Bugün 7 işçinin ölümü 127 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan Hendek Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'ndaki patlamanın yıldönümü. Facia sonrası soğutulmuş kimyasal ve patlayıcıların güvenli alana taşınıp imha edilmesi sırasında 3 jandarma şehit olmuş. Yine jandarmalarında aralarında olduğu 9 kişi yaralanmıştı.
Hendek ilçesi Yukarı Çalıca Mahallesi'ndeki havai fişek fabrikasında meydana gelen korkunç patlamanın bugün yıl dönümü.
O gün şehir korkunç bir patlamayla sarsıldı. 189 kişinin çalıştığı havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamanın şiddeti o kadar büyüktü ki patlamanın şiddeti 50 km çaplı bir alanda şiddetli bir şekilde hissedildi. Fabrikada dev krater oluştu. Yer kabuğunda deprem titreşimlerine benzer titreşimler de oluştu.
Fabrikada yaşanan patlama 30 ton TNT'ye eş değerdi. Yaklaşık 30 ton TNT'ye eş değer 12,6 ton piroteknik malzemenin infilak etmesi sonucu meydana gelen patlamalarda 19, 17, 11, 10, 10 ve 4 metre çapında çukurlar oluştu.
Patlama sırasında çok sayıda işçi yıkılan binalardan fabrika yanındaki bahçelere kaçarak canlarını kurtarabildi.
Patlamada Havva Çelik, Sebahattin Tepeçınar, Muhammet Çanakçı, Muhammet Aygün, Halis Yılmaz, Ramazan Kor ve Erhan Ateş ise hayatını kaybetti. Patlamada ölen işçilerin bazılarının parçalanan bedenleri günler süren çalışma sonucu bulundu.
Patlama sonrası kayıtlara 127 işçinin yaralandığı geçti.
Türkiye'yi yasa boğan patlamadan 6 gün sonra ülke ikinci bir patlama ile sarsıldı. Facia sonrası soğutulmuş kimyasal ve patlayıcıların Taşkısığı'ndaki eski taş ocağı alanında imha edilmesi sırasında büyük bir patlama daha oldu. Bu patlamada 3 jandarma şehit oldu. Yine jandarmalarında aralarında olduğu 9 kişi yaralandı.
BİLİRKİŞİ RAPORU
Havai fişek fabrikasındaki patlamaya ilişkin 11 kişiden oluşan heyet tarafından 200 sayfalık bilirkişi raporu hazırlandı.
Raporda, Sakarya Üniversitesi kampüsünde yer alan SAU1 deprem kayıt istasyonu geniş bant kayıtlarının incelendiği belirtilen raporda, 4 büyük patlama sürecinin gerçekleştiği, patlamaların evresinin 1 dakika 54 saniye sürdüğü bildirildi.
Raporda, olay yerinin keşfi sırasında 6 patlama çukuru görüldüğü ifade edilerek, zamanca ilk ve büyüklükçe en büyük patlama sürecinin iş yerinin Çin Mahallesi kısmındaki misket deposu, ilaç eleme yeri ve misket laboratuvarıyla ilişkili olduğunun değerlendirildiği kaydedildi.
DEVASA ÇUKURLAR OLUŞTU
En büyük patlayıcı miktarının 5 bin 700 kilogram gök bombası (13 ton 396 kilogram TNT'ye eş değer) olduğu ve 19 metre çapında çukur oluşturduğu belirtilen bilirkişi raporunda, 4 ton 82 kilogram gök bombası (9 ton 595 kilogram TNT'ye eş değer) patlamasında 17 metre, 1 ton 106 kilogram gök bombası (2 ton 599 kilogram TNT'ye eş değer) patlamasında 11 metre, 831 kilogram gök bombası (1 ton 953 kilogram TNT'ye eş değer) patlamasında 10 metre, 53 kilogram gök bombası (125 kilogram TNT'ye eş değer) patlamasında 4 metre ve 831 kilogram gök bombası (1 ton 953 kilogram TNT'ye eş değer) patlamasında 10 metre çapında çukur oluştuğu bilgisi verildi.
