Kitapseverler Kültür Sohbetlerinde Buluşuyor


Sakarya İl Özel İdaresi Kütüphanesi'nde İl Kültür Müdürlüğü'yle müştereken yapılan söyleşiler, devam ediyor.


Kütüphanenin bu seferki konuşmacı konuğu; Sakarya Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç Dr Yılmaz Taşçıoğlu oldu. "Türk Edebiyatında Modernleşme" konusunun tartışıldığı sohbete, ilgi yoğundu. Yılmaz Taşçıoğlu, çoğunluğunu üniversite öğrencilerinin oluşturduğu dinleyicilere önce Türk Edebiyatı'nı genel olarak değerlendirdi. Türk Edebiyatı'nın üç ana döneme ayrıldığını belirten Taşçıoğlu, "Edebiyatımız genel olarak; İslamlıktan önceki Türk Edebiyatı, İslami Devir Türk Edebiyatı Avrupa-i Devir (Yeni) Türk Edebiyatı olarak üç ana başlığa ayrılır. İslamdan önce Türk Edebiyatı; Uygur Türkçesiyle yazılmış bazı şiirlerdir. Bu dönem, edebiyat dil malzemesi olarak ele alınır, işlenir. Geleneksel ya da klasik edebiyat dediğimiz İslamiyet dönemi edebiyatımız; 11 - 13 yy'dan sonra başlayıp 19 yy'a kadar devam etmiş edebiyattır. 18 yy dan itibaren yenileşme işaretlerini gördüğümüz ve 1860 yıllarında Şair Şinasiyle başlattığımız ve bugüne kadar süren 150 yıllık döneme de yeni Türk Edebiyatı adı veriyoruz" dedi.

150 yıllık edebiyatı inceleyip değerlendirmenin zor olduğunun ve edebiyattaki değişimin, bir anlamda medeniyet değişiminin bir parçası olduğunun altını çizen Taşçıoğlu, "Toplum bütün kurumlarıyla değişmeye çalışır. Belki 300'üncü yılda Yeni Türk edebiyatı daha oturmuş, birçok sorununu halletmiş olacağından anlaşılması daha kolay olacak. Bu Avrupa ve tüm diğer edebiyatlar için de geçerli. Belirli bir yapı oluştuktan sonra yapı statikleşiyor ve artık onun kavranılması üzerinde konuşulması kolaylaşıyor. Bu sebepten Klasik Edebiyatımız hakkında konuşmak, Yeni Edebiyat hakkında konuşmaktan çok daha kolay Tanzimat sonrası Yeni Edebiyatı'na; hukuk sistemi, siyaset, askeriye diğer tüm alanlarla toplu bir değişmenin parçası olarak bakabilirsek daha kolay çözümleriz" diye konuştu.

Yılmaz Taşçıoğlu, Türk Klasik Edebiyatı ile Yeni Edebiyatı mukayesesi konuşunda da şunları söyledi; "Klasik edebiyat her yerde ve her zaman bulunabilecek kavramın peşinedir. Oradaki sevgili güzellik kavramının kendisini temsil ediyor. Mutlak güzeli temsil ediyor. O yüzden Divan şiirinde 1.65 metre boyunda bir sevgili yoktur. O servi revan olacaktır. Yani güzellik kavramını temsil etmesi, her zaman her yerde kabul edilebilir olması gerekir o yüzden divan şiirindeki aşk kavramı, herhangi bir somut birine dönük değildir. Kavramın kendisine duyulan soyut bir aşktır. Batı klasikleri için de bu söylenebilir; klasik olmanın bir özelliğidir. Zamanları ve mekanları aşmak. Yeni edebiyatının eskiden ayrıldığı noktalardan en önemlisi de burasıdır. Klasik dönemin düşüncesi: bir hakikat vardır ve bu insana verilir. Oysa yeni dönemde hakikat diye bir şey yoktur; gerçek vardır ve bu gerçekte bizim gördüğümüzdür. Akıl bunu araştırır bulur değerlendirir. Böylece klasik şairin hiç iltifat etmediği insanın gelip geçiçi psikolojik durumları, toplumum gelip geçici sosyolojik durumları yani belirli bir zamanda ve mekanda geçen olgu önem kazandı. Böylece edebiyat tarihçilerinin önemle vurguladıkları bireyin kendini keşfi, bireyin tabiatı keşfi kavramları ortaya çıktı."

Kitapseverlerin yoğun ilgisini çeken "İl Özel İdaresi Kütüphanesi Kültür Sohbetleri", devam edecek.

16 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]
66d02cf02586e0edb949aa6e6db3898a@