Anayasa Mahkemesi'nin, Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP), kapatılmasına ilişkin kararının gerekçesi resmi gazetede yayımlandı.
Gerekçeli kararın yayımlandığı bugünden itibaren Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un milletvekillikleri düştü.
Yüksek mahkemenin kararında, beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olan Türk ve Tuğluk dahil hakkında siyasi yasak getirilen 37 kişi bugünden başlayarak 5 yıl süreyle başka bir partinin kurucusu, üyesi, yönetici, deneticisi olamayacak.
Anayasa Mahkemesi'nin, Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) kapatılmasına ilişkin kararının gerekçesinde, hukuk devletine aykırı eylemlerin, ilgili parti organlarınca kınanmadığı, suskun kalındığı ortamda davalı partinin demokratik sisteme zarar vermesinin önüne geçilmesinin anayasal zorunluluk halini aldığı belirtilerek, ''Davalı parti hakkında verilecek bir kapatma kararının, ulusal güvenliğin ve anayasal düzenin korunması yönünde güdülen meşru amaçla orantılı, demokratik bir toplumda gerekli ve zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca cevap veren nitelikte olacağı açıktır'' denildi.
Gerekçeli kararda, DTP'nin tüzük ve programında kendisini, ''demokratik uygarlık çağı değerleri olan özgürlükçü, eşitlikçi, adaletçi, barışçı, çoğulcu, katılımcı, çok kültürlü toplumu zenginlik olarak gören ve yenileşmeyi savunan, her türlü ayrımcılığı ve ırkçılığı ret eden, insanlığın özgürleşmesini cinsler arası eşitlikte gören, bu temelde özgür, demokratik-ekolojik toplumu hedefleyen demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, sol bir kitle partisi'' olarak tanımladığı belirtildi.
Parti yetkililerinin kapatma davası aşamalarında yaptıkları savunmalarda da ''Kürt sorununun çözümünde terör örgütünün muhatap alınması gerektiğini, aynı tabana hitap etmeleri nedeniyle terör örgütünün ve eylemlerinin davalı parti tarafından kınanmasının beklenemeyeceğini, davalı Partinin terör örgütü ile ilgili düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağını'' ifade ettikleri belirtilen gerekçede, şunlar kaydedildi:
''Davalı Parti ve temsilcileri tarafından savunma olarak ileri sürülen bu argümanlar, davalı Parti ve mensuplarının yaptığı eylemlerin demokratik siyasi mücadele kapsamında görülmesi için yeterli sayılamaz. Demokratik siyasi hayatın söz konusu olmadığı bir ortamda siyasi partiler de vazgeçilmez unsur olmaktan çıkarlar. Demokratik ortamın korunması ve demokrasi ilkelerinin uygulanması açısından devlete büyük sorumluluklar yüklendiği açık ise de bundan, siyasi partilerin bu konuda herhangi bir yükümlülük ve sorumlulukları bulunmadığı sonucuna varmak olanaksızdır. Demokrasiye devlet kadar, vatandaşlar, diğer sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler de sahip çıkmak, korumak, en azından saygı göstermekle yükümlüdürler.
Davalı Parti, terör dahil yaşanan her türlü olumsuzluktan devleti, hükümeti ve sistemi sorumlu tutmaktadır. Davalı Partiye göre PKK terör örgütü, devletin, hükümetin ve sistemin yanlışları nedeniyle ortaya çıkmış, varlığını korumuş ve günümüze gelmiştir. Bu nedenle terör örgütünün kuruluşundan günümüze kadar yaşanan acılardan da devlet, hükümet ve sistem sorumludur. Bu yaklaşıma göre, davalı Parti ve mensuplarının terör örgütüne olumlu yaklaşımı mazur görülmeli, hatta terör örgütü ile diyalog yolunun açık tutulması bakımından varlıkları bir şans olarak değerlendirilmelidir. Ancak, davalı Parti adına yapılan savunmalarda ortaya konulduğu türden bir devlet ve demokrasi anlayışı gerçeklerden uzaktır.''
