Sapanca Devlet Hastanesi'nde görevi başındayken hasta yakını tarafından saldırıya uğrayan Doktor Fatma Banu Turhan, sosyal medya hesabından saldırı ile alakalı yazı yazdı.
İşte o yazı:
Öncelikle tüm meslektaşlarıma ve bu zor dönemde yanımda olanlara teşekkür ederim. Ancak 19 Eylülde DHY olarak başladığım hekimlik görevimden 1 yıl dolmadan bunalmış duruma getirdikleri için çok müteessirim.
Hangi konudan başlamalıyım bilmiyorum, Görevime Serdivan Toplum Sağlığı Merkezinde başlar başlamaz 3,5 ay aile hekimliğine, ardından 1 ay SEAH Serdivan Acil servisine tek hekim olarak(üstelik Nisan TUS sınavına tam 1 ay kala), arada 1er 2şer günlük veya haftalık olarak çeşitli aile hekimliklerine görevlendirilmelerimden mi?
Ayrıca göreve başlar başlamaz aynı zamanda Sakarya Üniversitesi Tıbbi Mikrobiyoloji'de Doktoraya da kabul edildiğim için aynı zamanda tam zamanlı olarak çalışamayacağımdan dolayı SEAH Serdivan Acil servise görevlendirilmek için dilekçe verdiğimde farklı kurumlara görevlendirme yapılamaz cevabı almama rağmen 3 ay sonra SEAH acile nasıl oldu da görevlendirildiğimden mi? Ve bu yüzden doktoramdan vazgeçmek durumunda kaldığımdan mı?
Üstelik 70. DHY münhal kadrolar açıklanmadan önce zaten acil servis yazma kararı almışken Sakarya'da da acillerde çok fazla hekim açığı varken sırf döner sermaye bölünmesin diye sadece TSM kadrosu açılmasından mı?(İstanbul başta olmak üzere tüm Türkiyede durum aynıydı)
Tüm bunlar yaşandıktan, Eylül 2016 yy ile Uludağ Pediatri'ye yerleştikten sonra TSM'de asistanlık yazımın gelmesini beklerken Evde Sağlık Hizmetleri Kamu Hastaneler Birliği'ne aktarıldığında benim kadromun ve aynı ilde çalıştığım 5 ADAY MEMUR statüsündeki hekimin kadrosunun usülsüz bir şekilde tamamen Halk Sağlığı Müdürlüğünden alınıp Kamu Hastaneler Birliğine nasıl verildiğinden mi? (NŞAda aday memur olarak kadromun değişmesi imkansız)
Bununla beraber asistanlık yazışma sürecinde kadromun değişmemesi gerektiği için hemen itiraz dilekçesi vermeme, hala dilekçeme bir cevap alamamama rağmen tebliğ tebellüğ belgesini imzalamazsam ihraç edilmekle tehdit edilmemden mi?
Kamu Hastaneler birliğine atama kararımda yazan 'evde sağlık hizmeti kapsamında oluşturulan kadroya alınmak üzere' ibaresine dayanarak evde sağlık biriminde çalışmak istediğimi belirtmeme rağmen beni Sapanca İlçe Devlet Hastanesi Acil servisine atamalarından mı? (Yoksa atmalarından mı?)
(Atama tarihim 06.07.2017)
Sonrasında hemen acil nöbet listesine alınıp sadece 2 tane refakat yazılıp birini tutup diğer nöbetimde nasıl tek başıma bırakıldığımdan mı?
Röntgeni sadece akşam 5e kadar çalışan(röntgen dışında herhangi bir görüntüleme yok), icapçı uzmanın olmadığı, günde 300e yakın hasta gelen ve hasta profili kötü olan(gerçi hangi acilde iyi bir hasta profili var?) ve Türk hastaların yanında anlaşmakta zorlandığım Kuveytli, Katarlı hastaların da azımsanmayacak derecede olduğu, bir tane konversiyonla gelen hastanın yanında 20 hasta yakınının girdiği (güvenlik görevlisini defalarca uyarmam, polis çağrılmasını söylemem, başka bir hastayı muayene sırasında odama 5er 6şar girerek beni rahatsız edip durmalarından mı? -hastalarının tedavisine müşahadede devam ettiğim halde) bir acil servise tek hekim olarak bakmak zorunda olduğumdan mı?
