Sakarya’nın Geyve Boğazı Akıncı köyü mevkinde bulunan bir taş ocağında yapılan patlatmaların ıhlamur ağaçlarını kökünden söktüğü ve heyelana sebep olduğunu iddia eden köylüler tepki gösterdi. Ocak sahiplerinden Taha Dişli ise köy tarafından patlatma bile yapmadıklarını belirterek suçlamaları reddetti.
Akıncı Köyü Vadilerini, Şelalelerini Yaşatma ve Koruma Derneği Başkanı emekli bomba imha uzmanı Kamuran Tan, taş ocağının sadece kendileri için değil, boğazdaki enerji nakil hatları, hızlı tren yolu, karayolu, Nato Boru Hattı için büyük bir tehdit oluşturduğunu söyledi. Önceki gün taş ocağında yine 80-90 çuval Anfo isimli patlayıcı kullanıldığı ileri süren Tan, patlamanın basıncıyla ormanın büyük zarar gördüğünü belirtti. Patlama ile ıhlamur ağaçlarının kökünden söküldüğünü, bazı ağaçların ise kırıldığını ifade eden Tan, ayrıca küçüklü büyüklü heyelan oluşturduğunu vurguladı. Sakarya valisine seslenen Tan, şunları kaydetti: “Sayın vali bey aralık ayında bu taş ocağına patlatmak üzere kaç ton patlayıcı verdiniz. Sakarya halkına da da emekli patlayıcı imza uzmanı olarak şunu söylemek istiyorum. Benim yaptığım tespitlere göre sadece aralık ayında en az 15 ton patlatma izni verilmiştir. Verdiğiniz patlayıcılar kitle imha silahı oluşturuyor Geyve Boğazı’nda. Lütfen enerji nakil hatlarını, tren yolunu, Nota Boru Hattı’nı, karayolunu, bu köyde yaşayan insanları, karayolunda ulaşım yapan yolcuları, mışıl mışıl uyuyan bebeklerin beşiklerinin devrilmemesi için bu hassas noktada patlayıcı izni verirken çok dikkatli davranın.”
Tan, kesme şekeri büyüklüğündeki bir santimetre küp ölçülerinde bir patlayıcının patlatıldığı zaman merkezden dışarıya doğru 24 bin kilometre hızla ettiğini belirterek, “Biz buna patlamanın pozitif basınç etkisi diyoruz. Bu bir fırtınadır. Siz buraya 15 ton patlayıcı kullanma izni veriyorsunuz. Bu patlayıcıların meydana getirdiği fırtınaya artık Geyve Boğazı dayanmıyor. Ağaçlar devriliyor, vatan toprağı gidiyor, yaban hayatı kış uykusundan uyandı bu bombalar yüzünden.” şeklinde konuştu.
Akıncı köyü sakinlerinden 70 yaşındaki Mahmuriye Ertürk, yetkililerin kendilerine taş kadar değer vermediğinden yakındı. “Niçin bizim sesimizi duymuyorlar? Biz insan değimliyiz? Biz bu dünyaya yaşamaya gelmedik mi?’ diyen Ertürk, “Her gün bomba patlıyor, yorganı alıp dışarı çıkıyorum. Kulakları tıkalı, gözleri kapalı mı? bu büyüklerin. Artık yeter can buraya geldi. Gelsinler bizi de öldürüversinler ondan sonra rahatlasınlar.“ diye konuştu. İşletmelere karşı olmadıklarını, bu tür işletmelerin zararsız yerlere gitmesi gerektiğini belirten Ertük, 40 yılda dişlerinden, tırnaklarından artırdıkları ile bir ev yaptıklarını bu da yıkılırsa gidecek yerleri olmadığını anlattı. Ertürk, yetkililere şöyle seslendi: “Yazık değil mi? Bunu duymuyor mu bu devlet? Hep koltukta oturmasınlar. Valiyi çağırıyorum, kaymakamı da çağırıyorum. Gelsinler burada tozun dumanın içinde 1 ay dursunlar. Ben misafirime bir şey ikram edemiyorum, kiraz yediremiyorum. Bir meyve yediremiyorum tozdan topraktan. Biz artık öldük sayılır. Orada patlamalardan sonra huzurumuz yok. İnsanın taş kadar değeri yokmuş.”
Ferdiye Ertürk ise ormanın geçim kaynakları olduğunu, taş ocağı yüzünden geçim kaynaklarının helak edildiğini söyledi. Ertürk, “Bu dünyaya yaşamaya geldim ben, ölmeye gelmedim. Yetkililer bunu duysun. Biz nereden ıhlamur, mantar, kaldirek toplayıp geçineceğiz. Ormanlarımız helak oldu gitti. Biz ne yiyip ne içeceğiz." diye tepki gösterdi.
TAŞ OCAĞINDAN AÇIKLAMA
Ocak sahiplerinden Taha Dişli ise bir seferde 15 ton patlayıcı patlatmalarının mümkün olmadığını söyledi. Son patlamada bin 500 kilo patlayıcı kullandıklarını, bunun da belgesinin mevcut olduğunu vurgulayan Dişli, “Patlatmalar jandarma kontrolünde yapılıyor. Patlayıcılar yetkililer tarafından teslim ediliyor. Her türlü yasal belgelerimiz mevcut. İlgili resmi kurumlardan bu belgeler temin edilebilir. Çok titiz çalışıyoruz. Yaptığımız bütün çalışmalar ruhsatlı, devlet denetiminde yapılıyor, her şeyimiz tam. En çok bir seferde 3 ton patlayıcı kullanma hakkımız var. Ancak bu güne kadar 3 ton bile kullanmadık.“ dedi.
Ocağa haksız tepki gösterenlerin farklı talepleri olduğunu, bu talepleri karşılamadıklarını için böyle bir yaklaşım sergilediklerini iddia eden Dişli, “İşletmemizde 30 kişi çalışıyor, köye gereken desteği veriyoruz. Köyün yarısından çoğu bize hak veriyor. Muhtarla sürekli görüşüyoruz, toplantılar yapıyoruz. Tozda emisyon oranlarını çok daha düşürdük. Çevre denetimlerini artırdık. İki üniversite ile işbirliği yapıyoruz. Yıkama tesisleri kurduk toz kalkmasın diye. Patlatmayı köyle alakası olmayan tarafta yapıyoruz. Köy tarafını tamamen bıraktık. Köy tarafındaki dağı ruhsattan düşürdük. Bu kadar iyi niyetli yaklaşıyoruz. Biz o tarafta patlatma bile yapmıyoruz. İşletmemiz basına açık, gelip çalışmalarımızı, çevre ile ilgili aldığımız önlemleri ve ne kadar patlayıcı kullandığımızı görebilir.“ diye konuştu.