Sakarya Dayanışma ve Düşünce Platformunun düzenlediği sohbet toplantısına katılan GENAR Araştırma Merkezi Genel Müdürü Mustafa Şen, son gelişmeler hakkında bilgiler vererek, platform üyelerinin sorularını yanıtladı.
Sakarya Dayanışma ve Düşünce Platformu tarafından Tunatan Tesisleri’nde düzenlenen sohbet toplantısına katılan Mustafa Şen, son gelişmeler hakkında tüm Türkiye’yi, Kur’an’ın, Peygamberin, ashabın ve ümmetin etrafında tekrar kardeşliğe davet edip, asıl görevin insanlığa hizmet edebilmek olduğunu ve sünnete dönmek gerektiğini vurguladı.
‘En zeki, en yüce ve en derin’ varlığın modern devlet olduğunu söyleyen Şen, “Türkiye Cumhuriyeti modern bir devlet ve şu 3 özelliği var; en zeki, en derin ve en kutsal, en yüce. Geldiğimiz nokta Türkiye’deki büyük tartışmanın sebebi nerede duracağını bilememesi sorunu, çünkü daha önce böyle bir tecrübe yok, daha önce böyle bir tecrübe olsa 2 adım geride durulabilirdi. Bilmiyorsun nerede duracağını, öyle gidiyorsun çünkü devlet öbür ucu olmayan bir şey çok derin, en derin. İndikçe aşağıya iniyorsun, indikçe iniyorsun, sonu yok ya da en yüce çıktıkça çıkıyorsun” diye konuştu.
"Hayalimin uzandığı yere ayağımında basması lazım"
Bir çevrecinin, Kemalistin, Kemalist bir grubun, bir ulusalcı grubun veya feminist bir grubun da devletin yönetiminde yer alması gerektiğini belirten Şen, “Fütühat temel karakterimiz, fütühatın temel karakteri olması nedir, ‘Hayalimin uzandığı yere ayağımında basması lazım’. Bu fütühat kültürü en küçük grubumuzda da var en büyük grubumuzda da var. Fakat işte orada sorun çıkıyor, çünkü herkes de aynı kültür var. Herkes de aynı kültür olduğu için ileri gidemiyorsun, gidemezsin çünkü devlet sana izin vermez. Sen ne yapıyorsun orada, örgütleniyorsun. Devletlerin en iyi bildiği şey örgütlenmek, teşkilatlanmaktır. Ben bu devleti ele geçireceğim, hayır devletin en iyi yaptığı şey ele geçirmek zaten, en iyi olduğu için zaten buraları ele geçirdi. Ama bu gayrimeşru bir ele geçirmek değil, beraber yaptık bu ülkeyi. En zeki yine devlet. Devletin aklıyla baş edemezsin, çünkü o senin aklını da kullanıyor. O bana erişemez diyor; hayır, biz o kadar derinden, alttan gidiyoruz ki, sen ne kadar derinden gidersen git altta bir tane daha var. Ne kadar alttan gidersen git, en derin devlet modern devlet. Daha alttan gidemezsin, senin gittiğin yerinde altında o var tabanı devlet oluşturuyor çünkü. Şimdi bunları devlet ne müthiş bir şeymiş demek için demiyorum, çünkü benim nazarımda böyle bir devlet yok, bu modern bir devlet daha önceki devletler böyle değildi” şeklinde konuştu.
“Bizim Müslümanlar olarak oturup yeniden Kur’an-ı Kerim’i ele almamız gerekir” diyen Mustafa Şen, “Bizim şimdi Müslümanlar olarak oturup yeniden Kur’an-ı Kerim’i ele almamız gerekiyor. Aynı fıkıh usulündeki sıralamayı takip etmemiz gerekiyor. Mesela Kur’an-ı Kerim’i incelediğimizde, ben rastlayamadım, devlete atıf yok. Devlet muhatap alınmıyor, şöyle bir devlet kurun Ey Müslümanlar, diye bir şey yok. Ama devlet başkanı olmuş insanların hikayeleri var. Bakıyorsunuz Hz. Yusuf tam yetki ile diyor zamanın Mısır Kralı yani firavunu. Filmini izlediğinizde de bunu görebiliyorsunuz, Hz. Yusuf’un Mısır’da uygulamış olduğu yapı, devleti insanileştiriyor, devleti amaç olmaktan çıkartıyor. Devlet, insanları mutlu, huzurlu bir şekilde yaşamaları için bir araca dönüştürülüyor” dedi.