MESAFELERİ UYGUN DEĞİLDİ
Raporda, depolarda sütrelerin bulunmadığı ve güvenlik mesafelerinin yasal değerlere uymadığına işaret edilerek, şu tespitlere yer verildi:
"Çin Mahallesi'nde patlama çukurlarının olduğu bölgede toplam olarak denklem 1'e göre 10 ton 183 kilogram patlayıcı birikimi olduğu ifade edilebilir. Denklem 3'e göre ise yaklaşık 30 ton civarındadır. Bu bölgedeki depolar ve misket üretim bölgelerinde yasal sınırların üzerinde patlayıcılar depolanmıştır. 2 Temmuz 2020 tarihindeki depo kayıtlarında piroteknik patlayıcıların toplam miktarı 41 ton 281 kilo 38 gramdır. Buna ilave olarak 5 tondan fazla miktarda Kosova için piroteknik materyal üretilmiştir. Sonuç olarak Çin Mahallesi'nde yasal olmayan bir şekilde ve tüzüğe aykırı olarak depolama ve üretim yapılmıştır."
DEPOLAR RUHSATSIZ
Patlayıcı mamullerin muhafaza edildiği depolarda herhangi bir olası patlama, parlama ve yangın etkilerine karşı yapısal anlamda hiçbir önlem alınmadığının, hepsinin patlamadan sonra büyük yangında kullanılamaz hale geldiğinden anlaşıldığına dikkati çekilen raporda, söz konusu depolar arasında herhangi bir sütre yapılmadığı gibi güvenlik mesafelerine de dikkat edilmediğinin belirlendiği kaydedildi.
SIĞINAK KAĞITTA FABRİKADA YOK
Havai fişek fabrikasının yerleşkesinde bir sığınak yapısına ait proje hazırlandığı ve resmi makamlarca onaylanmasına rağmen bu tür elzem ve önemli bir yapının sahada inşa edilmediğinin belirlendiği anlatılan raporda, "İdari binanın ikinci katına ait kullanım ruhsatı olmadığı gibi arazinin kuzeyinin uç kısmında depo amaçlı kullanılan irili ufaklı baraka türünden yapıların da ruhsat kayıtlarına ulaşılamamıştır" tespitinde bulunuldu.
TEHLİKELİ BÖLGELERE UZATMA KABLOSUYLA ELEKTRİK ÇEKİLMİŞ
Raporda, yıkılmamış binalarda yapılan incelemelerde parlama, patlama tehlikesi olan binalarda kıvılcım çıkarabilecek elektrikli cihazlar konulduğu, tehlike bölgelerine uzatma kablolarıyla elektrik çekildiği, makine tamiratları yapılırken elektrik bağlantılarında güvenlik kurallarına uyulmadığı belirtildi.
GÜVENLİK TEDBİRLERİ ALINMADI
Bağlantı noktalarında sızdırmazlık özelliğinin bozulduğu, statik elektriğe karşı yeterli tedbirlerin alınmadığı, çalışanların kontrolünün muntazaman yapılmadığı, gelişen teknolojiyi kullanarak alınabilecek güvenlik tedbirlerinin alınmadığının görüldüğü bildirildi.
İş sağlığı ve güvenliği hukuku bakımından düzenlenen yükümlülüklerin tam olarak sağlanmadığının anlaşıldığına işaret edilen bilirkişi raporunda, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli olan tüm önlemlerin alınmadığı sonucuna ulaşıldığı vurgulandı.
DEPOLARA 2 TON YERİNE 6 TON PATLAYICI KONULDU
Raporda, patlayıcı materyallerin depolandığı toplam alanın 2 bin 400 metrekare olduğu belirtilerek, "Depo başına yaklaşık 6 ton patlayıcı/kimyasal içerik bulunduğu görülmektedir. İlgili mevzuata göre bu depoların minimum 2 ton kapasiteli patlayıcı madde muhafaza yapıları olarak ele alınması gerekirdi" ifadeleri yer aldı.
DAVA SÜRECİ
Fabrikadaki patlamaya ilişkin fabrika sahiplerinden Yaşar Coşkun çıkarıldığı mahkeme tutuklandı. Babası Ali Rıza Ergenç Coşkun ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Fabrika müdürü H.A.V., ustabaşları E.Ö. ve A.A. ile fabrikanın sözleşmeli iş sağlığı ve güvenliği uzmanı Aslı. B' de tutuklandı.
