Çılgınlığın Bu Kadarı da Fazla!

Haftanın en önemli olayı, hiç kuşkusuz, Kuzey Irak'a yapılan kara harekâtıydı.

Kışın en sert geçtiği dönemde kara harekâtı yapılması başlı başına büyük bir olay. Dolayısıyla basın, bu hadiseye geniş yer ayırdı.

Bir kısım polemikler yoluyla başörtüsüne ilgi çekilmek istense de vatandaşın gözü kulağı Mehmetçik'ten gelecek haberdeydi. Haklılar. Gencecik çocuklar şehit düşüp ülkeyi yasa boğuyor. Ancak elden gelen bir şey yok; terör örgütüne topyekûn darbe indirmekten başka çare yok çünkü.

Ne var ki bazı insanların gözünü adeta hırs bürümüş. Kıyametler kopsa onlar umursamıyor. Varsa başörtüsü yoksa başörtüsü. Hatta imza süresi dolmak üzere olan başörtüsünü serbest kılan Anayasa değişikliğini askerî harekâtın başladığı gün imzaladı diye Cumhurbaşkanı'na ateş püskürenler oldu. Her neyse. Sonuçta bir ülkenin sınırlarından içeri giriyor ordumuz ve oradaki boşluktan istifade ederek yuvalanmış terör örgütlerini vuruyor. Bunu önemsemek herkesin, özellikle de medyanın görevi. Zira, bu noktada yapılacak temel bir hata hem gencecik fidanlarımızın solup gitmesine neden olur; hem de teröristlerin cesaret kazanmasına. Yıllardır süren ihmal nedeniyle kördüğüm haline gelmiş sorunun iyiden iyiye müzminleşmesi de işin cabası.

Günlük siyaset ve o siyaset üzerinden yürütülen gövde gösterisi bazı insanların ruhlarına o kadar sinmiş ki maazallah, Türkiye savaşa girse, bunların iç boğuşmalardan kafasını kaldırması mümkün değil. Her meseleyi iç siyaset malzemesi olarak görenler, içten içe başarısızlık bile temenni edebilir. Haset böyle bir hastalıktır zaten. Kendi benliğini (egosunu) yeryüzünün temel direği sananlar için içlerinde bulunmadıkları her zafer hezimettir; kendilerine dair bir zerrelik pay varsa bu tipler hezimetten de zafer destanları (!) çıkarabilir.

Bütün fatura siyasetçiye çıkarılmamalı

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) kara harekâtına son verir vermez, bazıları hükümeti yaylım ateşine tuttu. "Hükümet eleştirilmesin" diyen yok; ancak her taşın altından bir siyasi eleştiri derlemek, ortaya bir şey çıkmasa bile yorum ve ima yoluyla aklın sınırlarını zorlamak siyasete de yakışmıyor medyaya da. Hükümetin görevi askere yetki vermekti ve bu yetki Meclis'in ezici çoğunluğunun desteğiyle TSK'ya verildi. Önce hava operasyonları yapıldı, arkasından kara harekâtı. Bütün bunlar yaşanırken bütün doğruları TSK'ya, bütün eleştirileri hükümete yazmak dürüst bir davranış biçimi değil. Hoşunuza giden her eylemi destanlaştırıp askeri yüceltmek için kullanır; hoşlanmadığınız her şeyi siyasetçinin avucuna buruşuk bir fatura gibi iliştirirseniz samimiyet testinden geçemezsiniz.

Kara harekâtı bitti ve askerlerimiz eve dönüyor. Sen misin dönen? Veryansın ediyor bazı gazeteler, gazeteciler. Kime? Genelkurmay'a mı, TSK'ya mı, kara kuvvetleri komutanına mı? Hayır. Hükümete. Güya Amerikalı yetkililerden olumsuz beyanat gelmiş de, operasyon çabuk bitmeli demiş de... Bu ülkenin askeri ne kadar cesursa, hükümeti de, muhalefeti de, medyası da o kadar cesur; bir o kadar da vatanseverdir. Birini diğerinden ayırmak, birine madalyalar dağıtırken sivil otoriteleri her fırsatta çimdiklemek, tekmelemek bir çeşit ayrımcılıktır.

