Sakarya Barosu Başkanı Avukat Zafer Kazan, demokrasinin sadece halkın oy çoğunluğunu sağlamayı amaçlayan bir araç olarak değerlendirilemeyeceğini, çünkü işlemeyen bir hukuk ortamında demokrasiden söz edilemeyeceğini söyledi.
Kazan, yaptığı açıklamada, 1 Kasım seçim sonuçlarını yorumladı. Seçimde halkın çoğunluğunun böyle takdir ettiğini, bu iradeye elbette saygı duyduklarını belirten Kazan, ancak bir hukukçu olarak saygı duyamayacakları ve ilelebet itiraz edecekleri şeyin hukukun evrensel ilkelerinin artık açıktan açığa çiğnenir hale getirilmesi olduğunu vurguladı. Kazan, şunları kaydetti: “Yargı bağımsızlığı, hukukun evrensel ilkeleri, temel insan hakları, ifade hürriyeti, basın özgürlüğü, tüm esasları ile işleyen bir demokrasi asla vazgeçemeyeceğimiz hususlardır. Zira demokrasi içi boş bir çerçeve değildir. Sadece halkın oy çoğunluğunu sağlamayı amaçlayan bir araç hiç değildir. Demokrasi bir yoldur. Değişmez evrensel prensipleri olan, bir içeriği, bir muhtevası olan bir yoldur. Demokrasi hiçbir vasilik tanımaz.”
“Türk demokrasisi hasta”
Kazan, bugün bir rejim bunalımı doğuran temel ayrılığın bu noktada düğümlendiğini dile getirerek, Türk demokrasisinin bugün bu itibarla hasta olduğunu savundu. Demokrasinin çok ağır bir şekilde 'vasilik' hastalığı ile araçsallaştırıldığını ifade eden Kazan, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bunun mütemadiyen devamına imkan ve ihtimal yoktur. Zira ufuktaki tehlike Türk toplumunun bir araya gelemeyecek şekilde cephelere ayrılması ve birliğini kaybetme tehlikesidir. Bu ise bir milletin felaketidir. İşte bu nedenle bu tehlikeye dikkat çekiyor ve ‘herkes için hukuk, herkes için adalet’ diyoruz. Demokrasinin onlarca prensibinden, muhtevasından sadece bir tanesidir seçim. Evet bu hakkın kullanılması önemlidir."
İşlemeyen bir hukukun demokrasisi olamayacağının altını çizen Kazan, açıklamasını şu ifadelerle tamamladı: “Bu nedenle seçimlerin bu ülke için hayırlı olması hukukun işlemesine ve yeniden insanların bir araya gelebilmesine bağlıdır. Umarım ki birlik ve huzur sağlanır ve işaret ettiğimiz felaketleri yaşamadan bu gerçeği görürüz.”