7 kişi hakkında Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ‘Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma' suçundan 2 yıl 8'er aydan 22 yıl 6'şar aya kadar dava açıldı.
Davada fabrika sahibi Yaşar Coşkun dışındaki tutuklular tahliye edildi.
ÇOK BASKI VARDI, DENETİMLERDEN ÖNCE HABER GELİYORDU’
Fabrikanın 23 yıllık çalışanı Kıymet Narat, mahkemedeki savunmasında yaşanan olaydan önce devamlı fabrika yetkililerini uyardıklarını ama sonuç alamadıklarını belirterek, “Fabrikada çalıştığımız ilk günden beri üzerimizde baskı vardı. Fakat bu baskı patlamadan 1 ay öncesinde daha da arttı. Bize üretim konusunda çok baskı yapıyorlardı. Fabrikada denetimler yapılıyordu fakat bu denetimler bize 3 gün öncesinden haber verilerek yetkililerin geleceği söyleniyordu. 20 işçi toplamda maksimum 80 koli çıkarabilirken bizden 100 koli çıkarmamız isteniyordu. Sorumlulardan şikayetçiyim” dedi.
GELEN KOKUNUN MUSKALARDAN DEĞİL, LAVABODAN GELDİĞİNİ SÖYLEDİ
Fabrikanın üretim bölümünde işçi olarak çalışan ve patlamanın yaşandığı gün izinli olan Ayfer Cerrah, patlamadan önce yetkilileri defalarca uyardıklarını söyleyerek, “1 günde ortalama 20 ile 30 koli arasında üretim yapıyordum. Bu çok fazlaydı. Koku almaya başladım ve bunu E.Ö.’ye ilettim. O bir şey söylemedi, tepki göstermedi. Aradan biraz vakit geçince o da kokuyu aldı ve bana sordu. Ben de muskaların (havai fişek) koktuğunu söyledim. O da bana muskaların değil, lavaboların koktuğunu söyledi. ‘Sorun yok’ dedi. Bir gün paketleme yaparken muska elimi yaktı. Muska bölümünde çalışanlar da onu bölümün yan tarafına yere serdiler” diye konuştu.
"SABOTAJ VAR" DEDİ
Fabrika sahibi Yaşar Coşkun, savunmasında sabotaj iddiasında bulundu. Coşkun, ilk patlama ile ikinci arasında 500-600 metre mesafe olduğunu iddia etti. Fabrikanın standartlara uygun şekilde yapıldığını ve kendisi hakkında yapılan suçlamaları kabul etmediğini aktaran Coşkun, kendisinin terörist muamelesi gördüğünü ifade etti.
Coşkun, “Patlamanın ardından bölgeye gelen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu beye geldiğinde de bu olayın sabotaj olabileceğini belirttim. Fabrikamız standartlara uygun şekilde yapılmıştır. İlk patlama ile ikinci arasında 500-600 metre mesafe vardır. Bu yüzden ilk günlerden bu yana bu olayın sabotaj olabileceğini söyledim. Gözaltına alınana kadar oradan ayrılmadım. Çok iyi gördüm olayların nasıl olduğunu çok iyi biliyorum. Ankara’dan gelen bir ekip vardı, bomba imha ekibi. Bizim orayı patlatmak için TNT’ye gerek yok. 2009-2010 yıllarında sabotaj olabileceği yönünde iddia üzerine asker ve jandarma ekipleri nöbet tutmuştu. Ben hala iddia ediyorum sabotaj olabilir diye. Hakkımda iddianame de iddialar var, bilirkişi raporuna göre bu iddialar yapılmış bunların hiçbirini kabul etmiyorum. Çünkü havai fişekten anlayan bilirkişi yok bende bunları sizlere belgelerle anlatmak istiyorum. Fabrika hakkında ilk iddia fabrikanın uygun olarak yapılmaması. Bu mevzuata uygun yapılmadı, nasıl söylenir tüzüklere uygun olarak yapıldı. Birde fabrikaya ruhsat verilmez. 3 senede bir ruhsat gözden geçirilir ve tekrar verilir. Mevzuata aykırı bir fabrikada 15-16 sene nasıl çalışılır. Türkiye’de savaş çıksa ordu gelip burada cephane üretebilir. Kaçak yapılar dediğimiz doğru 3 tane kaçak yapı 30-40 metrekaredir, bizim fabrikanın alanı 16 bin metrekaredir. Sadece ruhsatı alınmamış yerlerdir. Bunlar abartılıyor, raporlar iş bilmeyen kişiler tarafından yapıldığı için abartılıyor. Tüzükte ne yazıyorsa biz binalarımızı ona göre yapıyoruz” dedi.