<p><font face="verdana,geneva" size="2"><strong>B&uuml;t&uuml;n fatura siyaset&ccedil;iye &ccedil;ıkarılmamalı</strong></font></p><p><font size="2"><font face="verdana,geneva"><strong>T&uuml;rk Silahlı Kuvvetleri (TSK)</strong> kara harek&acirc;tına son verir vermez, bazıları h&uuml;k&uuml;meti yaylım ateşine tuttu. &quot;<strong><font color="#993300">H&uuml;k&uuml;met eleştirilmesin</font></strong>&quot; diyen yok; ancak her taşın altından bir siyasi eleştiri derlemek, ortaya bir şey &ccedil;ıkmasa bile yorum ve ima yoluyla aklın sınırlarını zorlamak siyasete de yakışmıyor medyaya da. H&uuml;k&uuml;metin g&ouml;revi askere yetki vermekti ve bu yetki Meclis'in ezici &ccedil;oğunluğunun desteğiyle TSK'ya verildi. &Ouml;nce hava operasyonları yapıldı, arkasından kara harek&acirc;tı. B&uuml;t&uuml;n bunlar yaşanırken b&uuml;t&uuml;n doğruları TSK'ya, b&uuml;t&uuml;n eleştirileri h&uuml;k&uuml;mete yazmak d&uuml;r&uuml;st bir davranış bi&ccedil;imi değil. Hoşunuza giden her eylemi destanlaştırıp askeri y&uuml;celtmek i&ccedil;in kullanır; hoşlanmadığınız her şeyi <strong>siyaset&ccedil;inin avucuna buruşuk bir fatura gibi</strong> iliştirirseniz samimiyet testinden ge&ccedil;emezsiniz.</font></font></p><p><font size="2"><font face="verdana,geneva"><strong>Kara harek&acirc;tı bitti ve askerlerimiz eve d&ouml;n&uuml;yor.</strong> Sen misin d&ouml;nen?<strong> Veryansın ediyor bazı gazeteler, gazeteciler.</strong> Kime? Genelkurmay'a mı, TSK'ya mı, kara kuvvetleri komutanına mı? Hayır. <strong><font color="#993300">H&uuml;k&uuml;mete.</font></strong> G&uuml;ya Amerikalı yetkililerden olumsuz beyanat gelmiş de, operasyon &ccedil;abuk bitmeli demiş de... Bu &uuml;lkenin askeri ne kadar cesursa, h&uuml;k&uuml;meti de, muhalefeti de, medyası da o kadar cesur; bir o kadar da vatanseverdir. Birini diğerinden ayırmak, birine madalyalar dağıtırken sivil otoriteleri her fırsatta &ccedil;imdiklemek, tekmelemek bir &ccedil;eşit <strong>ayrımcılık</strong>tır.</font></font></p>

Cumartesi günü Milliyet Gazetesi önemli bir meslek başarısı elde ederek Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile röportaj yaptı. Gazete Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin'in yaptığı mülakatta Büyükanıt diyor ki: "Hiç kimsenin bize çekil mekil dediği yok. Bu tamamen askerî gerekçelerle alınmış bir karardır. Çekil diye ne siyasi kanattan ne de yabancılardan ima gelmedi. Yabancıların kısa sürsün diye demeçleri oldu. Bunun sorumluluğunun hepsi bize ait. Erken çekildi diyorlarsa gelsinler orada 24 saat kalsınlar." Şimdi bu söze ne denir? Tepeden tırnağa haklı Büyükanıt. Manzaranın aslı bu ise, laftan laf üretip, kara harekâtı gibi fevkalade önemli bir konu siyasete niçin alet ediliyor?

Bazı meslektaşlarımızın asabı fena halde bozuk, moralleri yerinde değil. O yüzden de bir hayli marjinal köşelere kaçmış insan var bu ülkede. Ancak kitle gazetesi haline gelmiş ve her kesimden okur (ya da seyirci) bulmuş basın kuruluşları aşırı derecede politize olmuş durumda. Bazı konular vardır ki siyaset üstü bir nazar ister. O kuşatıcı bakış açısını yakalayamayan ama kendini merkezde görmeye devam eden medya grupları bir yandan halktan kopar; diğer yandan da ülkeyi maceralara sürükler. Ordunun geri çekilmesi üzerine başlatılan yıpratıcı propagandaya en anlamlı cevap yine Yaşar Büyükanıt'tan geldi: "Yapılan eleştiriler çok insafsız. Harekâta gölge düşüren bir yaklaşım. Gerçekten çok üzüldüm."

