Bayramlar, özellikle kimsesi olmayan yaşlılar için özel günler oluyor. Bayramlarda, evlatlarına, yakınlarına ve sevdiklerinin özlemini duyan yaşlılar, sıcak bir ilgi bekliyor. Hayat arkadaşlarını kaybeden, yakınları olmayan ve çeşitli nedenlerle akrabalarıyla görüşmeyen yaşlıların şu günlerde gözleri kapıda. Eş, çocuk ve torun özlemi yaşlı yürekleri biraz daha ağırlaşıyor.
16 yıl önce eşini kaybeden 98 yaşındaki Saide nine de 16 yıldır, huzurevinde yaşadığını belirtiyor. 'Yalnızlık kötü' diyen Saide Topçu, yüzündeki derin çizgilere inat, hayırsız çıktıklarını söylediği kızı ve torunlarının yolunu gözlemediğini ifade ediyor.
Tüm mal varlığını huzurevine bağışladığını kaydeden Saide nine, "Eşimi kaybettikten sonra huzurevine gelmek zorunda kaldım. Eşim ölünce kızım bazı mallarımızı sattı. 5 torunum var, onları ben büyüttüm. Torunlarım bana 'malını bize verirsen sağken sana bakarız' dediler. Ben ölünce mallarım zaten sizin dedim. Onlar sağken mallarımı almak istediler. Ben de bunun üzerine malımı buraya bağışladım. Malımı kime versem zaten bakar bana. Burada aylığı, malı olmayan kimselere de bakılıyor. Ama benim kızım torunlarım hayırsız çıktı. Hiçbirini görmek istemiyorum. Çünkü hayırlı olsalardı, ben burada olmazdım. Bayramda gelen ziyaretçiler oluyor. Bayram dışında da bizi ziyaret eden çok insan var. Ne kızımı ne de torunlarımı görmek istemiyorum. Bir kardeşim vardı. O da trafik kazasında öldü. Allah'tan başka kimsem yok. Tarlamı ve evimi buraya bağışladım. 16 yıldır burada yaşıyorum. Burada günlerimiz zor geçiyor. Hem iyi hem kötü. Yalnızlık kötü. Yaşadıklarımız hep aklımızda. Ölmedik ve bu şekilde yaşamaya devam ediyoruz."
Bayramdan Bir Beklentimiz Yok
Sakarya'da 24 kişiyi barındıran Hayırseverler Derneği Barınma Yurdu'nda kalan bakıma muhtaç yaşlılar bayram öncesi camların arkasında, kapıların önünde yakınlarını bekliyor. Huzurevinde kalan 80 yaşındaki İsmail Özcan, yıllarca gemilerde aşçı başı olarak çalıştı. 38 yıl önce Amerika'nın Florida eyaletinde geçirdiği trafik kazasında sağ bacağını kaybetti. Kazanın ardından ülkesine dönen Özcan, eşi ve iki oğluyla yaşama tutundu. 17 Ağustos Marmara Depremi'nde yıkılan evlerinin enkazında kalan Özcan, hayattaki en değerli varlığı olan eşini kaybetti. Eşinin acısını yüreğine atan Özcan, iki oğluyla birlikte hayata tutunmaya çalıştı.
Çocuklarıyla anlaşamayan Özcan, 6 yıl önce Huzurevine yerleşti. 'Hiç bir şey aile özleminin yerini tutmuyor' diyen Özcan, huzurevinde bayramların buruk geçtiğini söylüyor. Özcan, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "3 tane torunum var. Bir oğlum Antalya'da yaşıyor. Mesleğimi devam ettiriyor. Bir oğlum da burada yaşıyor. Çocuklarımla anlaşamadığım için huzurevine yerleştim. Buraya alışmam çok zor oldu. Büyük bir travma yaşadım. Burayı yaşamayan bilemez. Burası bizim kaderimiz dedik. Buradaki oğlum arada gelir, ama diğer oğlum gelmiyor, sormuyor. Bizim onlardan beklentimiz yok. Huzurluyum. Ancak ailenin özlemi farklı. Birebir yaşamak lazım. Evlat özlemi zor, ama katlanıyoruz. Bayramdan bir beklentimiz yok. Buruk geçiyor. Huzurevindeki herkesin ayrı bir hikayesi var. Hepimiz sevdiklerimizden uzaktayız."