"TERÖRİST MUAMELESİ GÖRDÜM"
Hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini belirten Coşkun, “Ben suçlamaları kabul etmiyorum. Bu iddiaların hepsi asılsız kabul etmiyorum. Bu iş dışarıdan gözüktüğü gibi bir iş değil. Ben terörist muamelesi gördüm, ben iş adamıyım. Ülkem için her zaman en iyisin yapmaya çalıştım. İstihdam sağladığım korona virüs sürecinde herk işçi çıkartırken ben kimseyi işten çıkartmadım. Birde denmiş ki; biz çok mal yapıp depoluyormuşuz. Sokağa çıkma kısıtlamasında işe gelemeyenler oluyor ben 50-60 kişi eksik çalışıyordum. 200’e yakın insanımız çalışıyordu. 200’e yakın kişinin mağduriyetinin giderilmesi lazım. Çoğu vatandaşlara ben iş buldum, ben içeride olduğum için bunları yapamıyorum. Biz Sakarya’nın bir değeriyiz, ben tekrardan arkadaşlarımıza baş sağlığı diliyorum. Komisyonlar vardır onlar 3 ay ve 6 ayda bir gelirler ve denetleme yaparlar. Bizim orada bir kaçak iş yapmamız mümkün değil ülkece hatta dünyaca tanınan bir fabrika” şeklinde konuştu.
MÜDÜR DEĞİL ÇALIŞANDIM
Tutuklu sanık H.A.V. savunmasında, “30 senedir çalışıyorum. 5-6 sene önce fabrikanın içerisinde pazarlama alım işlerini takip ediyordum, işçi alımına bakıyordum. Çin Mahallesi bölümüyle benim işim yoktu. Ama diğer bölümleri geziyorduk kaytaran olursa neden kaytarıyorsun diye uyarıyorduk. Pazarlamada Türkiye’nin her yerine satış yapıyordum. Fabrikada barut üretimi yoktu. Ben fabrikada müdür falan değilim Ali Rıza bey bana şakadan müdür müdür derdi ama resmiyette öyle bir şey yok ben normal çalışandım” şeklinde konuştu.
DENETİM OLACAĞINI BİLDİRİYORLARDI
Fabrikadan sorumlu müdür sanık A.A. savunmasında, “2014 patlamasından sonra Ahmet ile sorumlu müdür oldum. Barut üretimi yapılırken ayrı ayrı odalar vardı barut üretimi odalarında sıfırdan barut üretimini gördüm. Çin Mahallesi'nde havai fişek laboratuvarı var oralarda misketlerin havai fişeklerin üretimi yapılıyordu. Barut üretimi iki odada vardı, oralarda yapılıyordu. Çin Mahallesi'nde olup olmadığını bilmiyorum. Daha önceden bize denetim olacağını bildiriyorlardı. Çin Mahallesi'nin bilinmesi istenmediği için orası gezilmiyordu” dedi.