Gün içerisinde 4-5 adet trafik kazası, onlarca age/üsye/myalji, suisid, düştü diye 112yi çağıran gereksiz yeşil vakalar, çivi batmaları, onlarca kesi ve bunun gibi %95i yeşil %5i asıl acil olan hastaya baktıktan sonra ve kendim de ÜSYE geçirmekte olduğum (gün içerisinde sürekli subfebril ateşim vardı, muayene masamda kendi ilaçlarım; hala hasta bakıyorum) 3. nöbetimde gece saat 1buçukta 3 yaşında huzursuz 39derece ateşle gelen bebeğe orderını yazıp sesim kısık, açıklamasını da yapmaya çalışarak hemşire hanıma geçmeleri gerektiğini söylediğim halde abeslangla muayene ettiğim sırada sinirlenen, tedaviyi kabul etmeyen, dışarı çıkıp bağırıp çağıran ardından 10dk sonra( görüntülerde tam bu anı yayınlamışlar) muayene odasına gelip önce sözlü sonrasında da fiziksel şiddet görmemden, herkesin ortasında başörtümün açılmasından mı?
Fiziksel şiddet sırasında ben o halde hala beyaz kod vermeye çalışırken güvenlik görevlisinin içerde olmasına rağmen tüm olaylara seyirci kalmasından mı? (Tek açıklaması 2 kişi saldırdılar; nasıl engel olabilirdim?!)
Ben tüm bunları yaşarken ayın 15inde yatması gereken maaşımın 6 gün geciktirilerek ayın 21inde yatmasından mı?
Karakola gittikten, saatlerce ağladıktan, bu halde olayları hatırlamaya çalışıp tutanağım tutulduktan, ifademi verdikten sonra Sakarya Kamu Hastaneler Birliğinde atamamı yapan birim ile görüşüp ben asistanlığa gidene kadar(13 temmuzda Uludağ Üniversitesi tebligatımı TKHK'ya gönderdiğini söyledi) acilde çalışmak istemiyorum, eğer hala nöbet listesinde olacaksam istifa etmek istiyorum şeklinde beyan vermeme rağmen basına tamamen istifa edeceğim şeklinde yansıtılmasına mı? (Bu da ismimin yanlış telaffuz edildiği basın açıklamasında oluyor)
Bu süreç içinde kendimi sürekli düzgün ifade etmeye çalıştım, darp olayı sırasında hiçbir şekilde ağzımdan tek kelime kötü bir laf çıkmadı, çıkamadı, zaten sesim kısıktı, kendimi koruyacak gücüm bile yoktu, sadece yeter artık dayanamıyorum diyerek ağlamaya başladım. Görüntülerde saçlarından sürüklendiği görülmüyor diyenler olmuş; evet çünkü olay muayene odasında gerçekleşti (Takdir edersiniz ki güvenlik kamerasının olmadığı bir ortam)
Öncelikle bugün arayan Sn. Sağlık Bakanımız Op. Dr. Ahmet Demircan olmak üzere; Sn. Sakarya KHB Genel Sekreteri Doç Dr Hasan Salih Sağlam'a, SAÜ Tıp Fakültesi Dekanımız Prof Dr Ramazan Akdemir Hocama, Sakarya Milletvekilimiz Prof Dr Mustafa İsen'e; bana hem Facebook hem Instagram hesabımdan yazanlara (Artık geri dönüş yapamıyorum çünkü o kadar fazla mesaj var ki), tüm hekim arkadaşlarıma topluca çok teşekkür ederim.
Hukuki süreci başlattım, yanımda olmanızı diliyorum. İnşallah kendimi doğru ifade edebilmişimdir. Bunların yanında benden daha kötü şartlarda çalışmak zorunda olan, bugüne kadar sözlü veya fiziksel olarak şiddet görmüş tüm hekim arkadaşlarıma geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Ne yazık ki bu olay da son olamayacak. Allah tüm meslektaşlarıma sonsuz sabırlar versin.
Dr Fatma Banu Turhan