Medyanın diline doladığı bir konu var ki dışarıdan bakan birileri belki meselenin aslına vâkıf olamayabilir; ancak gazeteciler için sıkça rastlanabilecek bir vak'adır. Ambargolu metin diye tabir edilen rutin konuşma metinlerinin zaman ve şartlara bağlı bir değişkenliği kabul edilir. Ambargo kalkmadan o metni esas olarak kullanamazsınız; aksi takdirde sadece konuşanı değil kendinizi de zor durumda bırakırsınız. Nitekim Başbakan Erdoğan'ın Ulusa Sesleniş konuşmasındaki ambargolu metin ayrıntısını atlayanlar, meslekî bir hata yaptı. Genelkurmay Başkanı Milliyet'te neşredilen özel röportajda bu konuya da temas ediyor. Başkan'a göre harekâtın bitiş tarihi önceden söylenmemeli. Bu tarihin ifşa edilmesi askere pusu kurulmasını kolaylaştırırmış. Buna binaen Büyükanıt şu yorumu yapıyor: "Ulusa Sesleniş konuşmasında söylediği şey ('harekât devam etmektedir' ifadesi) harekâtın emniyeti açısından doğruydu. 'Çekiliyor ya da çekilecek' denir mi, mümkün değil."

Genelkurmay Başkanı çok önemli ayrıntılar veriyor, ama dinleyen kim? Bazı meslektaşlarımızın uyarmaya çalıştığı havaya bakılacak olunursa Amerika'nın baskısına Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve Türk Silahlı Kuvvetleri boyun eğdi ve ordumuz alelacele geri çekilmek zorunda kaldı.