Türk ve Kürt Ulusları Ayrımı
Gerekçede, DTP'ye mensup birçok il ve ilçe teşkilat başkan ve üyelerinin Parti adına düzenlenen etkinlikler sırasında yaptıkları konuşma ve basın açıklamalarıyla ''Kürt halkının, Türk halkından farklı bir ulus olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından Kürt halkına karşı baskı ve zulüm politikası yürütüldüğünü, Abdullah Öcalan'ın tecrite tabi tutulduğu ve bunun kabul edilemez olduğunu söyleyerek, aynı ideolojiyi benimseyen ve aynı hedefe yönelen PKK terör örgütüne ve onun başı Abdullah Öcalan'a yardım ve destek sağladıkları, böylece devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmaya yönelik eylem ve davranışlarda bulundukları''nın anlaşıldığı ifade edildi.
Gerkçeli Kararda Şöyle Denildi:
''Ulus ve ülke bütünlüğüne karşın, davalı parti tarafından Türk ve Kürt ulusları biçiminde bir ayırımın yapılması, 'Kürt sorununun çözümü' için terör örgütü ile onun başı Abdullah Öcalan;ın muhatap alınması ve onun tarafından önerilen politikaların uygulanması gerektiğinin belirtilmesi, parti teşkilat binalarında terör örgütüne ait bayrak, doküman ve yasak yayınlara yer verilmesi, terör örgütü başı ve militanlarına ait poster ve resimlerin asılması, çeşitli bahane ve vesilelerle düzenlenen kongre, miting, toplantı ve gösteriler ile örgüt mensupları için düzenlenen cenaze merasimlerinin terör örgütünün propaganda alanına dönüştürülmesi veya dönüştürülmesine göz yumulması, terör örgütü ile bağlantıları mahkeme kararlarıyla saptanan kimselerle araya mesafe koymak, gerektiğinde disiplin yaptırımı uygulamak yerine parti adına söz söyleme yetkisi olan görev ve pozisyonlara getirme gibi davranışlar Anayasa'nın 68. maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen 'Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü' ilkesine aykırılık teşkil eden eylemlerdir. Söz konusu eylemleriyle davalı Parti şiddeti kışkırtan, elverişli hale getiren, terör eylemlerini siyasi nitelikli eylemler olarak tanımlayan ya da destekleyen, bu tür eylemleri teşvik eden, bunları gizleyen ya da bu tür eylemlere katılan, parti teşkilat binalarını terör örgütüne ve onun propaganda malzemelerine açan bir siyasi partiye dönüşmüştür.''
Terörü Kendi Siyasi Politikaları İçin Araç Olarak Kullanılıyor
Gerekçede, PKK terör örgütü başı Abdullah Öcalan'ın sağlık durumu bahane edilerek protesto amacıyla PKK terör örgütünün istem ve talimatlarıyla izinli veya izinsiz gösteriler ve çeşitli etkinliklerin düzenlenmesi, bildiriler dağıtılması, PKK terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yönelik sürdürdüğü mücadelenin ''savaş'', ''onurlu mücadele'', ''haklı direniş'' olarak nitelendirilmesi ve bu savaşta PKK terör örgütünün yanında yer alarak eylem ve davranışlar içerisinde bulunulması gibi birçok eylem ve bunlara ilişkin yargı kararlarının DTP ile PKK terör örgütünün bağlantı ve dayanışma içinde olduğunu gösterdiği vurgulandı.
Gerekçede, ''Bu eylemlerle DTP'nin, eksik gördüğü ve siyaseten tanınmasını beklediği haklar ve özgürlükleri, demokrasinin siyasi çoğulculuğa verdiği anlamlı destek ve hoşgörüyü kötüye kullanarak, etnisite temeline dayalı kültürel, sınıfsal yapılanma ve yönetim ayrışıklığına yol açan ve demokratik ilkelerle bağdaşmayan söylem ve eylemlerle ve terör örgütü desteğiyle elde etmek istediği ve terörü kendi siyasi politikaları için araç olarak kullandığı sonucuna varılmaktadır'' denildi.
Davalı Parti mensuplarınca gerçekleştirilen organizasyonlarda meydana gelen olaylar karşısında parti yönetim organlarının herhangi bir şekilde tedbir almamaları ve sessiz kalmalarının ise teröre desteğin başka bir göstergesi olduğuna işaret edilen gerekçeli kararda, şu tespitler yapıldı:
''Demokratik düzende, terör eylemlerine karşı siyasi duruşunu açıkça belirlemeyen, suçu ve suçluları kınamayan ve gizleyen bir partinin varlığı hoşgörüyle karşılanamaz. Davalı partinin bu bağlamdaki tutumu, Partinin, PKK ile olan ilişkisinin 'açık bir sır' olarak nitelenmesi sonucunu doğurmaktadır. Bu gizli kabulle, terör yoluyla hak elde edilmesi bir yöntem olarak benimsenmektedir.
