Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Şerif Barış, fay hattının dikey kesitinde yer alan kentimizin İstanbul’dan çok daha riskli olduğunu söyledi. Barış, “İstanbul olası bir depremde Kocaeli, Sakarya ve Düzce’ye göre oldukça şanslı. Çünkü altından bir fay geçmiyor” dedi.
Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Kocaeli Yer ve Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Şerif Barış, Kartal’da çöken bina sonrasında yapı denetimlerini gündeme getirdi. Türkiye’nin halen depreme hazırlıklı bir ülke olmadığını ifade eden Barış, depreme dayanıklı binalar inşa edilmesi gerektiğini altını çizdi. Sözcü’ye konuşan Şerif Barış şu ifadeleri kullandı; “Yapı denetim işleri de artık iyice sulandırıldı. Yapı denetim firmasını aradığınızda ‘ucuz mu olsun, pahalı mı olsun’ diye soranlar var. Yapı denetim işine girmek de çok kolay. 10 yıllık inşaat mühendisleri bu şirketleri kurabilir dendi. Bir mühendis 10 yıl hiç çalışmasa da, iş tecrübesi olmasa da yapı denetim firması kurabiliyor ve yapı denetimi yapabiliyor. Vatandaşlar yasa ve yönetmelikleri kendi kazançlarına göre eğip bükebiliyor…
KİMDEN HESAP SORACAKSINIZ?
Kartal’da bir bina yıkıldı. İnsanlarımız hayatını kaybetti. Kimi bulacaksınız orada devlet olarak o canların hesabını sormak için? 17 Ağustos Marmara Depremi’nde de pek çok bina yıkıldı. Hangi bina yapan kişinin sorumluluğu oldu? Müteahhidin sorumluluğu, imza yetkisi yok. Marmara Depremi’nde pek çok devlet binası da yıkıldı. Mesela Gölcük’teki Orduevi binası tam fay hattının üzerine yapılmış. Yıkılmaması mümkün değil. Tam ortasından fay hattı geçiyor. Binayı yerle bir etti. Fayın bir metre ötesinde bile depreme dayanıklı bir bina inşa edebilirsiniz. 7.4’e, 7.8’e dayanıklı binalar inşa etmek mümkün. Ancak bunu çok da umursayan yok. Bina yapanların çoğu daha fazla kâr sağlamanın peşinde.
BİNA RİSK ÖLÇÜMLERİ YAPILMALI
Biz depremle iç içe yaşayan bir ülkeyiz. Türkiye bir afet ülkesi. İlk olarak tehlikede olan binaları tespit etmemiz gerekiyor. Bunları yapmamız lazım. Bu binaları tespit etmek mümkün. Yapı jeolojisi dediğimiz yeni tekniklerle binaların mevcut risk durumlarını ortaya çıkarabiliriz. Bir bina yıkılmadan hangi ivmeye maruz kalabileceğini, hangi şiddette depreme dayanabileceğini söyleyebiliyoruz. Üstelik bu işlem zor bir işlem değil. Yarım saatlik bir ölçü bir kat için yeterli. Riskli olduğu bilinen binalardan başlayarak, çok fazla insanın ortak kullanımında olan devlet binalarından başlanarak bu ölçümler yapılmalı.
YILLIK ORTALAMA 38 BİN DEPREM
Türkiye’de yıllık deprem ortalaması 38 bin. İrili ufaklı toplam 38 bin deprem meydana geliyor ülkemizde. 118 yılda 16 adet 7 şiddetinin üzerinde deprem meydana gelmiş. Ortalama 7 yılda bir büyük deprem oluyor demek bu. 6 ile 7 arasındaki depremler ise 2.5 yılda bir oluyor. İmar barışının çeşitli konularda artıları olacaktır ancak bizim temel olarak depreme dayanıklı binaları şart koşmamız lazım. Kentsel dönüşüme tabi tutacaksak bu kaçak binaları, gerekli jeofizik etütlerini ve yapı denetimlerini şart koşmamız gerekiyor. Depreme dayanıklı bir şehir ve depreme dayanıklı bir yapı inşa edebilmeniz için olmazsa olmazlar var. Biz depreme dayanıklı bir bina yapımından söz ediyorsak bunun 4 ayağı var, inşaat, mimar, jeoloji ve jeofizik ayağı… Eğer bunlardan birini unutursak maalesef biz depreme yapıdan, şehirlerden, kasabalardan bahsedemeyiz.
OLASI DEPREMDE 30 BİN ÖLÜM
Türkiye büyük deprem etkinliklerini 1940 ile 1980 arasında geçirdi. Bu dönemde pek çok deprem meydana geldi. Biz şu anda aktif değil suskun dönemdeyiz. Bu aslında işin iyi yanı. Neden? Çünkü 7’den büyük depremlerin olma sayısı ve süresine daha var. Hazırlanmak için vaktimiz var yani. Yeter ki toplumsal bilincimizi artıralım. Biz deprem olmadan can ve mal kayıplarını ayrıntılı olarak senaryolarla belirleyebiliyoruz. İlk yapılan Ergünay bey (Oktay Ergünay) tarafından 1991 yılındaki senaryo çalışması. Bu çalışmada 33 bin maksimum ölüm ön görülmüş. Daha sona Jica ve Erdik’in (Mustafa Erdik) bir çalışması var. 2003 yılında yapılan bu çalışmada 73 bin ölüm ön görülmüş. Son olarak AFAD’ın 2018 raporunda 30 bin kişinin hayatını kaybedeceği öngörülmüş. Bu hesaplamalarda enkaz altında kalacak kişiler düşünülüyor. Bunun yangını var, panik anı var, çeşitli kazaları var… Bu rakamlar çok daha artabilir.
İSTANBUL DAHA ŞANSLI
Hazırlanan senaryolar oldukça önemli. Bu çalışmalar size kentinizde hangi bölgelerin daha ağır hasar alacağını gösterebilir. Bu da deprem sonrasındaki kritik 72 saatte müdahale edebilirliğinizi artırır. İstanbul olası bir depremde Kocaeli, Sakarya ve Düzce’ye göre oldukça şanslı. Çünkü altından bir fay geçmiyor. Fay 16 kilometre uzağından, Marmara Denizi’nin altından geçiyor. Ve bu hat İstanbul’a paralel olarak ilerliyor. Paralel ilerleyen hatlar da deprem enerjisi faydan uzaklaştıkça sönümleniyor. Fay hattı boyunca daha sert ilerler. Bu da İstanbul’un saydığım diğer kentlere göre bir avantajı. Bununla birlikte deprem dalgaları zemine göre ivme değiştirir. Daha yumuşak zeminler 3 ile 5 kat arasında bir artışa sebep olur. Mesela 17 Ağustos Marmara Depremi’nde Avcılar’da büyük hasar meydana geldi. Bunun tek sebebi zemin değildi. Daha kötü zemine sahip olan bölgelerde çok daha iyi binalar inşa edildiği için hasar çok daha düşük oldu. Zemini bilmeli ve binalarımızı ona göre inşa etmeliyiz. Kartal’da yıkılan bina ilk bina mı? Daha önce Zeytinburnu’nda bina yıkılmadı mı? Binalar yıkılıyor ve bir süre sonra bu unutuluyor. Bizim eğitime ve depreme dayanıklı binaları inşa etmek için gerekli bilince ihtiyacımız var.”