"Mültecilerin her türlü istismarına hayır"

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 548. hafta açıklamasında, mültecilerin Avrupa Birliği’yle pazarlık konusu edilmesi, mültecil ölümleri ile kadın mültecilere yönelik istismarları eleştirildi. Çatışma sürecinin ise toplumsal barışı ve kardeşlik bağlarını yaraladığı belirtildi.
 
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 548. hafta açıklamasında, mültecilere yönelik istismarı, Suudi Arabistan öncülüğünde kurulan “İslam Ordusu”nu ve çatışma sürecinin ülkedeki toplumsal barış, adalet ve kardeşliğe verdiği zarar gündem oldu. Platform adına Sakarya Dayanışma Derneği’nden Sacide Uras’ın okuduğu açıklamada ayrıca geçtiğimiz günlerde vefat eden Kamile Şahin için taziye mesajı verildi. “Öyle günlere geldik ki, insanlık artık pazarlık konusu olmuş. Kaç yıldır bize “insan odaklı siyaset” diye anlatılanlar, meğerse önce kapalı kapılar ardında, şimdi uluorta yürütülen “Kayseri pazarlığı”nın kod adıymış!.. Mültecilik iktidar sahipleri için koz, yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmış mülteciler içinse trajediye dönüştü. Ve bu trajedi öyle çok kanıksandı, ölümlere o kadar çok alışıldı ki, Ege kıyılarına ölüsü vuran mülteciler ancak üçüncü sayfa haberi olabiliyor. Cansız bedeni 2015 eylülünde Bodrum sahilinde bulunan Aylan Kürdi bebeği hatırladınız mı? Peki, o günden bu yana 540 Aylan bebeğin daha boğulduğundan haberiniz var mı? Günde ortalama iki çocuk Ege’nin acı sularına gömülüyor, ne kadar farkındayız?” dedi.
 
Uras, kadın ve çocuk mültecilere dönük istismarları da gündeme getirerek şu ifadeleri kullandı: “Kayseri’de,  imam nikâhıyla evli olduğu kişi tarafından sokağa terk edilen Mafe Zafur, önce Antep’te bir kamyon kasasında yaşayan ağabeyinin yanına sığındı. Sonrasında ise yaşadığı bu ağır travmanın etkisiyle av tüfeğiyle o masum canına kıydı. Suriyeli kız çocuğu Mafe Zahur, intihar ettiğinde daha 15 yaşındaydı. Küçücük dünyası, hayasızca bir şekilde tarumar edildi, geleceği yok edildi. Ve ne yazık ki, bu tür istismarlara karşı hâlâ en ufak bir çare düşünülmüş değil.” Açıklamada İsrail ve Suudi Arabistan ile geliştirilen ilişkiler de eleştirilerek “Siyonist ve emperyalist devletleri kendisine müttefik, Müslüman halkları ise kendisine tehdit görenlerle derinleşen strateji kime hizmet edebilir? Peki, böyle bir “stratejik derinlik”te geliştirilen ilişkilerin, kaç masum canı daha yakacağını hiç düşünüyor musunuz?” denildi.
Açıklamada, ülkedeki çatışma sürecinin toplumsal barış, adalet ve kardeşliğe verdiği tahribata da dikkat çekilerek şöyle denildi: “Tüm bunlar olup biterken, halimiz tam da Ziya Paşa’nın beyitlerindeki gibi: “Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât, bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde.” O iktidar sahipleri ki dünyaya laf ile nizam vermeye kalkışırken, kendi hanelerimizi viran ediyor; yakıyor, yıkıyor! Peki, memleketin bir yanı böylesine kanarken, bir halk şiddetin en ağır haliyle ezilirken, her türlü hak ihlalinin en ağırı gerçekleştirilirken; memleketin diğer yanının olan bitene kayıtsız kalması ibret verici değil mi? Böylesine bir toplumsal parçalanmışlıktan, böylesine bir duygusal kopuştan sonra insanları bir arada hangi güç tutabilir? Yıkılan evler yapılır elbet ama yıkılan barış umutları, kırılan gönüller artık nasıl onarılabilir? Aslında sadece birkaç ilçeye değil, tüm geleceğimize operasyon çekildiğini anlamamız için daha kaç zaman geçecek?” Açıklama,  Fatih Akıncıları Onursal Başkanı Mehmet Şahin'in eşi Kamile Şahin’in vefatıyla ilgili taziye mesajıyla son buldu: “28 Şubat’a giden süreçte eşine yapılanlar karşısındaki onurlu ve dik duruşuyla, ümmetin yetimlerine kucak açtığı ve onlar için gecesini gündüzüne kattığı güzel örneklikleriyle anılacak olan Kamile Şahin’e, Rabb’imizden rahmet, Mehmet Şahin abimiz ve tüm sevenlerine sabr-ı cemil niyaz ediyoruz.”
 
