katlı binaların problemsiz yapılmasına olanak sağlıyor." diye konuştu.
"BİTİŞİK BİNALAR YIKIMA NEDEN OLUYOR"
Binaların yapım aşamasındaki detaylarda eksiklikler bulunduğuna dikkati çeken Motosaka, şöyle konuştu: "Binaların bitişik nizam olması yıkıma neden oluyor. Bitişik olan binalar deprem anında öz karekterlerini gösteremiyor. İki binanın birbiri ile çarpışması (çekiç etkisi) sonucu yıkımlar oluyor. Binalar arasında belirli bir mesafenin bırakılması gerekiyor. Örneğin; 10 metrelik bir bina için yatay yönde 10 santim arayla bina olmaması gerekiyor. Yüksekliği 10 metre olan iki bina arasında deprem anında birbirlerine çarpmamaları için 20 santimlik bir mesafe bırakılmalıdır. Kolonların çoğu dikdörtgen şeklinde yapılıyor. Binaların yatay yöndeki hareketlerinin eşit kuvvette olması lazım. Türkiyede buna dikkat edilmiyor. Türkiye'deki dükkân açılımından dolayı yataydaki bir yönü zayıf bırakılıyor. İki yöndeki kuvvetlerin eşit olması gerekiyor. Bu kare şeklinde kolanlar yapılarak aşılabilir. Binayı taşıyan kolonlarda bulunan donatıların birbirleriyle bağlantılarında da eksikler var. Kolonların içindeki etriyeler arasındaki mesafe çok fazla. Kolonu çevreleyen etriyelerin daha sık örülmesi gerekiyor."
Binaların sadece üst yapı olarak görülmemesi gerektiğine dikkati çeken Motosaka, "Binanın altındaki zemin şartlarının da dikkatli şekilde incelenmesi gerekiyor. Bazı toprak çeşitlerinde deprem dalgaları daha fazla artıyor. Bu durum deprem anında binaya daha fazla etki ediyor." şeklinde konuştu.
Deprem tahmin teknolojisinin henüz istenilen seviyede olmadığını aktaran Motosaka, alınacak önlemlerle deprem zararlarının en aza indirilebileceğini söyledi.
Afet yönetiminin en önemli ayaklarından birinin eğitim olduğuna vurgu yapan Motosaka, şunları kaydetti: "Depreme hazırlık olarak risk yönetimi analizi yapılarak kaybedilebilecek risklerin analiz edilmesi gerekiyor. Depremden sonra insanların kendilerine gelebilmesi için önlemler alınması lazım. Afet yönetiminin en büyük ayaklarından biri eğitim. Çocuklara ilkokuldan itibaren deprem eğitimi verilmesi önemli. Afet eğitimin çocuk yaşta verilmesi gerekiyor."
İran ve Çin depremlerinde de araştırmalarda bulunduğunu anlatan Motosaka, İran'daki bam depreminde 40 bin kişinin öldüğünü, aynı büyüklükteki depremin Japonya'da hiç bir insani kaybına neden olmadığını gördüklerini dile getirdi. Motosaka, büyük can kayıplarının binalardaki sismik dizaynın yetersiz olmasından kaynaklandığını sözlerine ekledi.