Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı tarafından her ay düzenli olarak gerçekleştirilen Kültür Sanat Etkinlikleri devam ediyor. Gazeteci Yazar Ali Bulaç, Prof. Dr. Osman Özsoy moderatörlüğünde "Modern Dünya ve Biz" konferansında konuştu.
Kendisi hakkında yapılan yorumları eleştirel bakış açısına bağlayan Ali Bulaç; “Dünya’da köklü bir dönüşüm yaşanıyor. Buna dikkat çekmeye çalışıyorum. Kadın ile erkek arasındaki bağımlılık ve bağlılık, özerklik ve özgürlüğe dönüşüyor. Nesillerimizin devam etmesi bunu zaruri kılıyor” diye konuştu.
Türkiye gündemini değerlendiren Ali Bulaç, “Yukarıdan denize baktığınız zaman denizin içinde bir gemi ve üzerinde Türkiye yazıyor. Geminin rotası doğru, varması gerektiği hedefe doğru ilerliyor. Ama geminin içinde, güvertesine, kaptan köşkünde inanılmaz bir kavga ve çatışma var. Türkiye dediğimiz zaman, hangisinden bahsettiğimiz çok önemli. Acaba AB sürecini takip etmekte olan bir Türkiye mi? İslam Dünyası’nın bir parçası olan bir Türkiye mi? Ortadoğu ülkesi olan Türkiye mi? Bunlar tek tek ele alındığı zaman bir tercih noktasına geldi Türkiye. Millet tarihlerinde 50 yıllık, 100 yıllık süreç bizde 5 yıla sıkışıp kaldı. Hızlı düşünüp hızlı karar vermek icap eder. Uluslararası ilişkiler hızlanıyor. Ekonomimiz küresel ekonomiye açık ve entegre olmayı benimsemişiz. Bu muhafazakâr kesimlerin başarabileceği bir süreçtir. Enerji bu çevrelerde birikmiş. Zaten Türkiye’nin iktisadi bakımdan temel sorunu bu çevrede biriken enerjiyi merkeze çekmektir. Diğerleri bunu taşıyamıyor ama muhafazakar kesim kolayca başardı. Burada iktisadi ve dini hareket bir araya getirildi. Bundan önce sadece Selçuklular zamanında görülmüştür” şeklinde konuştu.
Ülkenin içinde bulunduğu AB sürecinin değerlendirmesini de yapan gazeteci yazar Ali Bulaç, “Dünya iki kutba ayrıldığı zaman Türkiye bir değerlendirme yaptı. AB ile olan ilişkilerimizde bizleri birliğe almayacaklarını anladık. AK Parti iktidarı ile bu yıkıldı. Avrupa’da bu konuda önümüze bir yol haritası koydu. Müzakerelere başlıyoruz ama ucu açıktır. Diyelim ki 20 yıl sonra müzakereler tamamlandı, o zaman halk oylamasına gideceğiz. Avrupa ülkeleri tek tek müzakereye gidecek, Türkiye’yi istiyor muyuz, istemiyor muyuz diye. Bu şartta sadece Türkiye’ye konuldu. Biz 2008 krizinden çok etkilenmedik. Çünkü Avrupa’daki pazarımızın yerine bu sefer çevremizdeki 700 milyonluk pazarı ortaya çıkardık. Arap ülkeleri, Türkî Cumhuriyetler, Kafkasya ve Rusya” dedi.
Gazeteci yazar Ali Bulaç konuşmasının son bölümünde ise Prof. Dr. Osman Özsoy’un "Kıblemizi ne zaman şaşırdık?" sorusunu cevaplarken, “Bu süreç 19. yüzyılda başladı. Bunun da sebebi Osmanlı’nın bir noktadan sonra kemale erdiğine ilişkin kanaat getirmesidir. Yeryüzünde kemalatın sınırı yok. Kemale erdim diyen kişi performans kaybetmeye başlamıştır, enerji tükenmiş demektir. Tarih yokuşludur, iner ve çıkar. Osmanlı güç kaybına uğradığının farkına varamadı. Kemale erdim demesi kibir getirdi beraberinde. Avrupa’daki değişimi takip edemedi. Sermaye ve statü, kullanma biçimimiz bizim en büyük sınavımızdır. Bunu başarabilirsek önümüzdeki dönemlerde bu tecrübemizi Ortadoğu’daki Müslümanlara da sunabiliriz Bizim en büyük farkımız sermaye ve statü karşısında ilkelerimizden taviz vermememizdir. Biz hesap gününe inanıyoruz. Biz, biz olmaktan çıkarak, kapitalist gibi kazanıp akşam da Müslüman gibi hareket eder, şizofren bir duruma düşersek bu sınavı kaybettiğimiz anlamına gelir. Bu acı meyveyi yedik, ilaç aldık ve yan tesirlerini göstermeye başladı. Farkına vardık, belki bu tecrübenin de yaşanması gerekirdi. İnsanoğlu, illa yaşamak ve tecrübe etmek ister. İyi sonuç çıkarmak, iyi analiz etmek ve yeni bir yol haritası çizmek gerekir” ifadelerini kullandı.