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 548. Hafta Açıklaması
 
Değerli dostlar, duyarlı Sakarya halkı;
Öyle günlere geldik ki, insanlık artık pazarlık konusu olmuş. Kaç yıldır bize “insan odaklı siyaset” diye anlatılanlar, meğerse önce kapalı kapılar ardında, şimdi uluorta yürütülen “Kayseri pazarlığı”nın kod adıymış! Suriye krizinin en başından beri yangına körükle gittiği için eleştirdiğimiz siyasal iktidarın temsilcileri, artık bu meselede Avrupa Birliği’yle yaptığı maliyet hesaplarıyla, hibe pazarlıklarıyla anılır hale geldi. Gerçekten yaralayıcı, utanç verici bir hal!
 
Mültecilik iktidar sahipleri için koz, yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmış mülteciler içinse trajediye dönüştü. Ve bu trajedi öyle çok kanıksandı, ölümlere o kadar çok alışıldı ki, Ege kıyılarına ölüsü vuran mülteciler ancak üçüncü sayfa haberi olabiliyor. Cansız bedeni 2015 eylülünde Bodrum sahilinde bulunan Aylan Kürdi bebeği hatırladınız mı?
 
Peki, o günden bu yana 540 Aylan bebeğin daha boğulduğundan haberiniz var mı? Günde ortalama iki çocuk Ege’nin acı sularına gömülüyor, ne kadar farkındayız? Ya İzmir'de bir satıcının, şapkasını düşürdüğü gerekçesiyle Suriyeli bir çocuğu havaya kaldırıp yere fırlatmasına ne demeli? Bu insanlık dışı hal, nasıl bir yozlaşmışlığın sonucudur, hiç düşünüyor muyuz?
 
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde yaşanan başka bir trajedi ise ülkemizdeki mültecilerin, özellikle kadın ve çocuk mültecilerin ne tür istismarlara maruz kaldığını ortaya koydu. Kayseri’de,  imam nikâhıyla evli olduğu kişi tarafından sokağa terk edilen Mafe Zafur, önce Antep’te bir kamyon kasasında yaşayan ağabeyinin yanına sığındı. Sonrasında ise yaşadığı bu ağır travmanın etkisiyle av tüfeğiyle o masum canına kıydı.
 
Suriyeli kız çocuğu Mafe Zahur, intihar ettiğinde daha 15 yaşındaydı. Küçücük dünyası, hayasızca bir şekilde tarumar edildi, geleceği yok edildi. Ve ne yazık ki, bu tür istismarlara karşı hâlâ en ufak bir çare düşünülmüş değil.
 
Peki, amel defterlerinin açıldığı gün gelip, Rabb’imizin “Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda, "Hangi günahtan dolayı öldürüldü?" diye.” ayeti tecelli ettiğinde, bunun hesabının ne kadar çetin olacağının farkında mıyız?
 
