Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu üyeleri, Çin'in Uygur Özerk Bölgesi'nde Uygur Türkleri'ne yapılan zulmü protesto etti.
Adapazarı Kültür Merkezi (AKM) önünde toplanan yaklaşık 100 kişilik grup, başörtüsü uygulamasını ve Çin'de Uygur Türkleri'nin öldürülmesini kınadı. Grup üyeleri adına konuşan Ribat Eğitim Vakfı Adapazarı Şube Temsilcisi Abdussamed Erkan, bir haftadan beri insanlık ve İslam düşmanı Çin'in Doğu Türkistan'da katliam ve soykırım yaptığını söyledi.
Çin'in 60 yıldan beri işgal ettiği Doğu Türkistan topraklarında 500 binden fazla insanı katlettiğini belirten Erkan, bu ülkenin Doğu Türkistanlı müslümanlara karşı amansız bir soykırıma giriştiğini vurguladı. Erkan, şunları kaydetti: "Çin'in ekonomik gücünden korkan diğer dünya ülkeleri ise haftayı İtalya'da dünyadaki küresel ısınmayı konuşarak geçirdiler. Tarihte olup olmadığı bile bilinmeyen olayları ısıtıp ısıtıp soframıza koyan sözde dünya güçleri, canlı olarak yaşanan vahşete karışmıyorlar. Bizler Doğu Türkistanlı Müslüman kardeşlerimizin yanında olduğumuzu belirtiyor ve katil Çin'i lanetle kınıyoruz. Dünyada ve üzerinde yaşadığımız bu topraklarda barışın ve adaletin hakim olmasını, yasakların bitmesini istiyoruz.''
Başörtüsü uygulamasına da değinen Erkan, ''Bir devlet, halkı için vardır, halk devlet için değildir. Devlet, insanlarını her türlü kamu hizmetinden eşit şekilde faydalandırır, İnanan bireyler başta başörtüsü olmak üzere, pek çok hak ve hürriyetleri meselesinde mağdur edilmektedir'' dedi.
Grup, açıklamanın ardından olaysız şekilde dağıldı.
Açıklamanın tam metni şu şekilde;
200. kez İnsan Hak ve Hürriyetlerine dikkat çekmek, insan onurunu korumaya katkı sağlamak için yine buradayız.
Bir devlet halkı için vardır, halk devlet için değildir. Devlet, insanlarını her türlü kamu hizmetinden eşit bir biçimde yararlandırır, eşitlik ilkesinin evrensel anlayışı gereği bireylerin haklarını gözetir ve haklarını verir. İnanan fertler; başta başörtüsü yasağı olmak üzere, İmam-Hatip Lise mezuniyeti ve katsayısı adaletsizliği, Kur'ân Kurslarında yaş sınırı gibi pek çok hak ve hürriyetleri meselesinde mağdur edilmektedir.
Bu ülkede milletin oylarıyla seçilip gelmiş bir insanın vekilliği gasp edildi. "Bir milletvekiline bu yapılır mı?" diye isyanlar çıkarılmadı. Çünkü burası Türkiye; kaç kere maruz kaldığı askeri müdahalelerle, milletin oylarının bir kalemde yok farz edilmesine alışkındı.
Kaç genç kızımızın; eğitim hayatı gasp edilmiş, sokaklarda eğitim hakkı aranmıştı. Binlerce başörtülü genç kız, Türkiye'yi boydan
boya "Özgürlük için el ele" zinciriyle örmüştü.
Kadın hakları çok kutsanır Türkiye'de! Devrimlerin en baş sırasında o vardır.
Kadınlar Günü'de kutlanır ve kadın hakları bizde "Cumhuriyetin kazanımıdır"! Ama kadın hakları; başörtülü kadın denince asla ve asla gündeme gelmiyor. Kimse başörtülü genç kızların çığlıklarına kulak vermeyip, gözyaşlarını görmüyor. Ulusal ve uluslararası yargı bile, başörtülü genç kadının eğitim hakkına darbe vurmakta birleşmiştir.
