Platform adına okunan açıklamada “Okullar bir aydır açık ama bu süre zarfında eğitimin tek gündem maddesi, sürekli değişen öğrenci seçme ve yerleştirme sisteminden ibaret kalmış. Lise ve üniversite sınavlarıyla ilgili belirsizlik; kafaları meşgul ediyor.” denilirken; “Çocukların hangi okullara, nasıl gideceği konusu çok tartışılıyor ama çocukların okula gitmelerinin, aldıkları eğitimin mahiyeti maalesef hiç sorgulanmıyor. Her yılın dokuz ayı, haftada beş gün gidilen ve uzun saatler geçirilen okulların gerçekten ne işe yaradığı nedense doğru dürüst konuşulmuyor. Bu çocuklar ne için okullu oluyorlar? Çocuklarımızı okullara bırakırken ne olmasını ne umuyoruz? Çocuklar okullara gidince gerçekte ne buluyorlar? Bu soruları düşünmüyoruz. Eğitim, herkesin zorunlu katıldığı bir maraton oldu. Sonunda hayırlı, faydalı ve güzel sonuçlara erişmek ise adeta hayal oluyor. Tek tip bir millet, tek tip bir düşünce, tek tip bir kültür… Okullarımız da ilimsiz, irfansız tek tip nesiller üreten fabrikalara döndü. Egemen siyasete göre formatlanmış bir kitle üretimi hedefleniyor. Tüm sistem, tekçi bir anlayışa razı olalım diye işletilmek isteniyor.” eleştirileri yapıldı.
“Geldiğimiz noktada emekten, eğitime, kimlikten mezhebe, yargıdan dış siyasete, her alanda kangrene dönüşen sorunlarla karşı karşıyayız. Sözün mahpus edildiği, insanların açlıkla korkutulduğu, sürekli bir seferberlik hali; toplumu her gün biraz daha yoruyor. Tüm bu büyük krizlerin ortasında, en büyük kaybı da, ne yazık ki çocuklarımız, genç kardeşlerimiz yaşıyor.” denilen açıklamada; eğitimdeki özelleştirilmenin önünün açıldığı belirtilerek, “Şehirleri çocuklar başta gelmek üzere insanlar için nasıl yaşanılmaz kıldıysak, okulları da aynı şekilde katlanılmaz kılıyoruz. Okumayı sevmeyen, düşünmek yerine sadece tekrarlayan, yazmayı unutan, tartışmayan, birbirine kulak vermeyen, birbirine göz kulak olmayan çocukları yetiştirmekle ne kazanacağımızı gerçekten sorgulamıyoruz. Buna karşı, toplumsal dayanışma ağları çözüldüğü gibi, gelecek nesilleri birbirine bağlayacak insani hasletler de giderek zayıflıyor. Her alanda yaşanan yozlaşma ve ahlaki çöküntü, toplumun bu dünyada istikametini, ölümden sonra ise akıbetini ateşe sürüklüyor! Bu gidişatın durdurulması ise ancak, iyiliğe, doğruluğa, adalete ve insaniyete çağırmakla mümkün. ” denildi.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 632. Hafta Açıklaması
Değerli dostlar, Sakarya’nın duyarlı insanları;
Günlere gün, haftalara hafta ekleyerek yürüttüğümüz mücadelemizde 632. haftayı geride bırakıyoruz. Biz bu eylemlere başladığımız yıl ilkokula giden kardeşlerimiz, bugün üniversite okuyorlar. Aradan geçen zamanda birçok kuşak oluştu, yeni kuşaklar hayatımıza, sürecimize eklendi. Mücadelemizin bir boyutu, geçmişin biriktirdiği sorunlara yönelikti, diğer bir boyutu ise gelecek kuşaklara daha yaşanabilir, adil ve özgür yarınlar bırakmaktı.
Aradan geçen 12 yıl sonunda, temel sorunlarımızın çözülmek bir yana, daha da derinleştiğini gözlemliyoruz. İçeride ve dışarıda yaşadığımız sancılar, ne yazık ki bir canlanmanın, yenilenmenin ya da iyileşmenin değil; büyüyen hataların sancıları. Adı yeni ama tadı eski politikaların tekrarının tesiri… İlkelerin değil konjonktürün esas alınmasının, kamusal yararın değil şahsi ikbalin gözetildiği bir anlayışın egemenliğini sürmesinin neticeleri.
Geldiğimiz noktada emekten, eğitime, kimlikten mezhebe, yargıdan dış siyasete, her alanda kangrene dönüşen sorunlarla karşı karşıyayız. Sözün mahpus edildiği, insanların açlıkla korkutulduğu, sürekli bir seferberlik hali; toplumu her gün biraz daha yoruyor. Tüm bu büyük krizlerin ortasında, en büyük kaybı da, ne yazık ki çocuklarımız, genç kardeşlerimiz yaşıyor.
Düşünün ki, okullar bir aydır açık ama bu süre zarfında eğitimin tek gündem maddesi, sürekli değişen öğrenci seçme ve yerleştirme sisteminden ibaret kalmış. Lise ve üniversite sınavlarıyla ilgili belirsizlik; kafaları meşgul ediyor. Çocukların hangi okullara, nasıl gideceği konusu çok tartışılıyor ama çocukların okula gitmelerinin, aldıkları eğitimin mahiyeti maalesef hiç sorgulanmıyor. Her yılın dokuz ayı, haftada beş gün gidilen ve uzun saatler geçirilen okulların gerçekten ne işe yaradığı nedense doğru dürüst konuşulmuyor.
Bu çocuklar ne için okullu oluyorlar? Çocuklarımızı okullara bırakırken ne olmasını ne umuyoruz? Çocuklar okullara gidince gerçekte ne buluyorlar? Bu soruları düşünmüyoruz. Eğitim, herkesin zorunlu katıldığı bir maraton oldu. Sonunda hayırlı, faydalı ve güzel sonuçlara erişmek ise adeta hayal oluyor. Tek tip bir millet, tek tip bir düşünce, tek tip bir kültür… Okullarımız da ilimsiz, irfansız tek tip nesiller üreten fabrikalara döndü. Egemen siyasete göre formatlanmış bir kitle üretimi hedefleniyor. Tüm sistem, tekçi bir anlayışa razı olalım diye işletilmek isteniyor.
Değerli dostlar;
İnsanlık, kendi buhranını yaşamaya devam ediyor. Bu buhranın içinde her şey gibi eğitim de metalaşıyor; içeriği boşalıyor ve ailenin bütçesi nispetince alabileceği şekilde şeyleştiriliyor. Metalaşan her şey gibi, eğitim de gerçek değerini, maksadını, hikmetini kaybediyor. Bugün eğitimin anlamı üzerine hiç düşünmüyoruz. Öğrenmeye değer olanın içeriğini hiç konuşmuyoruz. Çocukların okullu olması için yaptığımız maddi masrafların, harcamaların, zamanların ve telaşların karşılığında elde kalanın ne olması gerektiği meselesiyle dertlenmiyoruz.