<p><font face="verdana,geneva" size="2">Cumartesi g&uuml;n&uuml; <strong>Milliyet Gazetesi</strong> &ouml;nemli bir meslek başarısı elde ederek<strong> </strong>Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar B&uuml;y&uuml;kanıt ile r&ouml;portaj yaptı. <strong><font color="#000000">Gazete Genel Yayın Y&ouml;netmeni Sedat Ergin</font></strong>'in yaptığı m&uuml;lakatta<strong> B&uuml;y&uuml;kanıt diyor ki</strong>: <font color="#993300">&quot;Hi&ccedil; kimsenin bize &ccedil;ekil mekil dediği yok. Bu tamamen asker&icirc; gerek&ccedil;elerle alınmış bir karardır. &Ccedil;ekil diye ne siyasi kanattan ne de yabancılardan ima gelmedi. Yabancıların kısa s&uuml;rs&uuml;n diye deme&ccedil;leri oldu.</font> Bunun sorumluluğunun hepsi bize ait. <strong>Erken &ccedil;ekildi diyorlarsa gelsinler orada 24 saat kalsınlar</strong>.&quot; Şimdi bu s&ouml;ze ne denir? Tepeden tırnağa haklı B&uuml;y&uuml;kanıt. Manzaranın aslı bu ise, laftan laf &uuml;retip, kara harek&acirc;tı gibi fevkalade &ouml;nemli bir konu siyasete ni&ccedil;in alet ediliyor?</font></p><p><font face="verdana,geneva" size="2">Bazı meslektaşlarımızın asabı fena halde bozuk, moralleri yerinde değil. O y&uuml;zden de bir hayli marjinal k&ouml;şelere ka&ccedil;mış insan var bu &uuml;lkede. Ancak kitle gazetesi haline gelmiş ve her kesimden okur (ya da seyirci) bulmuş basın kuruluşları aşırı derecede politize olmuş durumda. Bazı konular vardır ki<strong> </strong>siyaset &uuml;st&uuml; bir nazar ister. O kuşatıcı bakış a&ccedil;ısını yakalayamayan ama kendini merkezde g&ouml;rmeye devam eden medya grupları bir yandan halktan kopar; diğer yandan da &uuml;lkeyi maceralara s&uuml;r&uuml;kler. Ordunun geri &ccedil;ekilmesi &uuml;zerine başlatılan yıpratıcı propagandaya en anlamlı cevap yine Yaşar B&uuml;y&uuml;kanıt'tan geldi: &quot;<strong>Yapılan eleştiriler &ccedil;ok insafsız. Harek&acirc;ta g&ouml;lge d&uuml;ş&uuml;ren bir yaklaşım. Ger&ccedil;ekten &ccedil;ok &uuml;z&uuml;ld&uuml;m</strong>.&quot;</font></p><p><font size="2"><font face="verdana,geneva"><strong>Medyanın diline doladığı bir konu var ki</strong> dışarıdan bakan birileri belki meselenin aslına v&acirc;kıf olamayabilir; ancak gazeteciler i&ccedil;in sık&ccedil;a rastlanabilecek bir vak'adır<font color="#993300"><strong>. Ambargolu metin </strong></font>diye tabir edilen rutin konuşma metinlerinin zaman ve şartlara bağlı bir değişkenliği kabul edilir.<strong> Ambargo kalkmadan o metni esas olarak kullanamazsınız</strong>; aksi takdirde sadece konuşanı değil kendinizi de zor durumda bırakırsınız. <font color="#993300">Nitekim <strong>Başbakan Erdoğan</strong>'ın Ulusa Sesleniş konuşmasındaki ambargolu metin ayrıntısını atlayanlar, meslek&icirc; bir hata yaptı</font>. Genelkurmay Başkanı Milliyet'te neşredilen &ouml;zel r&ouml;portajda bu konuya da temas ediyor. Başkan'a g&ouml;re harek&acirc;tın bitiş tarihi &ouml;nceden s&ouml;ylenmemeli. Bu tarihin ifşa edilmesi askere pusu kurulmasını kolaylaştırırmış. Buna binaen B&uuml;y&uuml;kanıt şu yorumu yapıyor:<strong> &quot;Ulusa Sesleniş konuşmasında s&ouml;ylediği şey ('harek&acirc;t devam etmektedir' ifadesi) harek&acirc;tın emniyeti a&ccedil;ısından doğruydu. '&Ccedil;ekiliyor ya da &ccedil;ekilecek' denir mi, m&uuml;mk&uuml;n değil.&quot;</strong></font></font></p><p><font size="2"><font face="verdana,geneva"><strong>Genelkurmay Başkanı</strong> &ccedil;ok &ouml;nemli ayrıntılar veriyor, ama dinleyen kim? Bazı meslektaşlarımızın uyarmaya &ccedil;alıştığı havaya bakılacak olunursa <strong>Amerika'nın baskısına</strong> T&uuml;rkiye Cumhuriyeti h&uuml;k&uuml;meti ve T&uuml;rk Silahlı Kuvvetleri <strong>boyun eğdi</strong> ve ordumuz alelacele geri &ccedil;ekilmek zorunda kaldı.</font></font></p>

Askeri hükümet üzerinden dövmek!

Aslında meseleye daha geniş bir çerçeveden ve daha kapsamlı bakmak zorundayız. Lütfen hafızanızı yoklayın ve son dönemde yaşananları parça parça gözünüzün önüne getirin. Türkiye büyük bir diplomatik seferberlik başlattı ve Kuzey Irak'taki terörist himayeden duyduğu rahatsızlığı dünya devletlerine tek tek ve defalarca anlattı. Bu, birinci aşamaydı. Amerika'ya, Avrupa Birliği'ne, Rusya'ya, Ortadoğu ülkelerine; herkese bu problem anlatıldı, diplomatik bilgilendirmeler yapıldı. Irak hükümetine defalarca bilgi verildi, uyarılarda bulunuldu. İkinci aşamada hava harekâtı yapıldı. Amerikan ordusu ile yapılan istihbarat paylaşımına ek olarak, hava sahasının kontrolünü elinde tutan Amerikan ordusuyla beraber çalışıldı. Kara harekâtı üçüncü bir aşamaydı. Mesajı gayet net: "Eğer terörist faaliyetler devam ederse dondurucu kış demem, yaz gelsin diye beklemem, sınır ötesine askerimle beraber gelir, gerekeni yaparım." Mesaj bu ise zaten asker geri çekilecek; üstelik amacına ulaşır ulaşmaz çekilecek. Dolayısıyla sanki orada kalmaya mecbur ve mahkûmmuş gibi davranmak; dönüşünü hayal kırıklığına yol açan bir eziklik içinde karşılamak; sonra da yüreği yetmediği için askeri, hükümet üzerinden dövmeye çalışmak art arda yapılan yanlışlar zincirine halka aramak demektir. Çılgınlığın da bir sınırı olmalı. Savaş tamtamlarının medyadaki gürültüsüne göre dış politika belirlenmez. Hele meselenin sosyal, ekonomik, kültürel boyutları varsa, bin kere düşünüp bir kere konuşmak/yazmak gerekebilir.


