10 Ocak neyi ifade ediyor... Böyle komedi nerede var!
Meslek büyükleri, \'\'Gazeteci olunmaz gazeteci doğulur\'\' der. \'\'Çalışan Gazeteciler Günü\'\'nün benim için ayrı bir yönü var. Çünkü ben de o gün doğmuşum!
10 Ocak 1961 tarihi, gazeteciler için kanunla sağlanmış haklara tahammül edemeyen 9 gazete patronuna karşı, halkın haber alma hakkı için gösterilen anlamlı bir hareketin başlangıcıdır. Ve \'\'11 Ocak\'\'ta, haklarına sahip çıkan cesur gazetecilerin \'\'Basın\'\' adıyla 11 Ocak 1961 tarihinde çıkardıkları ilk özgür gazete yayınlandı...
Bugün olmayan hakkın nesini kutluyorlar!
\'\'10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü\'\'nde basın mensuplarının sene de bir gün de olsa hatırlanması güzel bir yaklaşım. Ancak bu günün artık hiç bir önemi kalmamışken, tüm yurtta olduğu gibi Sakarya\'da da bir takım kutlamaların yapılması, \'\'çalışan gazetecilerin\'\' içler acısı hali ortadayken, \'\'gazete patronları ve yöneticilerinin\'\' bu günü kutlamak için verilen davetlerde göbek atması, nasıl bir davranıştır, anlamak mümkün değil!
1961 yılında gazetecilerin çalışma koşullarını düzelten ve ileri haklar sağlayan kanunun yürürlüğe girmesi ile, \'\'o gün\'\' basın için bayram ilan edilmiş ve daha sonra \'\'Çalışan Gazeteciler Günü\'\' kabul edilmişti. Düne kadar bunun her yıl o günde kutlanması doğal... Ancak bugün bu kanun ortada yok! Gazetecilere sağlanan bu haklar çoktan kaldırılmışken, hâlâ bu gün için mesajlar, ilanlar yayınlayarak kutlama yapmak ne anlam ifade eder! Hele, ili yönetenlerin bugünü kutlamaya yönelik lüks mekânlarda kahvaltı, yemek, özel parti ve eğlenceler düzenleyerek basın mensuplarına jest yapma çabası... Yetmedi, bu programlara davette bazı basın mensupları için yapılan ayrımcılık da cabası... Hangi hak, hangi hukuk, hangi etikten bahsedeceğiz? Sakarya basını bu mu olmalı, Sakarya basınına davranış böylemi olmalı!
Gümüşel\'den cesur yaklaşım!
Gazeteciler için kutlamalar, davetler devam ederken, bir Allah\'ın kulu çıkıp da, neyin kutlandığını soracak mı, ya da bugünün kutlanmasına neden olan bu hakların bugün esamesinin kalmadığını hatırlatacak mı? diye düşünürken; Adapazarı Gazeteciler Derneği Başkanı sayın Mustafa Gümüşel, \'Kral çıplak\' dedi! Allah\'a şükür bir gazeteci işin farkına varmış ve bunu çok net bir şekilde açıklama yaparak, bugünün hiç bir anlamının kalmadığını dile getirmiş. Teşekkürler Sayın Gümüşel.
Bütün basın bu kadar dalâlete düşmüş, kutlamalara katıtılıp tebrikleri kabul ederken, \'bunları bir ben mi anlamsız buluyorum\' diye düşünüyordum. İnşallah basın emekçisi arkadaşlarım da tez zamanda, \'olmayan şeyin neden kutlandığının\' farkına varır da, kaybedilen hakların geri alınmasında biraz cesaret gösterirler umarım...
Basın ne halde!
Gazetecilerin çalışma koşullarını iyileştirme yolunda yasal boyutlarda atılan adımın 52\'nci yılındayız.. Ancak bugün gazeteciler hâlâ çok zor koşullar altında çalışırken, o tarihte kazanılmış bu hakkı kaybetmiş durumda. Bu koşullar hem ekonomik hem de özgürlükler anlamında tamamen içler acısı bir durumdadır.
Tam demokrasi ile yönetilen ülkelerde; yasama, yürütme ve yargıdan sonra basın, 4. kuvvet olarak nitelendirilir. Ülkemizde demokrasi standardının giderek yükselmesine ve kitle iletişim araçlarının günden güne son hızla gelişmesine ve gazetelerin yanına TV, radyo, internet gibi çağdaş haberleşme araçlarının eklenmesine rağmen basın özgürlüğünün maalesef aynı paralelde gelişmediğini üzülerek görüyoruz.
Türk basını, geçmişten bugüne ülkenin gelişmesine önemli katkılarda bulunurken, basının ulaştığı seviyede en büyük pay; görevini, şartlar ne olursa olsun fedakârca yapan basın çalışanlarına aittir.