Mustafa Şen devleti kutsamak, en yüceye oturtmak ve onu ele geçirmek gibi bir huydan vazgeçilmesi gerektiğini ve devletin herkese ait olduğunu, kesinlikle ele geçirilesi bir şey olmadığını vurgulayarak bu konuda eski tarihimizden, Osmanlı’dan örnek almamız gerektiğini ifade etti. Devleti ele geçirmek diye bir şey olmadığını, bunun modern zamanlarda olan bir hastalık olduğunu söyleyen Şen, “Dedelerimizin bize miras bıraktığı siyasal kültürde bu yok. Şöyle bir şey var bunu yapmaya kalktığımızda mutlaka bir çatışma ortaya çıkıyor. Devlet neticede bir teşkilattır, aynı şekilde bütün cemaatler, vakıflar, dernekler bütün o yapılarda bir teşkilattır. Duracağımız yeri bilmediğimizden kaynaklanıyor bu. Dolayısıyla bir taraftan Türkiye’deki bütün sosyal yapılar haklı ve meşru olarak mücadelelerine devam etmeliler, bir adım geri durmamalılar” diye konuştu.
"Elini tut, dilini tut, belini tut, yani dinini tut"
Hünkar Hacı Bektaşi Veli’nin bir sözünden aklına gelen, ‘Elini tut, dilini tut, belini tut, yani dinini tut’ sözüyle dinin bu üç an unsur olduğunu belirten Şen, “Dilimizi tutmamaya başladık son zamanlarda, yüzlerimizi yırtıyoruz, halbuki bu rüzgar geçecek. Devletle tokuşan aslında tokuştuğunun devlet olduğunun farkında değil. Bir başka yapı, cemaat ile tokuştuğunu düşünüyor. Devlet ile tokuştuğunu anlayınca kendi doğal mecrasına çekilecek. Araştırmalarda ölçtük, baktık araştırmalarda toplum hiç kimseye devleti yönetme görevi vermiyor. Hiçbir sosyal yapıya, ama devleti yönetme görevi de dahil olmak üzere bütün görevleri veriyor, toplum gerçekten çok akıllı. Halbuki bu rüzgar geçecek, biz bir zaman sonra birbirimizin yüzüne bakmaya başlayacağız, yarın bakacak bir yüz bırakmamız lazım ve dilimizi tutmak zorundayız yarın çünkü yine kardeşhane oturup konuşmak zorundayız. Tekrar Cenabı Hakk’a dönmemiz, tekrar onun kitabına yönelmemiz, tekrar onu okuyarak orada bize gösterilen ilim usulüne tabii olarak, oradan Peygamberine oradan hem sahabeye hem büyük manada ümmete dönmemiz gerekiyor ki kardeşler olabilelim. Cenabı Hak diyor ki Müslümanlar ancak ve ancak kardeştir, başka bir hak tanımlamıyor Cenabı Hak. Bir tane hukukumuz var oda kardeşlik, kardeşlik hukukundan başka bir hukuk tanımlasaydı Cenabı Hak onu deneyebilirdik, ama tanımlamıyor. O zaman şunu anlıyoruz ki, kardeşlik hukuku, cemaat, cemiyet hukukunun da üzerinde bir hukuktur. Kardeşlik hukukunun alternatifi yok, seçenek sunmamış Cenabı Hak. Ancak ve ancak bu vesile ile ben bütün Türkiye’yi tekrar kardeşliğe, Kur’an-ın, Peygamber’in, ashabın ve ümmetin etrafında tekrar kardeşliğe davet ediyorum ki insanlığa bir faydamız olabilsin, asıl görevimiz insanlığa hizmet edebilmek” dedi.
Mesele ne olursa olsun Kur’an-ı Kerim’in açılıp bakılması gerektiğini, Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in hayatına bakılması gerektiğini ve onun bu sorunlar karşısında nasıl davrandığını düşünüp sünnete dönmek zorunda olduğumuzu toplantıda ele alan Şen, Sakarya’da düzenlenen sohbet toplantısının amacına ulaştığını ve toplantıdan memnun kaldığını belirterek Sakarya’dan ayrıldı.