SATSO Yönetim Kurulu Üyesi, İnşaat Mühendisi Fatma Aygün Kahya, 102.2 frekansında yayın yapan Sakarya Radyo Mega’da “Şebnemle Hayata Dair” Programının canlı yayın konuğu oldu. Program yapımcısı Şebnem Eriş’le “Çalışan Kadın” başlığıyla gerçekleştirilen programda; Sakarya’da kadın olmak, kadın girişimciliği, çalışan kadının sosyal yaşamdaki varlığı, Özgecan cinayeti, aile ve iletişim sorunları, Sakarya’nın inşaat alanındaki güncel sorunları ve daha birçok önemli konu konuşuldu.
Sakarya\'nın çocuğuyum
Sakarya’da doğdum. Eğitimimin tamamını üniversite de dahil burada tamamladım. Yani Sakarya’nın çocuğuyum. 1985 yılında İnşaat Fakültesini bitirdim. Kendi ismimle büromu açtım. Daha sonra evlilikle birlikte eşimle beraber İNKO İnşaatı kurduk. İnşaat Mühendisleri Odasında uzun dönem aktif görevlerde bulundum. Şuanda halen SATSO’nun yönetim kurulu üyeliği ve kendi meslek grubumu temsil görevini sürdürüyorum.
Tek kadın olmak
Sakarya’da özellikle SATSO’da kadın olmak başlangıçta şanstı. Çünkü 85 kişilik bir mecliste tek kadın olmanın zorlukları olduğu kadar yönetime kolayca taşınmak gibi avantajları oldu. Diğer taraftan bu kadar kalabalık bir grubun içinde kadın temsilinin azlığı beni çok üzmüştür. Erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz. Bizim sektörümüzde bu daha da yoğun durumda. Kadın olarak beyninizi kabul ettirdiğinizde cinsiyetin önemi kalmıyor. İş insanı oluyorsunuz ve işinizi yapmaya devam ediyorsunuz.
Gençlerimizin önünü açmak istedik
SATSO’da bulunmamın hem mesleki anlamda hem de kadın olarak sıkıntıları dile getirmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Çok fazla diklenmeden dik durma formülüyle ayakta kalmaya işimizi yapmaya özen gösteriyoruz. Ben mecliste bir temsille bir başlangıç yaptığımı düşünüyorum. Bizden sonraki nesillere bir duruş sergilemek ve önlerini açmak açısından önemli buluyorum. Eminim gençlerimiz bizleri geçecektirler.
Kadın olarak beynimizle varolmalıyız
Evlendiğim dönemde medeni kanun kendi soyadımı kullanmama izin vermediğinden ara çözüm olarak soyadımı ikinci ismim olarak kullandım ve böylelikle Sakarya’da evlendikten sonra kendi soyadını da kullanmaya devam eden ilk kadın olmuş oldum. Kadın olarak beynimizle, işimizle var olmalıyız. Tabiki sosyal yaşamımızda ailemizle, anneliğimizle, çocuklarımızla sorumluluklarımızla da ayrıca varolacağız ancak iş hayatında kadının varlığı çok önemli.
Aileler çocuklarına girişimciliği aşılamalı
Girişimcilik konusunda diğer ülkelere göre geride kaldık diyebilirim. Bizler çocuklarımıza anne babalar olarak iş bulmaktan çok iş kurmanın önemli olduğunu ve aynı şekilde yönetilmekten çok yönetmenin önemli olduğunu aşılamayız. Girişimcilik okullarda ders olarak okutulmalı, kadın girişimi ayrıca desteklenmeli. Evi yöneten kadın bir işi neden yönetemesin. Kadınların kendilerini keşfetmeleri gerekiyor. Ne istediklerini neyi sevdiklerini bulmaları gerek. Girişimciliğin aile, eş ve devlet tarafından desteklenmesi gerekiyor.
Arsadan kalkınmak gibi bir düşünce var ülkede
Daha dün Japonya’da yine 6,8 şiddetinde deprem olmuş ve tablolar hiçte bizde olduğu gibi kaos değil. Biz hala depremle yaşamaya alışamadık ve öğrenmiyoruz. Sadece bina değil her adım düşünülmeli; zemin, tavan, beton, denetim her şey usulünce olmalı denetlenmeli.
Bu şehirde arsa fiyatları korkunç biçimde arttı. Arsa azlığı fiyatları uçurdu. Arsası olan buradan geçimini sağlamak bir yana sülalesini kalkındırmak istiyor. Diyorlar ki biz 16 kişiyiz bu arsadan hepimize iyi bir pay düşsün. Böyle bir şey yok tabi. Bu gidişle bu şehirde ucuz dairelerin satılabileceğini öngöremiyorum. Bu şehri yönetenlerin bu meseleye çözüm bulmaları gerekiyor. Sadece belli merkezlere odaklanılıyor, yatırım yapılıyor diğer bölgelere bu hizmetler götürülmüyor. Çok ciddi otopark sorunumuz var.
