Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın yükselen yıldız Türkiye'yi konuştuğunu belirterek, "Tüm dünyanın görüp anladığını maalesef henüz bizde görüp anlamayanlar var" dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin Sakarya İl Kongresi'ne katılarak bir konuşma yaptı. Dünyanın yükselen yıldız Türkiye'yi konuştuğunu belirten Erdoğan, "Amerikalı bir yetkili geçenlerde Kıbrıs'ta Türkiye'ye baskı yapılmasını isteyen bir Rum lidere, 'Baskı yapamayız. Çünkü artık Türkiye'de süper güç oldu' dedi. Tüm dünyanın görüp anladığını maalesef henüz bizde görüp anlamayanlar var. Balık denizin içinde suyun kadri kıymetini bilmez. Ama balığı denizden çıkarıp karaya koyarsan denizin kıymetini bilir. İşte bizdekiler de böyle. 6,5 yıldır Türkiye'nin gelişimini ve başarısını görmezden geliyorlar" dedi.
MHP'ye Yüklendi
Dünyanın çok ağır bir ekonomik krizin içinden geçtiğine dikkat çeken Erdoğan, "ABD'de Perşembe günü 7 banka daha kapandı. Türkiye'de böyle bir şey var mı? Yok. 2008 başından beri ABD'de 77 banka battı, maliyeti 30 milyar dolar. Türkiye'de hamdolsun şu andan böyle bir olay olmadı. Bankalar ne zaman kapandı? 2002'de. Kim vardı o zaman? MHP vardı. Avrupa yüzde 9.5 oranı ile tarihinin en yüksek işsizlik oranını gördü. ABD'de son 26 yılın en yüksek oranına ulaştı. Bu süreçte bizde işsizlik yükseldi. Yüzde 10.3'ten yüzde 15'e çıktı. Türkiye'de bu meseleden kendilerine pay çıkarmaya çalışanlar var. Hükümeti karalamak adına Türkiye'yi karanlığa çekmek istiyorlar. Küresel ekonomik kriz tüm dünyayı kasıp kavururken bu krizin Türkiye'ye yansıması kısıtlı olmuştur, kısıtlı olacaktır. Aldığımız tedbirlerle Türkiye'yi bu krizin uzağında tutmaya çalıştık. Küresel krizi istismar ederek milletimizi kandıracaklarını zannederek oy devşirmeye çalışanlar yanıldıklarını er geç anlayacaklardır. Aylar geçer Bakanlar Kurulu toplanamazdı. Hastanede mi toplanalım, Başbakanlık'ta mı toplanalım diye tartışırlardı. Anayasa kitapçığı fırlatırlardı. Olan Türkiye'ye oluyordu. Türkiye bu dönemleri yaşadı. Ama artık o dönem bitti. Her hafta Bakanlar Kurulu'nu topluyoruz. Bakanlarımız ve kurumlarımızla tam bir diyalog halindeyiz" şeklinde konuştu.
Deniz Baykal'ı da Eleştirdi
Konuşmasında, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı da eleştiren Erdoğan, "Yaklaşık bir aydır ana muhalefet partisi ve bazı medya kuruluşları devletin zirvesinde bir gerilim varmış gibi, kurumlar arasında bir çatışma varmış gibi bir hava estiriyorlar. Ana muhalefet partisinin lideri son derece sorumsuz açıklamalar yapıyor. Bazı gazete ve TV'ler son derece tahrik edici yorumları sayfaları ve ekranlarına taşıyorlar. 1 ay mayınla ilgili yasa ile bizleri meşgul ettiler. Yasada İsrail diye bir konu yokken kalktılar bizim bu bölgeyi İsrail'e peşkeş çekeceğimizi söylediler. Elinize dilinize dursun. Hangi AK Parti'li 'Burayı İsrail'e vereceğiz' dedi. Düzce'de özelleştirme ile ilgili bir örnek verdim. Burada yatırım yapan Musevi vatandaşlarımız yok mu? Var. Peki bu yatırımlar onlarla mı kalacak? Yanlarında kim çalışıyor dedim? Ahmet, Mehmet çalışıyor. Buradan kendilerine çıkar sağlamaya çalışıyorlar. Toyota burada üretim yapıyor Sakarya'da. Kim çalışıyor burada? Benim Sakaryalı kardeşim. Buradan dünyaya otomobil ihraç ediyoruz. Bunları nasıl göremeyiz. İşsizliği ortadan kaldırmak için bu yatırımlara devam etmek lazım. Onların diliyle hareket etseydik Türkiye'nin ihracatı 32 milyar dolarda kalırdı. Ama Allah'a şükür 132 milyar dolara çıktı" dedi.
Siyasi Miyopluk İçindeler
Kurumlar arasında çatışma ve gerilim olmadığının altını çizen Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bundan medet umanlar hayal kırıklığına uğrarlar. Siyasi partiler de medya da bu süreçte sorumlu bir tavır izlemek zorunda. Ne diyor 'Birkaç saat içince Cumhurbaşkanı bu düzenlemenin hiç de yasal olmadığını anlar'. Bu sözler sosyal demokrasiye yakışıyor mu? Sayın Baykal'ın zihninin gerisinde ne olduğu bu sözleriyle aleni bir şekilde görülmüştür. Aynı şeyi mayın olayında da yaptı. Yine cumhurbaşkanına yol göstermeye kalktı. Alışmışlardı çünkü. Geçmişte de böyle yapıyorlardı. Bunlar bizim mayın temizleme ilgili sunduğumuz tasarıda hiç olmadığı halde İsrail'i görecek kadar büyük bir hayal gücüne sahiptir. Kendi hatalarını göremeyecek kadar da siyasi miyopluk içindeler. Siyaseti Meclis'te yapmazlar, siyaseti Anadolu'da yapmazlar, siyaseti millet içinde millet için de yapmazlar. Bunlar siyaseti ancak ve ancak mahkeme kapılarında yaparlar. O kapılarda da ancak çeteleri savunurlar ya da müşteki olurlar. Hem
askeri darbelere karşı çıkarlar hem de sivilleşmenin karşısında dururlar".