Sakarya CHP Milletvekili Engin Özkoç, dün Meclis’te Çevre Bakanı İdris Güllüce’ye ‘’Ben Sapanca’yım, ölüyorum’’ diye seslendi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bakanlık bütçesi görüşülürken söz alan Özkoç, Sapanca Gölü’nü dile getirdi. ‘’Benim adım Sapanca Gölü’’ diyerek sözlerine başlayan Özkoç, yardım feryadını şöyle dile getirdi:
"Ölmek üzereyim. Yaşamak istiyorum, yardım edin."
Beni besleyen 12 dere vardı, 10 tanesini kuruttular. Siz insanlar nasıl damarlarınızda dolaşan kanla hayatta kalıyorsanız, benim de derelerim var. Derelerimdeki suyu kurutmak için ellerinden geleni yaptılar. 30 su fabrikası kurdular üstlerine, bana ulaşamadan çekip kuruttular derelerimi. Oysa ben yaşamak istiyorum, insanları suyumla yaşatmak istiyorum.
Beslenemediğim yetmezmiş gibi TÜPRAŞ diye bir fabrika çıkıp milyonlarca metreküp suyumu çekiyor, o yetmiyor diğer sanayi kuruluşları da alıyor suyumu. Ben Sakarya’yı besliyordum, Kocaeli’ye lazım dediler, onlar da milyonlarca metreküp suyumu hoyratça, hesapsızca çekip götürdüler benden. Siz hiçbir şey yapmadınız.’’
"Eşiği 27 metreye çekmişler, benimle dalga mı geçiyor bakan’’
Engin Özkoç, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun gölün kritik eşiğini aşağıya çekmesine yönelik eleştirilerini de yine Sapanca Gölü’nün ağzından yansıttı.
Özkoç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
‘’Sakarya vekili varmış Engin Özkoç, ona danıştım, yardım istedim. Veysel Eroğlu çözebilir dedi. Ona gitmiş. Bu bakan ’29,9 metrenin altına düştüğünde herşeyi yapacağız’ demiş, suyum 29,9 kotuna geriledi, bu sefer bakan ‘merak etmesin 27 metreye kadar bir şey olmaz’ diye haber yollamış. Benimle dalga mı geçiyor bu bakan, ondan ne uzman olur, ne de bana şifa verecek doktor olur. Ben de kalktım geldim buraya, kendim konuşmaya, size sesimi duyurmaya. Bana yapılanlardan sonra bazı parçalarımı kaybettim, belki onlar için artık yapılabilecek bir şey yok, yosunlar, otlar bürüdü bazı yanlarımı, ama hala kurtulabilirim. Yaşamam için çok uğraşan dostlarım var, elele veriyorlar etrafımda zincir oluyorlar, yanıma gelip sesim olmaya çalışıyorlar, ama olmuyor. Beni yok etmek isteyenler var, anlamıyorum neden. Oysa ben bu salondaki bir çok kişiyi de hatırlıyorum, onları da ağırladım kendi suyumda, balıklarımla besledim. Ben, sizi, insanları yaşatmak istiyorum, yüzünüzü güldürmek istiyorum. Lütfen bana yardım edin. Beni bu fabrikalardan, sanayicilerden kurtarın. Bırakın ben sadece insanlara içeçecek su olayım, yalnız insanlara hizmet edeyim. ‘Yağmur, kar yok, o yüzden kuruyorsun’ diyor bazı cahiller, az ya da çok, yağmur da kar da ne kadarsa bana yeter, yeter ki beni kendi doğal dengeme bırakın.’’