Şehri yönetenlerin inşaat sektöründe çözüm üretmeleri gerekir
Ben bugün belgem olmadan berber dükkanı açamıyorum ama herhangi bir vatandaş bugün belediyeden ruhsat alıp bu işe girip bina yapabiliyor. Projenin sağlamlığını kalitesini sorgulamıyor insanlar süse boyaya fayansın güzelliğine bakıyor aldanıyor. Ehliyetsiz hiçbir sektörde iş yapılmaması gerekiyor. Yasayla bunun önüne geçilmeli ve hatır gönül ilişkisiyle iş yapmanın ortadan kalkması gerekiyor.
İşimizle gurur duyuyoruz
Başbakanımız Sakarya’ya geldiğinde otobüsle gezerken, sitemizin yanından geçiyorlar ve sitemizi gördüğünde başbakanımız belediye başkanımıza “Sakarya’yı böyle görmek istiyorum” demiş. Bu bizi çok mutlu etti. İşimize verdiğimiz değerin insanlarda yarattığı etkiyi görmek ayrıca hoşumuza gidiyor, işimizle gurur duyuyoruz.
Toplumsal rehabilitasyona ihtiyacımız var
Özgecan cinayeti toplumsal olarak hepimizi derinden üzdü ve ne diyeceğimizi ne yapacağımızı bilemedik. Hepimizin başına gelebilecek bir olay olması belki de bizi bu kadar derinden etkiledi. Hiçbir şekilde açıklanır tarafı yok bu yapılanın. Ben bu vahşeti gerçekleştiren gence de üzülüyorum. Sanırım 26 yaşındaymış, yazık gerçekten. Nasıl bir yetişme tarzı ki bu genci bunları yapmaya sürükledi. Özgecan’ın ailesinin duruşu da hepimize örnek olacak bir duruş diye düşünüyorum. Her yandan idam sesleri yükselirken aile “lütfen bu zulüm karşısında ona zulüm etmeyin” dedi, ne kadar erdemli ve insani bir duruş, hayran kaldık. Ben de rehabilitasyondan yanayım. Bu bağlamda aile mefhumu ve evlilikler sorgulanmalı, desteklenmeli, evlilik hazırlıkları iyi yapılmalı. İnsanlar hazır olmadan evlilikler gerçekleştiriyorlar ve sonrasında huzursuz, sorunlu yaşantılar topluma yayılıyor.
Yeni evli çiftlere özel atölye
Şebnem Eriş: Burada çok yakın zamanda Sakarya Barosu Başkanı Zafer Kazan ve Aile ve Çift Terapisti Şamil Saribaş ile ilk adımlarını attığımız sosyal sorumluluk projemizden çok kısa bahsetmek isterim. Yeni evlenecek çiftlere; evlilik öncesinde bir bilgilendirme semineri, atölyesi düşünüyoruz. Hukuk, pedagoji, iletişim, beden dili, sorun çözme becerileri gibi en temel konularda en başından bir yol haritası sunmayı planlıyoruz. Bir anlamda sizin de değindiğiniz sorunlar adına biz de bir katkıda bulunmak istiyoruz.
Eskiden çocuklar geniş ailede yetişiyordu her şey öğreniyorlardı ve bir iletişim vardı. Artık çekirdek aile de teknolojinin de araya girmesiyle çok ciddi iletişim sorunları ortaya çıkıyor. Sonucunda da evde olduğu gibi toplumda birbirini anlamayan insanlar ve şiddet sonuçları.
Biz geniş bir aileyiz 6 kardeşiz. Annemlerin evinde bir verandayı yeniden düzenledik ve kış bahçesine çevirdik. Oraya eskiden olduğu gibi bir soba kurduk. Şimdi aile buluşmalarımızı orada gerçekleştiriyoruz. Soba bizi hem etrafında topluyor hem de sıcacık sohbetlerimize eşlik ediyor. İnsanlar ailesine, yakınlarına zaman ayırmalı.
Neden sürekli kadınlar ayrıştırılıyor
Pembe otobüs uygulamasında neden kadınlar ayrıştırılıyor? Bu şekilde ayrımlar yapılmak yerine doğrudan sorunun çözümüne ilişkin adımlar atılmalı. İlla ayrı renkte bir otobüs yapılacaksa o otobüse şiddet uygulayan erkekler bindirilsin.
Program sonunda Fatma Hanım, Özgecan konusuyla ilgili üzüntülerini tekrar dile getirerek Uğur Gökbulut’un yazdığı “Zordur kız anne ve babası olmak” isimli şiiri okuyarak tüm annelere çocuklarının iyilerle karşılaşması dileğinde bulundu.