ÇİN'DEN GELEN MAKİNELERLE BARUT YAPTIK
Fabrikanın Çin Mahallesi olarak adlandırılan bölümünde sorumlu müdür olarak çalışan ve davada tutuksuz olarak yargılanan A.Ç., "İzinli olduğum gün beni işe çağırdılar, deneme amaçlı barut yapacağımızı söylediler. Misket barutu yaptık denendi ama çok başarılı olmadı. Çin’den gelen makinelerle barut yaptık. Kükürt yerine bildiğimiz suyla barut yapılıyordu, bunu Çinli yapıyordu. Neden su kullanıyoruz dediğimde 'Kükürt olsaydı patlama riski daha çok olurdu, bu nedenle suyla yapacağız. Tehlike riski az ve işveren barut yaptırmak istiyor' dedi. Kömür ve sudan barut yaptık. Bazen iki haftada bir barut yapıyorduk, 3-4 ton barut yapmışızdır. Bana barut yapmamı söylediler. Bana, 'Çinli bir arkadaşımıza göstermişti, o öğrendiği kadarıyla yapsın' dediler, bende 'Hayır buna izin vermem yaptırmam' dedim. Denetlenmeye gelindiği zamanlarda hiçbir zaman Çin Mahallesi gösterilmedi. Ben 6 yıl Çin Mahallesi'nde görev yaptım ve hiçbir zaman denetlemeci görmedim. Çin Mahallesi'nin ruhsatı vardı ama aşağısına yapılan 3 yapının yoktu. Bu 3 yapıda barut imalatı için yapıldı. Patlamada ben kolumu ve gözümü kaybettim. Doğruları söylemek için buraya geldim. Ali Rıza Yaşar ve H.A.V.’dan şikayetçiyim” diye konuştu.
İŞÇİLER ANLATTI
Fabrikanın muska olarak adlandırılan bölümde çalıştığını belirten F.G., “Söylememize rağmen önlem alınmadı, muskaları sadece güneşe sererek kurutmaya çalıştılar. Çin Mahallesi'ne girme yetkimiz yoktu. Son 10 gündür mutsuzdum çünkü korkuyorduk muska işine başladığımızdan beri” dedi.
NASIL ÖLMEDİM ŞAŞIRIYORUM
Fabrikanın muska olarak adlandırılan bölümünde çalıştığını ve patlamada 5 metre ileriye uçtuğunu belirten F.G., “Patlama anında sayım yapıyordum. Birden bire patlama oldu, kendimi yere attım, nasıl dışarı çıktım hatırlamıyorum. 5 metre ileriye uçtum nasıl ölmedim şaşırıyorum. Beni hastaneye ağabeyim yetiştirdi, psikolojim bozuldu, tedavi görüyorum. Bunlar cezalarını çeksinler. Her yerde mallar vardı, can güvenliğimiz yoktu, patlama olacak diye uyarmıştık” diye konuştu.
"SİZ HER ŞEYİ DUYMAYIN, GÖRMEYİN" DEDİ
Fabrikada çalışan ve duruşmaya müşteki olarak katılan K.Y., “Uyardık, patlayacak dedik ama bizi hiç dinlemediler. H.A.V., 'Siz her şeyi duymayın, görmeyin' dedi bize. Ben korkuyordum. Patlama olunca masanın altına girdim içerisi kap karanlık olmuştu, arka taraftan çıkınca bir baktım hiç bir şey yoktu her şey patlamıştı. Kaçarken düştüm ayağımdan yaralandım kafamdan zaten yaralanmıştım. Patlamanın muska bölümünde olduğundan şüpheleniyorum” şeklinde konuştu.
BÖYLE ÖLÜMÜ EŞİM DAHİL HİÇ KİMSE HAK ETMEDİ
Patlamada hayatını kaybeden Erhan Ateş'in eşi olan ve fabrikada çalıştığını belirten N.A., “Olay nasıl oldu anlamadım. Benim eşim Çin Mahallesi'nde çalışıyordu. Eşim bana Çin Mahallesi'nde hayatını kaybeden Ramazan Kor’a barut yaptırdıkların söylüyordu. Eşimde, 'Ben sadece misket yaparım orada' diyordu. Hepsinden şikayetçiyim benim canımı benden aldılar. Böyle bir ölümü eşim dahil hiç kimse hakketmedi. Sizden tek istediğim adalet yerini bulsun” ifadelerini kullandı.
Davanın son celsesi sonrasında patlamada oğlu Halis Yılmaz’ı kaybeden Muammer Yılmaz, “Üç beş kodaman daha fazla para kazanacak diye ben oğlumu 18 kemik aldım" diyerek tepkisini dile getirmişti.