Ekrem Dumanlı

<p><font face="verdana,geneva" size="2"><strong>Askeri h&uuml;k&uuml;met &uuml;zerinden d&ouml;vmek!</strong></font></p><p><font face="verdana,geneva" size="2">Aslında meseleye daha geniş bir &ccedil;er&ccedil;eveden ve daha kapsamlı bakmak zorundayız. <strong>L&uuml;tfen hafızanızı yoklayın</strong> ve son d&ouml;nemde yaşananları par&ccedil;a par&ccedil;a g&ouml;z&uuml;n&uuml;z&uuml;n &ouml;n&uuml;ne getirin. <font color="#993300"><strong>T&uuml;rkiye</strong> <strong>b&uuml;y&uuml;k bir diplomatik seferberlik başlattı</strong></font> <font color="#993300">ve Kuzey Irak'taki ter&ouml;rist himayeden duyduğu rahatsızlığı d&uuml;nya devletlerine tek tek ve defalarca anlattı</font>.<strong> Bu, birinci aşamaydı.</strong> Amerika'ya, Avrupa Birliği'ne, Rusya'ya, Ortadoğu &uuml;lkelerine; herkese bu problem anlatıldı, diplomatik bilgilendirmeler yapıldı. Irak h&uuml;k&uuml;metine defalarca bilgi verildi, uyarılarda bulunuldu.<strong> İkinci aşamada hava harek&acirc;tı yapıldı</strong>. Amerikan ordusu ile yapılan istihbarat paylaşımına ek olarak, hava sahasının kontrol&uuml;n&uuml; elinde tutan Amerikan ordusuyla beraber &ccedil;alışıldı. <strong>Kara harek&acirc;tı &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; bir aşamaydı</strong>. Mesajı gayet net: <font color="#993300">&quot;Eğer ter&ouml;rist faaliyetler devam ederse dondurucu kış demem, yaz gelsin diye beklemem, sınır &ouml;tesine askerimle beraber gelir, gerekeni yaparım.&quot;</font> Mesaj bu ise zaten asker geri &ccedil;ekilecek; &uuml;stelik amacına ulaşır ulaşmaz &ccedil;ekilecek. Dolayısıyla sanki orada kalmaya mecbur ve mahk&ucirc;mmuş gibi davranmak; d&ouml;n&uuml;ş&uuml;n&uuml; hayal kırıklığına yol a&ccedil;an bir eziklik i&ccedil;inde karşılamak; sonra da y&uuml;reği yetmediği i&ccedil;in askeri, h&uuml;k&uuml;met &uuml;zerinden d&ouml;vmeye &ccedil;alışmak art arda yapılan yanlışlar zincirine halka aramak demektir. &Ccedil;ılgınlığın da bir sınırı olmalı. <strong>Savaş tamtamlarının medyadaki g&uuml;r&uuml;lt&uuml;s&uuml;ne g&ouml;re dış politika belirlenmez</strong>. Hele meselenin sosyal, ekonomik, k&uuml;lt&uuml;rel boyutları varsa, bin kere d&uuml;ş&uuml;n&uuml;p bir kere konuşmak/yazmak gerekebilir. <br /><br /><br />Ekrem Dumanlı</font></p>
16 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]
85cf0179c96061693f365b2b64889f56@