Başörtülü genç kızlar, Avrupa ülkelerine gittiler. Oralarda eğitim ortamı buldular. Milletin oyuyla seçilip hakkı verilmeyen şimdi Amerika'da,
başörtülü olarak üniversitede ders veriyor.
Ancak medenî vahşî batının bir diğer yüzü de vardır ki; İslâm düşmanlığı ile mâlûldür. Almanya'da bir mahkemede Mısırlı Merve, hâkim ve polislerin gözleri önünde, hem de kocası ve çocuğunun yanında ırkçı bir Alman tarafından 18 yerinden bıçaklanarak öldürüldü.
Öldürüldüğünde üç aylıkta hâmileydi, Mısır'lı Müslüman bacımız. Daha binlerce buna benzer olaylar medenî vahşî batının günah defterinde
yazılıdır.
Bu meselemiz yasakla, dayatmayla, tavizle çözülmez. Asla çözülemez. Başörtüsü meselesi ancak Kur'an'ı gönderen Varlık'tan
farklı bir mesaj getirilirse biter. Yani çözüm Allah'tadır. O Kur'an ayetleri orada durdukça, başörtüsüne karşı zulüm uygularsınız, bir
süre bu dehşetin etkisiyle insanları sindirirsiniz, sonra bir yürekli kadın çıkar, Kur'an'da ki ayetleri okur, "Rabbim benden bunu mu
istiyor, ne pahasına olursa olsun, ben bu görevi yerine getirmeliyim" der, mücâdelesini başlatır.
Ne yani, birisi tamamen dünyevî kaygılarla yaşam tarzını savunmak için varını yoğunu ortaya koyar da, bir başkası ebedî bir hayat için
ve kendisini Yaratan Kudret'le daha kalbî bir ilişki çerçevesinde bunu yapamaz mı? Yapar. Müslümanlar için emir ve yasaklar Kur'an-ı Kerim'in ayetlerinde ve Allah Rasûlü'nün örnekliğinde yer almaktadır ve Müslümanlarda bunları en güzel şekilde yaşayabilmek için çaba
göstermektedirler.
Sakarya Başörtüsü Platformu olarak belirtmek istiyoruz ki; başörtüsü sorununun çözümü noktasında hiçbir uzlaşıyı ya da geri
adımı kesinlikle kabul etmiyoruz; etmeyeceğiz! Hiç kimse haksızlığa sessiz kalmamızı ve zulme rıza göstermemizi beklemesin. Allah'ın
ayetlerini yasaklayanlara karşı yürüttüğümüz mücadele bizimle başlamadı; bizimle de bitmeyecektir.
Rabbimize hamdolsun ki bizleri bu günlere kadar ulaştırdı ve başörtüsü davamızda kalplerimizi sabit kıldı. Allah'ın farz kılmış
olduğu örtünme emrini yine Rabbimizin kendisinin yarattığı arzının belli parçalarını adeta tel örgülerle çevirip parselleyen ve örtülü
bacılarımızı kendi alanlarına yanaştırmayan yasakçı zihniyet ise yasakları sürdürmekte ısrarlı gözüküyor.
Başörtüsü davamızda biz asla geri adım atmayacağız ve zafere ulaşana kadar her hafta burada tekrar buluşacağız.
Günlerdir üzerinde önemli bilgiler içeren bir kâğıt parçası gündemimizi meşgul etmekte. Kurulduğu günden bugüne görevi vatanı
müdafaa etmek olan kurumun mensupları, zamanında devleti yönetmekle devleti korumayı karıştırıp, yaptıkları darbelerle demokrasiye ayar
çektiler. Şimdi ise "bize karşı psikolojik baskı uygulanıyor" diyorlar. Daha düne kadar yapılan darbelerde binlerce insanımıza gerek
psikolojik gerekse fiziki olarak işkence yapanlar nedense bugün masum rolüne bürünüyorlar. Kendilerini ortaçağdaki gibi birinci sınıf insan
olarak gören, avamın kendilerine hizmet için yaratılmış olduğunu zannedenler, son günlerde haksızlığa uğradıklarını iddia etmekteler.
