Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, akademisyenlerin özlük hakları bakımından son derece dezavantajlı durumda olduğunu belirterek, "Türkiye\'nin önümüzdeki 10 yılında yükseköğretim sistemimizin ileriye yönelik yürüyüşünü devam ettirmek, en nitelikli beyinleri ülkemize kazandırmak ve bu çarkı döndürmek istiyorsak, özlük hakları meselesine cevap bulmamız lazım" dedi.
İlmi Etüdler Derneğince Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Kültür ve Kongre Merkezi\'nde düzenlenen "III. Lisansüstü Çalışmalar Kongresi"nde konuşan Çetinsaya, Soma\'daki maden kazasında hayatını kaybeden işçiler ve ailelerine taziyelerini iletti.
Çetinsaya, konuşmasına geçen hafta açıkladığı "Büyüme, Kalite, Uluslararasılaşma: Türkiye Yükseköğretimi İçin Bir Yol Haritası" başlıklı rapordaki istatistiklerin sunumuyla başlayacağını söyledi.
Türkiye\'deki yükseköğretim sisteminin yeniden yapılandırılmaya ihtiyacı olduğuna dikkati çeken Çetinsaya, bu değişimin YÖK\'ün, sadece Soğuk Savaş koşullarında askeri rejimle yönetildiği dönemde kurulduğu için değil, değişen dünyanın standartlarına entegre olabilmesi için yapılması gerektiğini anlattı.
Yükseköğretimin yeniden yapılandırılması çalışmalarına ışık tutması için planladığı raporu, Türkiye\'nin 2023 hedeflerini de göz önüne alarak çözümleme çalışması ve yol haritası olarak hazırladığını belirten Çetinsaya, çalışmada üç temel stratejik alanda kalmayı tercih ettiğini vurguladı.
Çetinsaya, hazırladığı raporun yüksek eğitim sistemindeki yeniden yapılandırmanın kalkış noktası olması temennisinde bulunarak, bu yapılandırmayı sağlamak için sistemin iyi analiz edilmesi gerektiğini kaydetti.
Gelecek 10 yılda odaklanılması ve politika geliştirimesi gereken 3 temel stratejik alan üzerinde durulduğunu anlatan Çetinsaya, raporunu "Nicel Büyümeden Nitelikli Büyümeye", "Akademik İnsan Kaynağının Geliştirilmesi" ve "Yükseköğretimde Uluslararasılaşma" başlıklarıyla hazırladığını ifade etti.
Çetinsaya, 2. Dünya Savaşı sonrasında yükseköğretimde okullaşma oranlarında olağanüstü büyüme olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye\'de de 2. Dünya Savaşı\'ndan sonra okullaşma oranında büyük mesafe kaydetmiş. Türkiye, bu sürecin 1980\'e kadarki diliminde geride kaldı ancak 1980 sonrasında yani merkezi planlamaya geçtikten sonra hızlı büyümeye geçti. Özellikle son 10 yılda olağanüstü sonuçlarla karşılaşıldı. 2013 yılı resmi istatistikleri itibarıyla yüzde 75\'e çıktık yükseköğretim okullaşma oranında. Bu, bizi dünyada da önemli konuma getiriyor. Dünya ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye\'nin yükseköğretimdeki brüt okullaşma oranları ,öğrenci sayısındaki büyüklükler dünyada bizi önemli bir yere taşıyor. Şu anda İngiltere, Fransa gibi brüt okullaşma seviyelerini yakalamış ve hatta geçmiş durumdayız."
Akademisyenlerin özlük hakları
Türkiye\'nin gerek demokratik nüfus yapısı, gerekse küresel dinamiklerine bakıldığında büyümenin devam edeceğinin görüldüğü belirten Çetinsaya, "2050\'ye kadar önümüzdeki 30 yılda üniversite çağına gelen nüfusumuz 1 milyon 250 bin civarında olacak. 2050\'den sonra da 1 milyon seviyesinde bir süre devam edecek. Bu, başlı başına büyümenin devam edeceği anlamına geliyor" diye konuştu.
Türkiye\'de her yıl 4 bin 500 doktora mezunu verildiğini, bunun dünya genelinde çok geride olduğunu aktaran Çetinsaya, doktora eğitiminin niceliğinin ve niteliğinin arttırılması için çalışmalar yapılması gerektiğini dile getirdi.
Çetinsaya, doktoradaki niteliğin artırılması gerektiğine işaret ederek, "Türkiye, yayın sayısı bakımından dünyada 20\'nci sırada ama bu yayınların etkin değeri bakımından 37\'inci. Bu da bizi gerçekten yayınların ve araştırmaların niteliği konusunda da düşünmeye zorluyor" ifadesini kullandı.
"Türkiye\'de akademisyenlerin özlük hakları son derece dezavantajlı durumda" diyen Çetinsaya, "Türkiye\'nin önümüzdeki 10 yılında yükseköğretim sistemimizin ileriye yönelik yürüyüşünü devam ettirmek, en nitelikli beyinleri ülkemize kazandırmak ve bu çarkı döndürmek istiyorsak, özlük hakları meselesine cevap bulmamız lazım" şeklinde konuştu.
"Yüksek lisans tezlerindeki kalite standartlarından taviz verilmemeli"
Üniversitelerde çeşitliliğe de önem verilmesi gerektiğine değinen Çetinsaya, sağlık bilimleri, beşeri ilimler ve mühendislik bilimleri arasında, gerek lisansüstü, gerekse eğitim öğretim politikalarında çeşitliğin korunması gerektiğini söyledi.
"30 yıl önce linasüstü alanında çok farklı algılayış vardı" diyen Çetinsaya, "Tezler çok önemsenirdi ancak şu an lisansüstü tezlerin önemi giderek azalıyor. Her türlü anlayış değişiyor. Kalite standartlarından taviz verilmemesi gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.
YÖK\'ün lisansüstü eğitim gören öğrenciler için çeşitli projeler geliştirdiğini aktaran Çetinsaya, kurum bünyesinde oluşturulan tez bankalarına internetten erişim imkanının her kesim tarafından olumlu karşılandığını, öğrencilerin yazım aşamasındakilere, tamamlananlara hatta yurt dışından yapılanlar dahil, birçok içeriğe ve proje konusuna ulaşabileceğini sözlerine ekledi.