Davalı Partinin çeşitli teşkilatlarında görevli şahıslar hakkında devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik suçlardan dolayı verilmiş mahkumiyet kararları, arama ve tespit tutanakları, soruşturmalara ilişkin belgeler, yapılan kongre ve toplantılara ilişkin tutanak ve belgeler ile tüm deliller gözetildiğinde, DTP'nin, Türk ulusunu ırk esasına dayalı olarak 'Türk-Kürt ve diğer etnik kökenli uluslar' biçiminde bölmek, etnik köken farkı nedeniyle gerçek dışı varsayımlarla ezilen ve sömürülen bir halkın varlığını kabul ederek bölücülüğü teşvik eden ve bunların sahip olduğu dil ve kültürlerini ayırımcı biçimde tanımlayan ve özellikle bu ön kabullerden yola çıkarak, ülkede onbinlerce insanın ölümü ile sonuçlanan silahlı eylemlerde bulunan yasa dışı PKK terör örgütünün ve bu eylemlerden hükümlü elebaşısının eylem ve politikalarını destekleyici nitelikte faaliyetlerde bulunmak suretiyle devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin yoğun olarak işlendiği bir parti haline geldiği anlaşılmıştır.''
Anayasal Zorunluluk Hali
Partinin büyük kongresinin, genel başkanının, merkez karar ve yönetim organlarının, TBMM grup genel kurulu ile grup yönetim kurulunun, Parti üyelerince gerçekleştirilen eylemleri açıkça reddetmemelerinin, eylemleri ''zımnen benimsedikleri'' anlamında değerlendirildiği vurgulanan gerekçede, şöyle devam edildi:
''Hukuk devletine aykırı eylemlerin ilgili parti organlarınca kınanmadığı, suskun kalındığı ortamda davalı partinin demokratik sisteme zarar vermesinin önüne geçilmesi anayasal zorunluluk halini almıştır.
Demokratik Toplum Partisi ve mensuplarının Anayasa'nın 68. maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında değerlendirilen beyan ve eylemlerinin birbirleriyle bütünlük içinde bulunduğu, böylece devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırma nihai amacını güttükleri, zaman ve mekan farklılıklarına rağmen eylemlerin tek bir amaca özgülendiği, eylemlerin büyük bir çoğunluğunun Parti organlarında görevli üyelerce sorumluluk alanları içinde gerçekleştirildiği ve terör örgütü kaynaklı yönlendirmelerle sürekli tekrar edilip istikrar kazandığı ve davalı Partinin devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin yoğun olarak işlendiği bir odak haline geldiği anlaşılmıştır.
Belirtilen gerekçeler karşısında davalı Parti hakkında verilecek bir kapatma kararının, ulusal güvenliğin ve anayasal düzenin korunması yönünde güdülen meşru amaçla orantılı, demokratik bir toplumda gerekli ve zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca cevap veren nitelikte olacağı açıktır.''
Gerekçede, ''teröre destek niteliğindeki eylem ve söylemlerin yoğunluğunun toplumda sarsıcı etkilere, aşırı endişe, kaygı ve belirsizliklere yol açtığı, bu siyasi anlayışla davalı partinin demokratik hayata katkıda bulunduğunun söylenemeyeceği ve bu nitelikteki fiillerin ağırlığı'' karşısında, ilgili yasa ve Anayasa'da yapılan değişiklikle yürürlüğe konulan, ''Anayasa Mahkemesi'nin temelli kapatma yerine dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebileceğine ilişkin hükmün'' davalı parti hakkında uygulanmadığı belirtildi.
Gerekçeli kararda, bu durumda, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmaya ve PKK terör örgütüne yardım ve destek sağlamaya yönelik eylemlerin işlendiği bir odak haline geldiği sabit olan DTP'nin, Anayasa'nın 68. ve 69. maddeleriyle, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası;nın 101. ve 103. maddelerine göre kapatılması gerektiği sonucuna varıldığı bildirildi.