2005 yılında tabanca ile vurularak öldürülen İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünden emekli Özel Harekatçı Nezih Yılmaz’ın failleri 9 yıldır bulunamıyor. Cinayetin işlendiği olay yerinde ve sonrasında birçok ihmallerin yaşandığını iddia ederek hukuk mücadelesi başlatan Yılmaz ailesi, adaletin biran önce yerini bulmasını istiyor.
İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde uzun yıllar görev yapan Özel Harekatçı Nezih Yılmaz, emekli olduktan sonra baba ocağı olan Sakarya’nın Sapanca ilçesine yerleşti. 2004 yılında yapılan seçimlerde Yanık Köyü Muhtarı seçilen Nezih Yılmaz, 2005 yılının Kasım ayında yatsı namazı sonrası camiden çıkarak Sapanca İzmit Yolu olan E-24 karayolu üzerinden evine doğru yürüdüğü sırada kişi veya kişiler tarafından uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayatını kaybetti. O günden sonra dönemin jandarma ekipleri tarafından atılan adımlar sonuçsuz kaldı. 2009 yılında takipsizlik kararı verilen dosyalar, 2012 yılında babalarının katillerinin bulunmasını isteyen Fatih ve Fuat Yılmaz’ın isteği üzerine Sapanca Başsavcılığı tarafından Sapanca- Hendek- Düzce Ölüm üçgeninde işlenen faili meçhul cinayetler kapsamında yeniden açıldı ve cinayetin çözülmesi için özel ekip kuruldu. Sil baştan cinayeti yeniden ele alan özel ekip, 2005 yılında olay yerinden delil olarak alınan sigara izmaritini kriminale gönderdi. Gelen sonuçlarda uyuşturucu ve DNA tespit edildi. Ailenin ‘tehdit telefonları alıyordu’ ifadesi üzerine cinayetin işlendiği yıl yapılan telefon görüşmelerini de inceleyen ekip, ailenin bahsettiği telefonun izine de ulaştı. Ancak cinayet dosyasını yeniden açan savcının tayini çıkması üzerine çalışmalar durdu. Olayın çözüme ulaşması için yetkililere seslenen Yılmaz ailesi, adaletin yerini bulmasını istiyor.
Eşinin öldürülmeden 3 gün önce yaşadıkları bir olayı anlatan Asiye Yılmaz, “Tesadüfen balkona çıktığımda evin resmi çekiliyordu. Neden çekiyorsun dediğimde ‘lazım’ diyerek gitti. Köşede yeşil bir araba bekliyordu içerisinde 4 kişi daha vardı. Akşam eşim geldiğinde söylediğimde zamanının belediye başkanını aradı. Senin yol çalışmalarında yeşil bir araba var mı diye sordu. O da olmadığını söyledi. Eşim bu konuyu araştırıyordu, araştırırken üç gün sonra vuruldu” dedi. Başka bir gece yaşadıkları bir olayda ise eşinin operasyona gider gibi evden çıkmasına şüphelenen Asiye Yılmaz, o gece yaptıkları konuşmada ise eşinin kendisine ‘bana bir şey olursa sakın peşini bırakma’ dediğini söyledi.
Özel ekibin kurulmasından önce konuyla ilgilenilmediğini iddia eden Asiye Yılmaz, “Olay kapatılmak istendi, takipsizlik kararı verildi. Takipsizlik kararının üzerine gittik biz özel ekip kuruldu. Bu özel ekip sil baştan 6 yıl öncesine gitti. Yapılmayan bütün her şey yapıldı. Tam sonuca geliniyordu ki sayın savcımızın tayini çıktı. Şimdi yetkililerden bu olayın çözülmesini istiyoruz. Biz adalet istiyoruz, eşimin katillerini istiyoruz. Onlarda cezasını çeksinler. O toprağın altında çürüdükçe onlarda içeride çürüsün” diye konuştu. Emekli olduktan sonra köye yerleşen eşinin ‘artık ben kurşunla ölmem, ecelimle ölürüm’ sözünü hatırlatan Yılmaz, eşinin sonunun kurşunla olduğunu belirtti.
Babasının ölümünden sonra çeşitli yerlere başvurduklarını ifade eden Fatih Yılmaz, “Jandarmanın nasıl inceleme yaptığını, savcının ve karakol komutanının olay yerine gitmediğini, kriminale bazı delillerin gönderilmediğini 7 yıl sonra özel ekip kurulduktan sonra öğrendik. 2005 yılında babamın aldığı tehdit telefonunu da jandarmaya ve dönemin karakol komutanına gerekli tüm bilgileri verdik. Ancak telefon numarasının alınmadığını da özel ekip kurulduktan sonra öğrendik” ifadelerini kullandı. Yetkililerden kendilerine iki üç kelimelik resmi yazıyla cevap geldiğini de sözlerine ekleyen Fatih Yılmaz, “Biz bunu istemiyoruz. Suçlu kimse, gereği neyse yapılsın istiyoruz” dedi.
Fatih Yılmaz, dönemin savcısı, jandarma ve karakol komutanı hakkında da ‘görevi ihmal’ ettikleri iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.