Sakarya Dayanışma Platformunun 194. basın açıklamasında insanımızın düşünce, inanç ve ifade özgürlüklerinin önündeki en büyük engel durumundaki 1982 Anayasasının yerine insanî değerleri ön plana çıkaran tüm sivil toplum kuruluşlarının katılım ve katkıları ile gerçekleştirilecek sivil bir anayasanın hazırlanması gerekmekte olduğu söylendi.
Basın açıklamasında "Başörtüsü İslamın Emri" , "Müslüman Kadının Kimliğidir" , "Yasak Sürüyor (D)uyuyor musun ?" , "Namazımız Orucumuz Başörtümüz Kimliğimizdir" pankart ve dövizleri açıldı. "Tevhid Adalet Özgürlük ve Direne Direne Kazanacağız" Sloganları atıldı.
Açıklamanın tam metni;
Değerli basın mensupları, kıymetli katılımcılar…
Türkiye Cumhuriyeti, ilk anayasa olarak kabul edilen Kânûn-i Esâsî’nin ilânından bu yana, bir kaosu yaşamakta, özgürlüklerini kullanmak isteyen vatandaşlarına, bu özgürlüklerini kullandırmama adına her on senede bir darbeler yapmaktadır. 1960, 1972, 1980 askerî darbeleri ile, insanımızın düşünce, inanç ve ifade özgürlüklerine de büyük darbeler vurulmuştur. 27 Mayıs 1960 tarihinde yönetime el koyan Türk Silahlı Kuvvetleri, amacını şöyle ifade ediyordu:
“ Yeni bir anayasa, seçim yasasını yapmak, bozulan birliği, yaratılan ikiliği gidermek…”
12 Eylül 1980’de yönetime el koyan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerekçesi de; “Ülkeyi bir iç savaştan kurtarmaktı… Bunun sonucunda yönetimi, “MİLLÎ GÜVENLİK KONSEYİ” üstlenmiş, daha sonra kendi onaylarından geçen ve Danışma Meclisi’ne hazırlattırılan 1982 Anayasası yürürlülüğe konulmuştur.
Sonuç itibâriyle, yapılan anayasalar, sivil bir anayasa olmayıp; baskıcı, darbeci bir zihniyetin ürünüdür. Dolayısıyla darbe yapanların zihniyeti, felsefeleri tüm maddelere yansımıştır. Bunun tabiî bir sonucu olarak da siyasî, ekonomik, eğitim-öğretim, ticârî alanlardan tutun da toplumu ilgilendiren her sahada bir tıkanıklık görülmektedir.
Takdir edileceği üzere bunun sebebi, özellikle insanımızın düşünce, inanç ve ifade özgürlüklerinin önündeki en büyük engel durumundaki 1982 Anayasası’dır.
Dolayısıyla acilen bu anayasanın bir an önce değiştirilmesi ve insanî değerleri ön plana çıkaran bir anayasa hazırlanması gerekmektedir. Hazırlanacak anayasanın mutlaka tüm sivil toplum kuruluşlarının katılım ve katkıları ile gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Askerî vesâyetlerden kurtarılmış, sivil inisiyatifli anayasa oluşturulmalıdır.
Bu noktada, AK PARTİ HÜKÜMETİ’nin tarihî bir sorumluluğu vardır. Anayasayı değiştirme potansiyeline sahip olan iktidar partisine, aşağıdaki hususları da içine alan yeni bir anayasa düzenlemesine gitmeleri sorumluluklarını hatırlatıyoruz:
Her isteyenin, istediği gibi yorumlayıp, inananlara bir baskı unsuru olarak kullanılan LAİKLİĞİN açık ve net tanımının yapılması.
Düşünce, inanç ve ifade özgürlüklerinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin altına imzasını atmış olduğu Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi doğrultusunda açık ve net ifadelerle beyan edilmesi, Türkiye’ye has “KAMUSAL ALAN” gibi sonradan uydurulmuş kavramlarla bu özgürlüklerin kısıtlanmasına meydan verilmemesi.
Çalışma özgürlüğünün de “HİZMET ALAN, HİZMET VEREN” gibi keyfî ayrımcılıkla engellenmesine mâni olarak, özellikle inancı sebebiyle başını örten hanımların mağduriyetlerinin giderilmesi.
Eğitimde fırsat eşitliği ilkesinin önündeki en büyük engel durumunda olan, kat sayı adaletsizliği ve başörtülü kızlarımızın üniversitelerden atılması gibi uygulamalara imza atan YÖK’ün kaldırılması.
İnancı; dolayısıyla görevine son verilen personel ile ilgili YAŞ kararlarının yargı denetimine açılması.
Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması.
Basın açıklamamıza verdiğiniz destek için teşekkürlerimizi sunar, haftaya tekrar buluşmak ümidiyle saygılarımızı sunarız…