\'10 ocak 1961\' tarihi, gazetecilerin çalışma koşullarını iyileştiren, ileri haklar getiren 212 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği gündür. Gazeteciler Günü ile, basın organlarının yayın yapma ve halka bağımsızca haber verme özelliğine dikkat çekilmesi amaçlanmaktadır.
Gazeteciler Günü nasıl ortaya çıktı?
“10 Ocak; gazetecilerin, bir fikir işçisi olarak haklarını düzenleyen 212 Sayılı Yasa’nın kabulünün yıldönümü. "Çalışan Gazeteciler Günü" nasıl kabul edildi, bugünlere nasıl gelindi, kısaca hatırlamakta yarar var.
Basın Mesleğinde Çalışanlarla İşverenler Arasındaki İlişkileri Düzenleyen 5953 Sayılı Kanun\'un Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine Dair Kanun, Milli Birlik Komitesi\'nce 4 Ocak 1961\'de kabul edildi. 10 Ocak 1961 günü Resmi Gazete\'de yayınlanarak yürürlüğe giren yasa ile gazetecilerin bazı sosyal hakları güvence altına alındı.
212 Sayılı Yasa\'nın çıkarılışı, bu dönemde yaşanan "Babıâli’de Dokuz Patron Olayı" ile de Türk basın tarihine geçti. İşverenler ve çalışanlar arasında gerginliğe, gazetelerin kapanmasına ve çalışanların "Basın" adında yeni bir gazete çıkarmasına neden olan olaylar, şöyle gelişti:
10 Ocak günü gazetelerini ellerine alan okuyucular, \'\'Gazetemizi Üç Gün Kapatıyoruz\'\' başlığıyla karşılaştılar. Başlığın altında, 9 gazete patronunun imzasıyla yayınlanan, 212 Sayılı Yasa ile Basın İlan Kurumu\'nun oluşturulmasıyla ilgili 195 sayılı yasaya yönelik tepkilerin dile getirildiği, yasaların meslekî sakıncalar doğuracağı iddia edilen ortak bildiri yer alıyordu.
Böyle komedi nerede var!
\'Gazeteciler Günü\'nün anlamı; 1961 tarihi itibariyle gazetecilerin çalışma koşullarını iyileştiren 212 sayılı yasanın yürürlüğe girmesiydi. Ancak bugün, bu hakları elinden alınan gazeteciler için böyle bir kutlama yapmak abestir!
Gazete sahiplerinin bu ortak tepkisi karşısında, çalışanlar da bir araya geldiler. İstanbul Gazeteciler Sendikası, çalışanlara ait bir ortak bildiri yayınlayarak, kapanma kararının gazete sahipleri tarafından verildiğini, diğer çalışanların ise bu durumu tasvip etmediklerini açıkladılar. Gazeteciler aynı gün, sendika önünden başlayan sessiz bir yürüyüş gerçekleştirdi. Ayrıca, sendikada gerçekleştirilen olağanüstü toplantıda, patronların üç günlük boykotu sırasında "Basın" adlı bir gazete yayınlanmasına karar verildi. Gerekli girişimlerin ardından çalışanların ortak ürünü olan Basın Gazetesi, 11 Ocak günü yayınlandı. Basın Gazetesi, gazete patronlarının üç günlük boykotu sırasında düzenli olarak yayın hayatını sürdürdü. Patronların boykotuna karşılık, Ankara ve İzmir\'de de gazete çalışanları, gerçekleştirdikleri yürüyüşler ve yayınladıkları bildirilerle tepki gösterdiler.
Basın Gazetesi\'nin son sayısında yer alan başyazıda, basın emekçilerinin elde edilen hakların korunması amacıyla elbirliğiyle mücadele edecekleri kaydediliyordu. 14 Ocak 1961\'de boykot sona ererek, gazeteler yeniden yayına başladı ancak üç günde yaşanan olaylar, Türk basın tarihinde yerini aldı.
...
Basın, önemli ve etkin bir denetim organı olma konumuyla, demokrasinin temel unsurlarından biridir. Demokrasi ancak, herkesin bilgiye ulaşabildiği, düşüncesini açıklayabildiği bir ortamda olgunlaşabilecektir.
Türk basınının gerçek anlamda özgür olduğu günlere kavuşması dileğiyle, Gazetesine sahip çıkan, kalemini satmayan, doğruları korkusuzca halka anlatan, iktidarların borazanlığını yapmayan, tarafsız, dürüst basınımızın ve basın emekçilerimizin çalışma hayatlarında başarılar diliyor, gerçek anlamda kutlayacak(!) bir günümüz olmasını temenni ediyorum.
Levent BAYRİ / SHA