Fuat Seymen faiz tartışmalarını değerlendirdi

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fuat Sekmen, yüksek faiz oranlarının kalkınmayı ve büyümeyi gerilettiğini ve dolayısıyla işsizliğe yol açtığını belirtti. 

SAÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fuat Sekmen son günlerde gündemde olan faiz tartışmalarını değerlendirdi. Faizin kalkınmayı ve büyümeyi gerilettiğine işaret eden Sekmen, faiz artışının üretim maliyetlerini arttırdığını ve girişimcilerin kısa vadeli ve kârlı alanlara yönelmesine yol açtığını ifade etti. Sekmen sözlerini şöyle sürdürdü: “Örneğin üretimi artıracak faaliyetler yerine, hiçbir risk taşımayan ve yatırım olarak ifade edilemeyecek alanlara yönelirler. Yüksek faiz ürünlerin maliyetlerini arttıracağından, tüketiciler de temel ihtiyaç maddelerini daha yüksek fiyatlarla almak zorunda kalacaklardır. Örneğin konut kredilerine uygulanacak faiz arttığında konut talebi azalacaktır” dedi.

Üretimin gerilemesinin ekonominin en önemli sorunu olan işsizliğe yol açtığını belirten Sekmen, herhangi bir ödeme güçlüğü yaşamayan ülkelerin faiz hadlerini yüksek tutmaması gerektiği uyarısında bulundu. Enflasyonun tek nedeninin olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Sekmen “Günümüz iktisatçılarına göre enflasyon parasal bir olgudur. Merkez bankası parasal genişlemeye giderse satın alma gücü, tedavüldeki mallara oranla artar ve alıcılar arasındaki rekabet nedeniyle fiyatların genel seviyesi yükselir. Bazen de iklim şartları, karaborsacılık ve başka nedenlerle tedavüldeki mal hacminin paraya oranla azalmasından dolayı piyasaya arz edilen mal ve hizmet miktarı azaldığı için fiyatlarda artış yaşanır” değerlendirmesinde bulundu.

Kur-faiz ilişkisine dikkat çeken Sekmen “Biz, enflasyon dolayısıyla yüksek faiz ödemiyoruz bazen de faiz dolayısıyla yüksek enflasyona maruz kalıyoruz. Bununla birlikte, enflasyonun sebebi sadece faiz de değildir” şeklinde konuştu.
Enflasyonun işsizlikten sonra en önemli iktisadi olay olduğunu vurgulayan Sekmen, enflasyonun önlenmesi için alınabilecek tedbirleri şu şekilde sıraladı: “Tam istihdam sağlanmalıdır. Kamu personel harcamaları asgari ölçüler içinde tutulmalıdır. Kamu harcamaları esas itibarıyla toplumun kalkınmasına yarayacak yatırım alanlarına kaydırılmalıdır. Üretilen mallar, spekülatif hareketlere maruz kalmadan piyasaya arz edilmelidir” diye konuştu.

Yüksek faizin cazibesiyle Türkiye’ye giren sıcak paranın Türkiye’yi düşünen bir para olmadığının altını çizen Sekmen “Sıcak para, güvenilir değildir, paradan para kazanmak için gelir, faizler düşünce çeker gider. Yatırım yapmaz. Yatırım nedir, bir ülkenin mevcut sermaye stokuna yapılan ek ilavedir. Yani yatırım olduğu zaman üretim olur, istihdam artar, işsizlik azalır. İşsizlik en önemli iktisadi meseledir. Oysa sıcak para, herhangi bir faiz düşmesi karşısında çekip gidecek, yatırıma dönüşmeyecektir” diye konuştu. Ekonomide tek bir faiz oranı olmadığına dikkat çeken Sekmen, Merkez Bankası’nın, temel para politikası faizleri olarak, bir haftalık repo borç verme faizi, gecelik borç alma faizi ve gecelik borç verme faizini kullandığını hatırlattı.

Türkiye’de ekonomik göstergelerin iyi durumda olduğuna dikkat çeken Sekmen, mevcut durumda faiz hadlerinin yüksek tutulmasının ekonomiye zarar verdiğini dile getirdi. Faizin düşmesinin avantajları ve dezavantajları olduğunu belirten Sekmen “Türkiye’de dolar kuru serbest. Döviz rezervlerimiz yeterli. Enflasyonda artış yok. Bu durumda faiz hadlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin temel meselesinin kalkınma ve gelişme olduğunun altını çizen Prof. Dr. Sekmen bunun için yatırımları arttıracak, üretimi teşvik edecek ve işsizliği giderecek ekonomik ortamın oluşturulması ve sürdürülmesi gerektiğini kaydetti. Sekmen, bunun için üretim maliyetini ve enflasyonu artıracak yüksek faizden kurtulmak gerektiğini ifade etti. İktisadi yaklaşımların tamamında faizin önemli bir maliyet olarak kabul edildiğini belirten Sekmen şunları söyledi: “Gerek klasik iktisatta gerekse Keynesyen ve onun türevlerinde faiz, olmazsa olmaz olarak görülür. Klasik iktisat daha liberal, Keynesyen iktisat ise duruma göre politikaları savunduğu için devletçi bir yaklaşım olarak bilinir. Halbuki Keynesyen yaklaşımda devlet müdahalesi sırf kapitalist sistemin sürekliliği, devamı açısından gereklidir. Daha açık bir ifadeyle, devlet müdahalesinin amacı ekonomiye ayar vermektir. Bu ayar, en liberal ülke diye tarif edeceğimiz Amerika Birleşik Devletleri sık sık yapmaktadır. Bu yönüyle Keynesyen yaklaşımın da Klasik yaklaşımdan bir farkı yoktur.”

Faizsiz bir ekonominin mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Fuat Sekmen “İslam iktisadı açısından faiz, mal ve parada net bir artışı ifade eder ve bu durum haksız zenginleşme olarak kabul edilir. ‘Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin’ anlayışının gereklerine uygun davranılmalıdır. Şimdi, enflasyon ve dolayısıyla hiçbir risk yokken ödünç vermelerde faiz uygulanması malların haksızlıkla yenmesi değil midir?” diye konuştu.
9 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]
c91960792efc984fe6b982b74531a9c8@