Sakarya Üniversitesi (SAÜ) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hülya Terzioğlu, camilerin kadınların ve çocukların da en az erkek cemaat kadar rahat edebileceği ferah mekanlar haline getirilmesi gerektiğini söyledi.
Cami cemaati içinde kadınların ve çocukların yeri üzerine bilgiler veren Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hülya Terzioğlu, camilerin Hz. Peygamber döneminde hem ibadethane hem de sosyalleşme mekanları olarak işlev gördüğünü ifade ederek, “Hatta yolda kalmışların, evsizlerin sığınma yeri, dertlilerin, yalnızların barınma yeri olmuştur. Dinimizde cemaatle kılınan namaza teşvik edilen müminler hem bireysel, hem de toplumsal meselelerini mescitlerde gündeme getirme ve çözme gayreti içindedir” değerlendirmesinde bulundu.
İslam’da temiz olan her yerin mescit sayıldığını kaydeden Terzioğlu, “Camiler İslam dininin mabetleridir. Arapçası “mescid” olan bu kelime “toplanılan yer” anlamına gelir. Esasen son ilahi din olan İslam dini, yeryüzünü inananları açısından mescit kılmıştır. Bu anlamda temiz olan her yer mescit hüviyetindedir” diye konuştu.
Mescitlerin Allah’ın isminin yüceltildiği, müminlerin bir araya gelerek cemaat ruhu oluşturdukları mekanlar olduğunu, bu anlamda mescitlerin İslam’ın en önemli şiarları arasında yer aldığını dile getiren Terzioğlu “Tarihten günümüze camiler bulundukları şehirlere de ayrı bir ruh vermişlerdir. Tarihi şehirlerimizin hemen tamamı, adına “Ulu Cami” denilen mescitler merkeze alınarak şekillenmişler ve şehirleşme camilerin etrafında oluşmuştur” şeklinde konuştu.
Kadınların mescitlere gitmeleri konusunda dinin temel öğretileri ve Hz Peygamber’in uygulamaları açısında hiçbir engel olmadığını vurgulayan Terzioğlu, “Mescitler Allah’ın evleridir ve kadın-erkek temiz olan her mümine açıktır. Hz. Peygamber döneminde Cuma namazı, hatta yatsı ve sabah namazı da dahil olmak üzere kadınlar mescide devam ederlerdi. Hz. Peygamber\'in sahabelerini, hanımlarına bu konuda kısıtlama yapmamaları hususunda uyardığını, en muteber İslam Tarihi kaynaklarında ve sahih hadislerde görmekteyiz” bilgisini verdi.
Hz Peygamberin vefatından hemen sonra kadınların mescide gitmelerinin önünde engeller oluştuğunu aktaran Terzioğlu, “Emeviler döneminde değil mescitlere gitmek, kadınların sokağa bile belli saat dilimleri dışında çıkmaları -güya fitneden korunmak için- yasaklanmıştır. Bu durum asla İslam dininin temel öğretileri açısından kabul edilebilir bir durum değildir” diye konuştu.
Çocukların cami cemaatine katılımını değerlendiren Terzioğlu, kadınların mescitlerden çekilmesinin çocukların da doğal olarak bu mekanlardan çekilmelerine neden olduğunu ifade etti. Bu durum biraz da namaz ibadetine yüklediğimiz formel anlam içeriğinden kaynaklanmaktadır. Tadil-i erkan olarak literatüre geçen namazın kılınma kurallarını o kadar abartmışız ki, bu sefer de kılınan bu namazın keyfiyeti, maneviyatı zarar görmeye başlamıştır. Gürültüye hassasiyetten ve namaz nizamından ödün vermeyen cemaatler, bu sefer de camileri çocuk cıvıltısından ve kadınıyla erkeğiyle birlik şuurundan yoksun bırakmışlardır. Halbuki Hz. Peygamber’in çocukların mescide gelmeleri hususunda özel kolaylıklar tanıdığını ifade eden Terzioğlu, “Hz. Peygamber torunlarını mescide getirmiş, çocuklu annelere özel kolaylıklar tanımış, onlar mescitte bulunduklarında namazı daha kısa kıldırmıştır. Çocukların mescitte koşuşturmasını, yüksek ses çıkarmasını hiçbir zaman yadırgamamıştır” şeklinde konuştu.
Çocuklarda eğitim süreçlerinin olabildiğince erken yaşta başlaması ve devamlılık arzetmesi gerektiğini kaydeden Terzioğlu, çocukların camilere erken yaşta gitmesinin aiditiyet duygularını güçlendireceğini belirtti. Bu durumun çocukların müslüman kimliğinin inşasına katkı sağlayacağını belirten Terzioğlu, “Nesillerimize bu ruhu vermenin en pratik ve çocuklar açısından en “keyifli” yollarından birisi de camiye devamlılıklarıdır. Eğitimcilerin yaparak-yaşayarak öğrenme dedikleri metod, İslamî terbiye ve eğitim anlamında da uygulanmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Camilerin, kadını, erkeği ve çocuğuyla her müslümanın kendi evi gibi benimsediği, rahat ettiği ve huzur bulduğu mekanlar olması gerektiğini dile getiren Yrd. Doç. Dr. Hülya Terzioğlu buna yönelik olarak cami mimarisinin yeniden ele alınması, cami cemaatinin de kadınlara ve çocuklara daha müsamahakar ve anlayışlı olmaları gerektiğini sözlerine ekledi.