Tüm bu acılar, iktidar sahipleri için Avrupa kapılarında Kayseri pazarlıklarının konusu olmaktan ibaret. Diğer yandan ise bu trajedilerin sürüp gitmesinde pay sahibi devletlerle görüşmeler ve ittifaklar da tam gaz devam ediyor.
 
Siyonist medya, “Türkiye kamuoyunun 'İsrail, Türkiye'nin dostudur' fikrine alışması için süreye ihtiyacı olduğu” haberleri yapıyor. Yine İsrail basının hakkında “Suud, İran'a karşı bizi müttefik olarak görüyor” dediği Suudi Arabistan, güya İslam Ordusu kuruyor. Ev sahipliğini, yaptığı askeri tatbikatı ise Kral Selman ile Mısır'ın darbeci lideri Sisi birlikte oturup izliyor.
 
Siyonist ve emperyalist devletleri kendisine müttefik, Müslüman halkları ise kendisine tehdit görenlerle derinleşen strateji kime hizmet edebilir? Peki, böyle bir “stratejik derinlik”te geliştirilen ilişkilerin, kaç masum canı daha yakacağını hiç düşünüyor musunuz?
 
Değerli dostlar,
 
Tüm bunlar olup biterken, halimiz tam da Ziya Paşa’nın beyitlerindeki gibi:
“Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât, bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde.”
O iktidar sahipleri ki dünyaya laf ile nizam vermeye kalkışırken, kendi hanelerimizi viran ediyor; yakıyor, yıkıyor!
 
Peki, memleketin bir yanı böylesine kanarken, bir halk şiddetin en ağır haliyle ezilirken, her türlü hak ihlalinin en ağırı gerçekleştirilirken; memleketin diğer yanının olan bitene kayıtsız kalması ibret verici değil mi? Böylesine bir toplumsal parçalanmışlıktan, böylesine bir duygusal kopuştan sonra insanları bir arada hangi güç tutabilir?
Yıkılan evler yapılır elbet ama yıkılan barış umutları, kırılan gönüller artık nasıl onarılabilir? Aslında sadece birkaç ilçeye değil, tüm geleceğimize operasyon çekildiğini anlamamız için daha kaç zaman geçecek?
 
Gerçeklerin, “kayyum medyası”nın gösterdiği gibi olmadığını görmek için daha ne kadar canımız yanacak?
Platformumuz, 10 yıldan beri ısrarla; herkesin insanca, hakkıyla, esenlik içinde ve özgürce yaşadığı günler için toplumsal barış ve adalet çağrısını yaparken, bugün geldiğimiz yer gerçekten ibretliktir.
 
Güç ve iktidarı elinde tutmak için toplumun tüm geleceğinin ateşe nasıl sürebileceğini gördükten sonra, sorumluluğumuzun bir kat daha arttığının farkındayız. Ama yine de, Müslümanca bir tavırla, barış demekten, kardeşlik demekten, hakkı müdafaa etmekten geri durmayacağız
.
Bu haftaki açıklamamızı, Fatih Akıncıları Onursal Başkanı Mehmet Şahin'in eşi Kamile Şahin’in vefatından duyduğumuz teessürü ifade ederek bitirmek istiyoruz.
28 Şubat’a giden süreçte eşine yapılanlar karşısındaki onurlu ve dik duruşuyla, ümmetin yetimlerine kucak açtığı ve onlar için gecesini gündüzüne kattığı güzel örneklikleriyle anılacak olan Kamile Şahin’e, Rabb’imizden rahmet, Mehmet Şahin abimiz ve tüm sevenlerine sabr-ı cemil niyaz ediyoruz.
 
Rabb’imizden, hepimize can emanetini teslim edeceğimiz güne kadar, gösterdiği hak yolda, Müslümanca yürümekten vazgeçmeme iradesi vermesini diliyoruz.
8 yıl önce
Yorumlar_
[İlk yorum yapan siz olun]
8dca1f0fdc65ca072cacb05a8f112399@