İster Rektörürüm, İster Rektörmem!

Akşamüstüydü, Ankara'ydı; fena halde kamusal bir alandı. Vaziyetler vahimdi; endişe doruklardaydı; vatan elden gidiyordu.

Metrekare başına hayli rektörün isabet ettiği mücavir alanlardan birinde iki rektör karşılaştılar. Rüzgârlı Ankara ikindisinde cübbelerinin etekleri bir uçtan boşa alınmış yelken gibi uçuşuyor, keplerinin püskülleri karşı devrim rüzgârında ıslıklar çalarak pırpır ediyordu.

Dalgındılar, düşünceliydiler; endişe, jilet keskinliğinde dondurucu bir ayaz gibi tende geziyor, titretiyordu.

Merhabalaştılar. Evvela ayaküstü tek kelime etmeden tüyler ürperten birkaç saygı duruşu dakikası süresince ortak bir suskunluk âyini icra ettikten sonra rektörlerden biri öteki rektöre,

-Bire rektör, gel bu sektör, seninle bir traktör dükkânı açalım, dedi. Öteki rektör uzun süre suskunluk âyinini tek başına sürdürdü. Neden sonra tedirgin ve mütereddid bir sesle,

-Vallahi birader, dedi, "önerinizi saygıyla karşılıyorum fakat..."

-Fakat ne, diye bastırdı ilk rektör, "durumu görmüyor musun dostum; bir şeyler yapmak gerekli." Sonra meslektaşını yüreklendirmek için hırsla bastırdı,

-İkirciklenecek durumda değiliz dostum; bir ülkede namuslular, en az namussuzlar kadar cesur olmadığı sürece..."

-Durum o kadar basit değil; olmamalı diye mırıldandı öteki rektör. "Kaygılarını paylaşmıyor değilim fakat..."

-Fakat yok diye atıldı beriki. Ya bizdensin ya onlardan; bu tarihsel destanda bir onurlu dize olmak, adını yazdırmak için tam sırası!

Ötekinin aklı karışıktı biraz; zihninde evire çevire bir kere daha seçilip seçilemeyeceği fikri dolanıyor, bu düşünce paslı mıh gibi çıkmıyordu içinden. Dudağını büktü,

-Valla dostum, dedi, "doğrusunu istersen şöyle düşünüyorum; ister rektörürüm, ister rektörmem!"

-Yaa dedi muhatabı; sarsılmıştı. Önce sert çıkmayı zihninden geçirdi, ardından daha yumuşak davranmaya, alttan almaya karar verdi,

-Doğrusu bu cevabınız karşısında çok rektördüm, diye konuştu; "sizin bu öneri teklifine bu denli rektörebileceğinizi düşünmemiştim". Sonra fazla istekli görünmemeye dikkat ederek konuya yeni bir açılım getirmeyi denedi:

-Şüphesiz siz bilirsiniz fakat isterseniz bir daha rektörünüz; evet evet, bence bir kere daha rektörmelisiniz bu noktada. Tarihsel sorumluluğumuz bizi bekliyor..."

Sonra başka bir konuya geçiyormuş gibi uzaklara bakarak konuştu, "Rektörlük görevinin dolayımlanması ve bilim dünyamız bakımından taşıdığı özel önem kesinlikle yadsınamaz. Üstelik rejim bu denli ağır bir baskı altındayken...

"Ben yadsıyalım demiyorum ki sayın rektörüm, diye atıldı rektör. "Sadece rektörüp rektörmemekte aceleci davranmanın ne derece rektörsel bir tasarım olduğunu irdelemeye çalışıyorum kendi içimde..." Sonra tasayla ekledi, "üstelik yaz başlarında seçim var biliyorsun; dirimsel bir önemi var bunun; çocukların okul taksitleri, şu, bu..." Sesi giderek zayıflıyordu; dostunun gözlerine bakınca orada "dönek, iktidar çanakçısı, kuyrukçu, liboş, her devrin adamı" gibi suçlamaların yanıp söndüğünü farkedip telâşla atıldı,

-Ben rektörmemeliyim demiyorum ki, aslında hepimiz rektörmeliyiz fakat...

İlk rektör, gözlerinin gri derinliklerinde yanıp sönen aşağılayıcı sıfatların gemlerini boşaltarak kelimelere dökmekte artık kendini zaptedemiyordu. Tıslar gibi,

-Rrr'ektör be! dedi.

Öteki sarsılmıştı; yanından öfkeyle ayrılan meslektaşı iyice uzaklaştıktan sonra ardından seslendi,

-Sensin rektör!





A. Turan Alkan


 

16 yıl önce
Yorumlar
[İlk yorum yapan siz olun]
e349d772b7df959988623ce377089073@