Binlerce uluslararası tır şoförünü yakından ilgilendiren bir karara imza atan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, sefer primi ücretlerinin nasıl hesaplanması gerektiğine dair kriterleri belirledi.
Bir lojistik firmasında yıllarca çalışan tır şoförü, ücretlerinin ödenmediği gerekçesiyle iş sözleşmesini feshetti. Haklarını alamayan şoför, İş Mahkemesi'nin yolunu tuttu. Aylık asgari ücret tutarında sabit ücret ile ilave olarak sefer başına 600 Dolar aldığını, ücret alacaklarının ödenmemesine dayalı olarak iş akdini haklı sebeplerle feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı alacağına hükmedilmesini talep etti. Davalı şirket, davanın reddi gerektiğini savundu. Bilirkişi raporunu esas alan mahkeme, davanın kabulüne karar verdi.
Davalı, kararı temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi.
Geçtiğimiz günlerde kararını açıklayan daire, sefer primlerinin nasıl hesaplanacağına dair önemli kriterleri netleştirdi.
Kararda şöyle denildi:
"Somut olayda davacı uluslararası tır şoförü olarak aylık ücret ve sefer primi karşılığında çalışmaktadır. Dinlenen davacı tanığı Azerbaycan ve Ermenistan'a gidildiğin zaman 600 Dolar, Gürcistan'a gidildiğinde ise 400 Dolar sefer primi verildiğini beyan etmiştir. Verilen paranın içinde yakıt masrafı hariç olmak üzere yapılan giderlerin de olduğunu, davalı tanıkları ise yol harcırahı adı altında bir ödeme yapılmadığını, yapılan ödemenin şoförlerin yemek ihtiyacı, araç giderleri ya da resmi giderler için verildiğini belirtmiştir. Davacı tanığı her ne kadar husumetli ise de, yurtdışı seferlerinde şoförlere harcırah verildiği ve bu harcırahtan şoföre 300 Dolar ile 500 Dolar arası bir miktarın kaldığı anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda tanık beyanları ve emsal dosya dikkate alındığında davacıya sefer primi ödemesi yapıldığı ancak sefer priminin içerisinde gümrük, park giderleri gibi giderlerin de bulunduğu anlaşılmakla, mahkemece bu giderlerin ne kadar olduğu araştırılmalı gerekirse tanıklar yeniden dinlenmek sureti ile verilen ücretten ne kadarının şoföre kaldığı belirlenmeli sonucuna göre de fesih olgusunun tekrar değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir."