17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan deprem felaketinden sonra Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yaptırılan Türkiye'nin ilk deprem müzesi her kesimden büyük ilgi görüyor.
Bakanlık tarafından Adapazarı Belediyesi'ne devredilen Türkiye'nin ilk Deprem Kültür Müzesi, farklı mimari yapısı, eğitim seminerleri ve yenilenen bölümleriyle hizmet vermeye devam ediyor.
Ücretsiz olarak hizmet veren Deprem Müzesi, vatandaşların ziyaretlerinin yanı sıra, ilkokul öğrencilerine yönelik eğitim seminerleri ile resim, fotoğraf sergileri gibi birçok kültürel etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Fay kırığı teması işlenerek göçük şeklini andıran ve yıkık duvarları, eğik kolonları ve kırık kirişleriyle farklı görünüme sahip olan müzeyi günde ortalama 200 kişi ziyaret ediyor. Deprem müzesi, şehirdeki öğrencilerin yanı sıra şehre gelen misafirlerin de ilgisini çekiyor.
Özellikle yabancı ve yerli turistlerin ilgi gösterdiği müzede, sanal deprem platformu da bulunuyor. Depreme karşı bilinçli nesiller yetiştirmeyi hedefleyen müze çeşitli kültür sanat etkinlikleri de gerçekleştiriyor. Yerli ve yabancı ziyaretçilerin de ilgiyle ziyaret ettiği Deprem Müzesi'nde, ziyaretçiler için açılan imza defteri de bulunuyor.
Bir Daha Yaşamak İstemiyorum
Sanal deprem platformuna çıkarak küçük yaşta yaşadıkları o zor günleri yeniden yaşayan gençlerin, üzerlerindeki deprem korkusunu hala atamadıkları görülüyor. Depremi Adapazarı'nda yaşayan 17 yaşındaki Kübra Kula, babasının kendisini koruma uğruna yaralandığını anlatırken, o korku dolu saatleri hiç unutamadığını söylüyor. Kübra Kula, 17 Ağustos Marmara depreminde 7 yaşında olduğunu belirterek, "Çok kötü bir andı. Bir daha yaşamak istemiyorum. O an çok korkmuştum. Kardeşimle birlikte aynı odadaydık. İşte böyle birden gürültüyle geldi. O gürültüyü hatırlıyorum. Her yer böyle darmadağındı. Televizyon benim üzerime düşüyordu. Sonra babam geldi. Vitrinin altında kaldık. Sonra kapılar kilitlendi. O anda çıkamadık. Komşularımızın yardımıyla çıktık. Bizim evimiz 4 katlıydı. En alt katındaydık. Evimizde bir hasar olmadı. Bütün eşyalarımız gitti. Babamla beraber vitrinin altında kaldık. Biz zar zor babamla ikimiz çıktık. Babamın kafası yarılmıştı. Bana bir şey olmamıştı. Babam beni korumuştu" dedi.
Herkes Kendini Düşünüyor
Depremi İstanbul'da yaşayan 25 yaşındaki Serkan Kızıltaş ise depremin bir uğultuyla geldiğini korkulu gözlerle anlatırken, o günden sonra yaşanan tüm sarsıntıları hissettiğini anlattı. Deprem olduğu yıl 15 yaşında olduğunu ifade eden Kızıltaş, "Uyuyorduk, ansızın uyandık. Bir anda alttan uğultuyla bir ses başladı. Ondan sonra hızlıca yataklar filan sallanmaya başladı. Büyük bir gardrobumuz vardı. O sallanıyordu. Biz kendimizi siper ettik. Hatta ağabeyimle yengem vardı. Yengem ağabeyime kalk diyordu. Ağabeyim ise yengeme yat diyordu. Herkes şaşırmıştı ne yapacağını. Evimiz müstakil olduğu için depremin bitmesini bekledik. Çevremizde büyük binalar vardı. Yavaş yavaş evden çıktık dışarıya. Bir kalktık, her yer sanki mahşer günü gibi. Herkes bağırıp çağırıyor. İnsanlar ne yapacağını şaşırmış. Herkes arabasına atlamış. Çoluk çocuğunu kaçırırken, kaza yapan oldu. Çok acayip bir durumdu. Birden bire silahlar patlamaya başladı. Diğer insanlar deprem oldu, herkes birbirini uyandırsın diye. Adeta gökyüzüne baktığımızda sanki yerle gök birleşmiş gibi. Yani yıldızlara el atıp tutacağız gibiydi. O anı yaşamak çok kötüydü. Biz 15 gün evimize giremedik. Müstakil olmasına rağmen. Bir gün balkonda kahvaltı yapıyorduk. Artçı bir deprem oldu. Evimiz müstakil olduğu halde. Babam balkondan atladı. Babam bize hiç bakmadan balkondan atladı. Herkes o esnada kendini düşünmeye başladı. Her zaman en ufak bir şeyde depremi hisseder olduk" diye konuştu.
Heyecandan Çıkamadım
Müzeyi gezerken o günleri çocuklarına anlatan Nesrin Mayacı isimli vatandaş ise o günleri hiç unutamadığını belirterek, "Depremi 4 katlı bir binada yaşadım. Aşırı bir sallantıyla. Uyandığımda yanımda çocuklarım vardı. Biri 3,5 diğeri 4,5 yaşında. Çok zor bir geceydi. Korku içinde uyandım. Sonra çocuklarla birlikte, zor bir şekilde evden çıktık. Ama deprem sonrası daha da kötüydü. Şimdi büyüdü çocuklar. Ben deprem anında çok panikledim. Fakat eşim çocukları aldı. Ben heyecandan çıkamadım. Açıkçası kaldım öyle. Eşimin yardımıyla çıktım. Eşim olmasaydı, çıkamazdım. Evimizde çökme meydana geldi" dedi.