Sakarya Abhaz Derneği Başkan Yardımcısı Ercan Başnuh’un açılış konuşmasının ardından Sakarya Abhaz Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Oral Kobaş; duygu yüklü bir açıklama da bulundu. Ayhabı Faruk Abuhda günün anlam ve önemini şekilde anlatarak bu sürgünün faillerinin cezalandırılması gerektiği ve tarihi kara lekenin temizlenmesi gerektiğine vurgu yaparak Dünya İnsan Hakları örgütlerine seslendi. Caferiye camii imamı sürgünde hayatlarını kaybedenler için yaptığı duanın ardından çelenk ve karanfiller denize bırakılarak program sona erdi.
YAŞANANLARI ANLATTI
Sakarya Abhaz Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Oral Kobaş; duygu ve anlam yüklü konuşmasında Önemli konulara değinerek “Türkiye genelinde Abhaz Dernekleri Federasyonu’na bağlı dernekler; Abhaz ve Kuzey Kafkasya toplumları için manevi öneme sahiptir. Atalarımızın Abhazya ve Kuzey Kafkasya’dan Anadolu’ya gelişlerine neden olan “Büyük Sürgün” de yaşanan acıları anma etkinlikleri, 1993 yılında Kefken Abhaz Mezarlığı’nın bulunmasıyla birlikte 21 Mayıs 1993 tarihinden bu yıla kadar her yıl Kefken Babalı sahilinde organize edilmekteydi. Kefken artık Abhaz sürgününün sembolü olmuştu. Dünya genelinde salgına neden olan Koronovirüs tedbirlerinin sürgün tarihine rastlaması nedeniyle bu yılkı 21.Mayıs Büyük Sürgün’ü anma etkinliğini Sakarya Abhaz Derneği, Sakarya’nın bir Abhaz köyü olan Caferiye Köyü sahilinde, sembolik olarak düzenleme kararı almıştır. Gördüğünüz gibi salgın tedbirleri çerçevesinde katılım düşük tutulmuştur. 21 Mayıs 1864 tarihi; Bir zulmün, Abhazları ve Kuzey Kafkasya halklarını kendi anayurtlarından koparıp, Karadeniz’in karanlık sularında göçe ve yok oluşa sürüklendiği tarih olarak kabul edilmektedir. 21.Mayıs.1864 tarihi Abhazya ve tüm Kuzey Kafkasya halkları için kaderimizi belirleyen, dededen toruna anlatıla gelen, acı olaylarla dolu oldukça önemli bir tarihtir. Halkımızın büyük bir çoğunluğu geride akrabalarını, evlerini ve anılarını bırakarak Anadolu’ya göç etmeye zorlanmıştır.
Sakarya’da yaşayan biz Abhazlar için Kefken’in anlamı bir başkadır. Sakarya sınırları içerisinde yaşayan Abhazların büyük çoğunluğu Kefken’de karaya çıkanların, açlık ve hastalıklar sonucu yaşamlarını yitirmeyip sağ kalabilenlerin torunlarıdır. Bu nedenle her yıl 21.Mayıs tarihinde Büyük Sürgünü anma etkinlikleri Abhazya’da, Kuzey Kafkasya’da ve bu yıla kadar Türkiye’de Kefken’de düzenlenmekteydi. 21.Mayıs.1864 tarihinde emperyal güçlerin, kendi çıkarları doğrultusunda ürettikleri politikaların kurbanı olan toplumumuz Anadolu, Balkanlar ve Ortadoğu dahil o dönemde Osmanlı’nın hakim olduğu bu geniş coğrafyada dağınık bir şekilde yerleştirilmişlerdir.
Ubıh halkının tarih sahnesinden silinmesine neden olan, insanlık tarihinin gördüğü en büyük dramlardan birini yaşayan Abhazlar, kendilerine yapılan bu zulmü hiçbir zaman içlerine sindirememiş, sürgün edildikleri andan itibaren geriye dönüşün çarelerini aramaya başlamışlardır. Bunu nereden biliyoruz; Sürgünde sağ kalmayı başarıp yaşama tutunmaya çalışan Abhazların uzun bir süre iskân edildikleri bölgelerde kalıcı bir barınma yapmayıp “APATSKA” dediğimiz, “AKİALA” dediğimiz geçici barınaklardaki yaşamlarından biliyoruz. Balkanlarda iskân edilen Abhazların kısa bir süre sonra tekrar geri dönüş yoluna çıkmalarından ve yine Karadeniz’in hırçın dalgalarında dönüş yolunda ikinci bir dram yaşayıp Kefken’e çıkmak zorunda olduklarından ve bir gecede atalarımızın yüzlerce ölü verdiğini biliyoruz. Üç yaşında iken sürgünü yaşayan Abhazların Ulusal Şairi Dırmit Gulya’nın ailesinin Samsun’dan Abhazya’ya geri dönüşünden biliyoruz. 1920 yılında Abhazya Cumhuriyeti Devlet Başkanı Nester Lakoba’nın Türkiye ye gelerek soydaşlarını Abhazya’ya geri döndürmek için, Melen bölgesinde yaptığı toplantılardan ve bu toplantılara Adapazarı, Düzce, Eskişehir, Bilecik ve İnegöl’den Abhazların büyük bir heyecanla katılmalarından biliyoruz. O dönemde Abhazya’daki karışıklıklar nedeniyle Nester Lakoba’nın geri çağrılması ve Türkiye deki kurtuluş savaşı nedeniyle bu geriye dönüş projesi hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Değerli halkımız, Karadeniz kıyıları, yalnız Kefken değil, Trabzon’dan, Samsun’dan tutun, İstanbul’a, Bulgaristan’ın Varna’sına kadar Abhaz toplumunun acısına tanıklık etmiştir. Örneğin bugün bulunduğumuz Abhazların Malan dediği, Melen bölgesi Sakarya ili sınırlarında Caferiye ve Kobaşlar, Düzce ili sınırlarında Esma Hanım, Dilaver ve Davutağa köyleri olmak üzere beş pare köyden oluşmaktadır. Esma hanım Kabaların, Davutağa Ayüzaların, Kobaşlar Bganba’ların ağırlıkta yaşadığı köylerdir. Caferiye köyünde ise Ayüzba, Abuxba, Açba, Argun, Skoya ve Hılpahça sülaleri yaşamaktadır. Bu bölgenin Abhazları’da ağırlıklı olarak Akçakoca ve Melenağzı limanlarından karaya çıkmayı başarabilenlerin torunlarıdır. Yaşanan tüm bu acılara rağmen bizi yok etmeye çalışan güçlere inat, yok olmadık. Bugün burada gördüğünüz gibi kimliğimizi koruyarak dimdik ayakta atalarımızı anıyoruz. Yok, olmamalıyız; Bu nedenle atalarımızın yaşadığı bu dramı gelecek kuşaklara, çocuklarımıza anlatmalıyız. Onların tarih bilinciyle yetişmelerini sağlamalıyız. Ata Vatanımız bağımsız Abhazya ile bağlarımızı güçlendirmeliyiz. Bu varoluşumuzu daha da pekiştirecektir. Sürgün yolunda kaybettiğimiz atalarımızı bir kez daha rahmetle anıyor, buradan herkese, dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun her Abhaz’a selam olsun. Hepinize saygılar sunarım" şeklinde mesaj verdi.