Bu hafta sivil yargı-askerî yargı kavgası gündemimize oturuverdi. Cumhurbaşkanının askerlere sivil yargılamanın önünü açan yasayı onaylamasının ardından yeni projeler üretilmeye başlandı.Bunlardan bir tanesi de askerî yargı kimseyi dinlemez istediği gibi
hareket edebilir şeklinde olanıydı. Demokratik, hukuk devletinin yıllarca hizmetinde bulunmuş bir kişi bu şekilde kendi kafasına göre
fetvalar vererek devletin içinde özerk bir devletin oluşturulmasını mı istiyor?
Bütün bunların yanında İçişleri Bakanlığı da darbe karşıtı konuşmalarından dolayı Bolu Valisi için inceleme başlatması yapılan ayrımcılıkları bir kez daha ortaya koymuştur. Daha önce CHP Genel Sekreteriyle konuşmaları dinlemeye takılan bir valiye basit bir kınama cezası verilmişti. Oysa camide cübbe ve sarıkla namaz kılmayı yasaklayan kaymakam hakkında hiçbir işlem başlatılmamış, hatta aferin dercesine vali yardımcılığına terfi ettirilmişti. Ödülünü başörtülü olarak almaya gelen İmam-Hatip öğrencisi bir kızı kürsüden aşağıya indirten kaymakam hakkında da hiçbir işlem yapılmamıştı.
Bu haftaki en önemli gündem maddelerimizden birisi de hafta başından bu yana insanlık ve İslâm düşmanı Çin'in Doğu Türkistan da yaptığı katliam ve soykırımdır. Altmış yıldır işgal ettiği Doğu Türkistan topraklarında yarım milyondan fazla insanı katleden Kızıl Çin, son haftada iyice azarak Doğu Türkistan Müslümanlarına karşı amansız bir soykırıma girişmiştir. Çin'in ekonomik gücünden korkan diğer dünya ülkeleri ise haftayı İtalya'da dünyadaki küresel ısınmayı konuşarak geçirdiler. Tarihte olup olmadığı bile bilinmeyen olayları ısıtıp ısıtıp soframıza koyan sözde dünya güçleri canlı olarak yaşanan vahşete uluslararası ilişkilerini göz önünde bulundurarak karışamıyorlar. Daha doğrusunu söylemek gerekirse karışmıyorlar.
Bizler Doğu Türkistanlı Müslüman kardeşlerimizin yanında olduğumuzu belirtiyor ve kâtil Çin'i lânetle kınıyoruz. Ayrıca, her hafta dünyanın herhangi bir yerinde mutlaka zâlim ve vahşî müstekbirlerce yapılmış o kadar çok katliamlar, insan hakları gasbı var ki, hangi birisinden bahsedelim.
Dünyada ve üzerinde yaşadığımız bu topraklarda barışın ve adaletin hâkim olmasını, yasakların bitmesini istiyoruz. Bunun tek
çaresinin de Müslüman olduğunu söylemek değil, Müslümanlığı hayatımızda uygulayarak gerçekleşeceğini bir kez daha belirtmek
istiyoruz. Lâ İlâhe İllallah kelimesinin sadece camilere hapsedilmemesi, hayatımızın her alanında uygulanması en büyük
temennimizdir.
Son sözümüz şudur ki: "Size söylediklerimizle sizi kızdırmak istemiyoruz. Biz gücümüz yettiğince ıslah etmeye çalışıyoruz.Başarmamızda ancak Allahın yardımı iledir"Bu duygularla, haftaya aynı saatte burada sizlere güzel haberler verebilmek umuduyla buluşmak üzere duyarlı ve izzetli Sakaryalılara teşekkür ederiz.